4
Yorum
8
Beğeni
0,0
Puan
1015
Okunma
oysa
daha dün bahardı
bu bahçe
şimdi
yaprak döküyor
omuzlarından
gul mevsiminden
once ki
kokusunu duyuyor
duyumsuyorum
teninin...
(...)
aşktan bahsetmeyince
kırılmıyor yüreğimiz
ve yankılanmıyor
sesi gölgelerin ki
sana diyorum/
sadece sana..
kediler ve ağaçlar iyileşir
huzursuz bir mevsim arifesinde.
ve ben ufkuna b/akıyorum denizin,
adalarına sonra ki bunları yapabiliyorum.
devrilirken dalga ve düşerken damlalar
hep aynı sondan bahsediyor,
hepsi bu belki de..
ama yürek kırılmıyor
aşktan bahsetmeyince.
sana sonra,
susa susa
ne anlatmışsa zaman,
sol tarafında kurulan pusu
nefes aldığın bir an
bırakıp çelimsiz sözleri
s-aklandıģın rüyanın
göz bebeklerine dokunursun
bakıp sustuğun bir an ki
hep martılara çıkan
mevsimler bulmak gibidir,
günlerin ayazlarına
yüzünü sürterek/
sürdürerek devam etmek.
tarihin bildiği
derinlikler işte bunlar.
yüreğimizdeki bağa
makas dayamışlar
ve kopuyor günden güne
bir düşün eksikliğinde.
b/akıp avuç içlerime
çatlak arıyorum
yaşamın bütün damarlarına..
saksıda bir çicek
patikada ağaç.
yağmurda damla
ve ben ki
sevgilim olmayan sevgili.
önce sana/
sonra sola nefes veriyorum.
yüreğim, sensizliğin ayazında.
susup beklesek,
geçer belki zaman
ve biter gün elbette
diner yaraların.
akarken kan
akarken kum
akarken avuçladığın yüzlerin
damla damla.
kapatıp odanın ışığını
uyumak sana/
sadece sana
uyanmak-sızın.
neyi kaybettiğinde döner insan
kendi özüne bunu asla öğrenemedim.
şiir yazmadım anneme mesela
ve kaç ovuşturmada
diner ağrısı dizimin,
huzur bulur eklemlerim..
sahi kaç sözden sonra
vücut bulur anlam
ve kurulur ilk cümle ki
ben buna hep üç nokta dedim.
sonra
b-aktım...
kuraktı ve çoraktı yaz
b-aktım
geriye ne kalacak diye
anlamam iklimlerden
sadece kokusunu severim
yağmur sonrası toprağın.
b-aktım.
odamda gördüğüm
doksan altı kitap
ve bir boşluk ki derin,
ellerin/ellerim.
b-aktım.
olmayacak dedim.
bu son ve asla olmayacak.
avuç içlerimdeki terlemeler,
alt dudağımı emmesi
dişlerimin,
içimdeki titreyişler.
b-aktım
ve göremedim seni.
b-aktım.
Islak ve sırılsıklam yokluğuna ki
vahaydı dedim sonra hepsi/hepsi.
b-aktım
kuyularıma/kuytularıma.
hiç öpmediğim parmak uçlarına
saçlarını dolamaya başladığın zaman.
sana doğru koşan bacaklarım
dolaşmaya başlar.
işaret parmağın
üst dudağın ve alnın.
bir formülün
en çözümsüz denklemi.
gözbebeklerine bulaşan
düşler biliyorum sana/
sadece sana ki
tabirini yapmak mümkün de değil
gördüğün rüyanın.
dudaklarının kenarından dönen
tutkuları ve kimi sabahları.
rüyasında uçurum gören
çocuğum sensizliğinde.
hani atlasam
soluğum diyeceğim sana/
sadece sana ki
yer çekimine kapılmış gibi
bir düştün..
kendi yasaların ve yas’ların vardı
ve sen,
soluk yüzlü bir sonbahar gibiydin,
hangi mevsime düşse yüreğin
küsüyordu yaprakların/düşüyordu..
ayaz diyordum anımsa
üst dudağına soluğumun çarpması ki
renklerinde yokum
gök kuşağının bakma göğe..
keskin bir koku duydum
tenindi...
’biz bu şarkıları dinlediğimizde kimi düşüneceğiz..’
başladığında bitiyor diye
hiç başlamamak belki de
seninle ki
değişiyor diye alıştığımız her şey
ama her şey bir cıva olup
sızıyor yüreğime..
ezberlerim
dil uçlarıma yapışmışken
sen düştün yüreğime.
anımsa,
mutfaktan gelen yemek kokusu.
iki göz oda ve loş bir salon.
hiç bir neden ve gerekçe
aramızdaki eksik susmaları
dillendiremiyordu ki
hep kaçıyorduk,
ellerin vardı bükülen,
kanayan dizlerinin üstüne.
göz bebeklerinde duman
ve sen tutup bir yüreği
koydun yüreğine.
işte o an can bulmuştu kabuğum,
yaşam yürürken hücrelerime ki
ben artık kimseydim..
seni hissettiğimde;
kelebekler uçuyor o zaman
mevsim, nefes alma zamanı..
(...)