4
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1958
Okunma
Kavuştum sevgiliye, artık her şey tamamdır;
Buyrun dostlar düğüne, bugün kutlu bayramdır.
Kutlu günün kaydını tarihe şerh düşecek,
Nikâhımın memuru ak sarıklı imamdır.
Tek davet minareden; essalatu vesselam;
Duyunca buyrun gelin, semalarda bu sesi.
İcap için gerekmez, başka söz başka kelam;
Ebedi tahta çıktı, ahşap evin prensi.
Bir güzel hazırlandım, yıkandım soğuk suyla;
Kar beyazı bir kostüm, giydim Buldan bezinden.
Çenemi de bağlattım, dilimin korkusuyla;
Düğün davul zurnasız, matem serbest vezinden.
Şu tahtadan limuzin, benim düğün arabam;
Kıskanmayın be dostlar, size de nasip olur.
Tekerleği yoksa da, taşıyacak dört adam;
Elden ele değişmek, pek de münasip olur.
İşte gerçek sultanlık, bende çıktım bir tahta;
Ömrümce tatmadığım zaferim kutlu olsun.
Ne biçim bir tahtsa bu, her yanı kuru tahta;
Üç beş günlük dünyada, saltanatım bu olsun.
Omuzlarda gidilir, bu dönüşsüz geziye;
Görülmemiş iltifat, kalabalık muhteşem.
Gerek var mı düğünde, başka bir fanteziye;
Hayat da böyle olsa, eksik olmazdı neşem.
Ahret kokulu toprak, bedenimi örtünce;
Mezarımın üstüne, dikin birkaç karanfil.
Arada bir sulayın, bayram seyran gelince;
Belki onlar olurlar, bunca günaha kefil.
Elbet bitecek hayat, ecel benim farkımda;
Makam segâha döndü, şu kırkıncı şarkımda.
Hayat sonsuz döngü değil zamanda rakseden;
Ölüm belki ilk adım, sonsuzluk kapısında.
a/a/e - 12/2006
Sitemiz şairlerinden Hüseyin Gümüş Bey’in bir yazısında; " Şiir bir süre demlenmeli" ifadesi üzerine daha önce farklı bir kalıpta yayınladığım şiiri yeniden düzenleyip bu kez "demlenmiş halini" yeniden yayınlama ihtiyacı hissettim. Kendisine teşekkür ederim.
5.0
100% (1)