18
Yorum
24
Beğeni
5,0
Puan
785
Okunma

Hatırlıyor musun, bir akşam sana
Kız senin kaşların, hilâl demiştim
Taş keser insanı, gözdeki mana
Bu kaşa yakışmaz, celâl demiştim
Duman duman, sarıyorken, ateşin
Billahi, Evren de, bulunmaz eşin
Sıcaklığı sende, bu yaz güneşin
Bu edâ, bu nazlar, helâl demiştim
Sırrına ermedim, yetmiyor bilim
Gül-ü zâr içinde, sen albas gülüm
Sözcükler firarda, suskundur dilim
Nasıl konuşayım, dil lâl demiştim
Şeyda bülbül, gül dalında ötüyor
Sensiz bir an bile, kalmak yetiyor
Hasretin sarıyor, gözde tütüyor
Yokluğun yürekte, melâl demiştim
Hazanla sevdalar, daldan düşerse
Gönlün yaptığına, akıl şaşarsa
Gönül sarayında, sabır taşarsa
Gelmemen bu aşkı, ihlâl demiştim
Dinle ey sevgili, gönlün tabibi
Bu gönül bir ömür, hep sana tabi
Sendeki güzellik, mihr-i mah gibi
Kız senin sevdiğin, gülâl demiştim
Elbette şans gerek, sevdadan yana
Sevda pınarından iç kana kana
Lüzumsuz sevdiğin, söylerken sana
Gözlerimde şebnem, bilâl demiştim
Sadık DAĞDEVİREN
Aşık LÜZUMSUZ
ETEK YAZILARI
CELAL : 1-Öfke, kızgınlık.2-Büyüklük, ululuk
GÜL-Ü ZÂR : Gül bahçesi
ALBAS : Damaks gülleri ile yaban gülü arasında bir gül çeşidi
LÂL : Susan, konuşamayan dil
ŞEYDA : Sevdası aşkı için aklını yitiren
MELÂL : Can sıkıntısı, usanç
İHLÂL : 1. Bozma, zarar verme. 2. Yasa ve düzene uymama.
MİHR-İ MAH : Güneş ve ay
GÜLÂL : Gül gibi kızla evlenen
ŞEBNEM : Çiy, sabah seherde yapraklar üzerinde oluşan su damlası
BİLAL : Su gibi ıslatan, ıslaklık
5.0
100% (20)