0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
3541
Okunma

Seni günlere böldüm, seni aylara
Daha yıllara, yüzyıllara böleceğim
Ve her zaman söyleyeceğim ki beni anla
Böyle eskitilmiş de olsa bu kalbi
Minesi çatlamış bir diş gibi durduracağım karşısında.
Şiirler söylenir, şiirler biter
Biz bu sevdayı neresine sakladıktı sen ona bak da
Kahverengi avuçlarına mı gözlerinin
Tam oradan mı kahverengi yağan bir aydınlığa.
Bütün günler yenileşir her bekleyişte
Ve bütün dünler, bütün geçmişler
Kapını açarsın ki bir de, hiç kimseler yok
Çaresiz, benim sana gelişim de hep böyle.
Dün akşama doğru turuncu bir bulut geçti
Sonra bütün bulutlar hep birden geçti
Anılar, anılar, belki hepsi bir kelime
Bazı adamlar ki bu zamanlara
Dokunur geçerlerdi
Yani bir piyanoya ve onun tek bir tuşuna
Dokunur gibi…
Türk edebiyatının mihenk taşlarından Edip Cansever, o iz bırakan dokunuşlara sahipti.
Hüzün ve yalnızlık… Ancak öyle bir hüzün ki, mutluluğa kapıyı aralayan,
öyle bir yalnızlık ki, ona koşan ve kaçınan!
Edip Cansever’in aramızdan ayrılışının üstünden 31 sene geçti.
’Fazla şiirden öldü Cansever’
Cemal Süreya, belki de bu sebeple Edip Cansever’in ardından yazdığı şiirde
yakın arkadaşının ölümünü “fazla şiire” bağlar;
Her şeyin fazlası zararlıdır ya,
Fazla şiirden öldü Edip Cansever…
Unutulmadınız Unutulmayacaksınız.
5.0
100% (2)