0
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
2043
Okunma

(Kutü’l Amare Kahramanı Halil Kut Paşaya ve Cepheden Cepheye Koşan Kahramanlarımıza Saygı ve Minnet Duygularıyla)
Sparta ordusu Termoplai geçidini tutarken
İşgalci Pers ordusu dünyayı peşine takmış yürüyordu.
Köleleriyle, müttefikleriyle, dişleriyle, tırnaklarıyla
Atlarıyla, arabalarıyla, kan damlayan kılıç ve kırbaçlarıyla.
Sparta ordusu Termoplai geçidini tutarken
İşgalci Pers ordusu dünyayı peşine takmış,
Ve özgür insanları köleleştirmek niyetiyle
En tatlı hayallerle avunmuşlardı.
Yirmi Bir Ocak günü Felahiye’de
İngiliz kolordusu kasırga gibi esip gürledi sahrada
Ardında ikinci ve üçüncü Felahiye muharebeleri geldi peşi sıra.
General Aylmer hezimete uğrayınca
Bu kez Gorringe’nin otuz bin eri
Arsız eşek arıları misali kaynaşıp durdular sahrada.
Gelibolu’da çarpışmış on üçüncü tümen
Yaralarını sarmış ve çıkmıştı karşımıza.
Bu kez siperlerin gerisinde saf tutan onlardı.
Köleleriyle, müttefikleriyle, dişleriyle, tırnaklarıyla
Ve özgür insanları köleleştirmek adına
Troya önlerinden gelmiş çakallar işte bunlardı.
Sırtlanlar ve peşlerine takılan uyuz akbabalar
İşte bunların kancık gülüşleri vardı
Siperlerin ve tabyaların ardında.
Beyt-i İsa’da Gorringe’nin otuz bin süngüsü
Mehmetçiğin tunç göğsüne çarpıp dağılıverdi.
Ardından ikinci Beyti İsa Muharebesi geldi
Üçüncü Beyt-i İsa Muharebesi hemen ardından.
Gorringe’nin otuz bin süngüsü eridikçe eridi
Tunç göğüslü Mehmedimin azmi karşısında.
Uzun bacaklı İngiliz’in güvendiği tümenler
Mehmetçiğin sebatı karşısında
Kardan adamlar gibi eridiler.
Irak sahrası kana, cana ve gözyaşına doydu.
Bin dokuz yüz on altı senesinde.
General Townshend Plevne Kahramanı
Gazi Osman Paşa gibi görüyordu kendisini
Plevne müdafaası İstanbul’u kurtarmıştı Kut, Basra’yı
Ve bir de Nasıriye’yi savunmak inadına inat katmıştı.
Altı bin nüfuslu Kut kasabasını elinde tutan düşman
Dört ay yirmi üç gün savundu bu mevkii
General Townshend, Plevne Kahramanı
Gazi Osman Paşa’dan daha uzun süre
Ayakta kaldım der övünürdü.
Aslını soracak olursanız her ikisi de
Dört ay yirmi üç gün savunmuşlardı mevkilerini.
Açlıktan, dizanteriden, iskorbütten ölümlere aldırmadan
Tam dört ay yirmi üç gün elinde tuttu Kut’u düşman.
Ne General Aylmer erişti imdadına ne Gorringe
Açlıktan kırıldı birlikler, dizanteriden iskorbütten
Ne silah tutacak takatleri kaldı saldırganın
Ne siperlerimize koşup vuruşacak takati.
Yirmi altı nisan günü istimbotumla
Kararlaştırılan yer ve saatte
General Townshend teslim şartlarını sundu bana.
Dicle üzerinde onun istimbotunda masaya yatırdım.
O mağrur düşmanın teslim şartlarını.
Elinde avucunda ne varsa bana vermeye hazırdı.
Önce bir milyon ardından iki milyon İngiliz altını
Karşılığında benden özgürlüğünü talep etti.
Elini kolunu sallayarak ulaşmak istedi Basra’ya.
Açlıktan, dizanteriden, iskorbütten ölümlere aldırmadan
Tam dört ay yirmi üç gün elinde tuttu Kut’u düşman.
Ne kasabaya sığınan taburlara yol verdik,
Ne de yol bulup erişmek isteyen imdat kuvvetine o bahar.
Açlıktan kırıldı düşman, dizanteriden iskorbütten
Ne silah tutacak takati kaldı askerin.
Ne siperlerimize koşup vuruşacak dermanı o bahar.
Uzun bacaklı İngiliz’in topuna ihtiyacımız yoktu
Aç gözleri kamaştıran altını bize gerekmez
O gün düşman, cürmünün ağırlığı altında ezilen
Katiller kadar ağlak ve perişan.
Yirmi dokuz nisan bin dokuz yüz on altıda
Britanya ordusu mensupları
Cephanesini imha etmek zorunda kaldı.
Kan kusan ölüm makinelerini, topunu, telsizini
Ve tüfek mekanizmalarını imha edip,
Koşum takımlarını ve eğerleri parçaladı.
General Townshend, elleriyle ateşe verdi
Dört ay yirmi üç gün boyunca
Kut semalarında dalgalanan eprimiş İngiliz sancağını.
