13
Yorum
19
Beğeni
5,0
Puan
1080
Okunma

“””fakat
şimdi biraz uzaklaş
biraz daha
nefes ucum bile değmesin sana
yoksa usul usul susarım”””
Sen dedin de ben,
Hayır mı dedim ?
Ben sessizce çöllerime dönerim.
Sen iste !
Fizan’a bile giderim ardıma bakmadan.
Yeter ki sen susma !
Sen susarsan evren susar.
Hilaller öksüz kalır surlarda.
Gül-i zar lar öksüz kalır,
Bülbüller öksüz kalır.
Şiir’in ahengi biter.
Sen susma !
Hiç dinmesin bu rüzgar
Sen susma !
Ağlamasın şiirler.
Ben giderim.
Yeter ki sen susma.
”Nihali kadi dilcuying sening şahi güli terdür,
Dahaning taze gonca ruhluk gülbergi gabardür.”
FURUGİ
Bir fidan kadar zarif olan sevgili, senin dilciğin, gerçekte gülün teridir
Dahası,yeterli olmayanı,açmakta olan goncanın ruhu, yaprağı ve üzerindeki çiy damlasıdır
FURUGİ
Burada, Furugi :
“Fidanlık” sorsa da muammasında,
Biz; kızıl gülü,
Çiğ damlasının bile etkileyeceğini biliriz.
Onun duygulandığında;
Kekelediğini,
Konuşamadığını da biliriz.
Zaman zaman ağladığını da.
Sonra da dedim ki:
Kızıl şafakların ey kızıl gülü
Dor at yelesinde salınma yeter
Terk ettim diyar-ı Mısır’ı,Nil’i
Yeter ki sözümden alınma yeter
…..VE
“Ehl-i dildir diyemem sînesi sâf olmayana
Ehl-i dil birbirini bilmemek insâf değil”
Diyordu Nef’i
Ve ardından Fuzuli
“Gerçi ey dil yâr içün yüz verdi yüz mihnet sana
Zerrece kat’-ı mahabbet etmedün rahmet sana”
Diyordu amma
Ey İstanbul !
Ülgerçi yine anlamadı beni
Kalemine kırmızı kurdela bağlayıp
Mısra mısra geziyormuş şiirlerde
:::::::::::::::::::::-0-::::::::::::::::::::
O ŞEHR-İ İSTANBUL Kİ KENT İÇİNDE BİNBİR KENT
OSMANLIYA OLMUŞTUN ASIRLARCA SEN BAŞKENT
DÜNYALARA BEDELSİN NERDE EŞİN MENENDİN
BÜYÜLERSİN İNSANI HER YOLCUYA BİR DERBENT
:::::::::::::::::::::-0-::::::::::::::::::::
Sen ki Ey İstanbul
Her şaire bir durak
Her sevdaya bir uğrak
Sevenlere bir liman olmadın mı ki
Can içinde canan’ın,gözlerine bakan ben
Dedim ki ey sevgili
Düşün
“Beni böyle bitkin
Seni düşünürken düşün”
Tebessüm oluşsun dudaklarında
Şimdi eski yokuşlarını aradığın bu kentin
Sokaklarında
Zaman ötesini düşlemektesin
Dinen fırtınanın sessizliğinde
Haliç’e demirlediğin ela bakışlarınla
Ağlamaklısın
Offfff,off
Tarihten bir yaprak düşerken yere
Senin de gözlerin doldu kızıl gül
Her hazan yürekte açarken yara
Söyler misin sana no/ldu kızıl gül
Nedim’i del/eden Lalezarlarda
Bülbül şeyda oldu Ah-ı zarlarda
Kızıl gül açmıyor nevbaharlarda
Mana aleminde öldü kızıl gül
Sen Dede efendi’den
“”””Yine bir gül-nihâl aldı bu gönlümü
Sîm-ten, gonca-fem, bî-bedel ol güzel
âteşin ruhleri yaktı bu gönlümü
Pür-edâ, pür-cefâ, pek küçük, pek güzel
Görmedim kimsede böyle dil - rübâ
Böyle kaş, böyle göz, böyle el, böyle yüz
â’şıkın bağrını üzmeğe göz süzer
El-amân, el-amân, her zamân ol güzel”””””
Bu segah şarkı’yı dinlerken sen
Ben ise kendi çölümde
İnleyen bir nağme eşliğinde
Ağlamaklıydım
Sen musiki bahçelerinde dolan
Fasıllara eşlik et
Benli duyguların demlensin
Sûzinak deryasında
Ey İstanbul
Ufuklarını süzen
Sularında yüzen bir fırtınanın
Esrarlı Ecesine selam söyle
De ki:
Yürek yangınlarını söndürme
Yansın
Bir semahta Mevlana ile
Dönsün
Bu dönüşün bir ucunda sen
Diğer uçta ben
Kavuşuruz kim bilir
Sadık Dağdeviren
Aşık Lüzumsuz
5.0
100% (16)