Soylu atları ve yük taşıyan katırları gıdaları olmuştu.
Arpa lapası, ekmek ve peksimetleri
Ne uçaklardan atılan gıdalar derman olmuştu onlara
Ne de erzak taşıyan gemileri.
Günlük yüz on üç grama düşünce tayını
Savaşmak bir yana yürüyecek takati kalmadı erlerin
Günde yirmi kişi ölmeye başlayınca
Generali bir düşüncedir aldı.
Kut’tan kaçmayı başaran
Pencap Hindularından öğrendik bunları.
Ve onların sözlerini doğruladılar çaresizce ötekiler
Gucarlar, Sihler, Catlar, Doğralar
Mahrattalar, Birleşik Eyalt Racputları.
Fav ve Kurna önlerinde avını boğazlamadan parçalayan
Sırtlanlar kadar korkunçtu düşman.
Ve Bağdat önlerinde, Felahiye ve Basra’da
Tepeden tırnağa, kana irine ve petrole bulanmışlardı.
Yirmi dokuz nisan bin dokuz yüz on altı da
Şehre giren taburlarım ele geçirdi karakolları
Beyaz bayraklar dalgalanıyordu.
Ve bir avuç küle dönmüştü eprimiş İngiliz sancakları.
General Townshend, beyaz bayraklar altında
Teslim etmeye hazırdı bana kılıç ve tabancalarını.
O gün hain düşman, avının ağırlığı altında ezilen
Arslanların tepelediği sırtlanlar kadar çaresizdi.
Ve tepeden tırnağa, kana irine ve petrole bulanmışlardı.
Ben Altıncı Ordu Kumandanı Mirliva Halil.
İngiliz’i dize getirmiş ordunun başkomutanı.
Generalleriyle birlikte on üç bin üç yüz dokuz esiri
Anadolu’ya sürmeden önce kahraman orduma seslendim.
Arslanlar ! Bugün Türklere şeref şan,
İngilizlere kara meydan olan şu kızgın toprakların
Güneşli havasında, şehitlerimizin ruhları şâd
Ve handan uçuşuyorlar.
Pâk alınlarınızdan öper, hepinizi tebrik ederim.
Bize iki yüz yıldan beri tarihimizde okunmayan
Bir vakayı kaydettiren Allah’a, hamd ve şükürler olsun.
Allah’ın azametine bakınız ki
Bin beş yüz senelik İngiliz tarihine
Böyle bir vakayı, ilk defa sizin süngülerinizle yazdırdı.
Ordum, gerek Kut karşısında,
Gerekse Kut’u kurtarmak isteyenler karşısında,
Üç yüzden fazla zabiti ile
On bin erini şehit veya yaralı verdi.
Fakat buna karşılık İngiliz ordusundan
Beş general, dört yüz seksen bir subay,
On üç bin er esir aldı.
Teslim aldığımız İngiliz ordusunu kurtarmaya gelenlere
Otuz bin zayiat verdirerek cihanı hayrete düşürdü.
İleride tarih de bu vakayı yazmakta zorlanacaktır.
Türk sebatının, İngiliz inadını kırdığı bu harpte,
Birinci vaka Çanakkale’de, ikinci vaka da burada geçti.
Bu güne "Kut Bayramı" adını veriyorum.
Ordumun her ferdi, her yıl bu günü kutlarken,
Şehitlerimize Yâsin"ler, "Tebâreke"ler,
"Fatiha"’lar okunsunlar.
Ben Kastamonu vilayetinin, İnebolu kazasının,
Abana nahiyesine bağlı Perşembe Pazarı köyünden
Hacı Kaptanoğlu Kamil Bey’in oğlu Halil.
Köylü çocuğuyum, Anadolu’yum,
Anadolu’nun ve Rumeli’nin
İsimsiz ve mezarsız ceddinin yolunda,
Bugün bu kutsal vatan toprağını muhafazaya yeminli
Binlerce evladından yalnızca biriyim.
Ben Halil, Kamil Bey’in oğlu Halil.
Bu cennetin muhafızı,
Türk milletinin evladı,
Bir mübarek vatan toprağı sevdalısı.
Sayımız azdı, teknolojimiz, imkanlarımız.
Tayınımız azdı, bulgurumuz, katığımız.
Gıdadan ziyade kardeşlerimizden uzaktık
Anadolu’dan, Rumeli’den, Kafkaslardan.
Barış zamanı bir elin parmakları gibi
Ayrı durur necip Türk milleti.
Harbin adını duymaya görsün,
Sıkılı bir yumruk olur
Şahlanır sadık Türk milleti.
O gün ve her daim hain düşman,
Avını boğmadan parçalayan
Sırtlanlar kadar korkunçtu.
Ve tepeden tırnağa, kana irine ve petrole bulanmışlardı.
Barış zamanı bir elin parmakları gibi
Ayrı durup Rabbine şükreder yüce Türk milleti.
Harbin adını duymaya görsün, sıkılı bir yumruk olup
Düşmana haddini bildirir kahraman Türk milleti.
5.0
100% (3)