3
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
593
Okunma

Bıraktığın yerdeyim sanıp beni arama;
Nedamet kapısında diz çöktürdü yokluğun…
Derdime derman ne halt etsin yarama;
Düşlerinde kar–tipi, hayalde soğukluğun;
Nedamet kapısında diz çöktürdü yokluğun…
Bıkmadım, usanmadım çıkarttığın yokuştan;
Eyvallah dedim sustum, hergün kendi kendime;
Selamını bekledim börtü, böcekten, kuştan;
Tutundum umut işte ölümün kemendine;
Eyvallah dedim sustum, hergün kendi kendime…
Sen sabrıma yüklenen orduları kurdun da;
Ben gönül kalesinde bayrağın mı olmadım;
Bir gün “of” mu işittin, ciğerimden vurdun da;
Ne vakit kayboldun da gözlerimde bulmadım;
Ben gönül kalesinde bayrağın mı olmadım…
Ne zaman tamamlasam eksik kalan yarımı;
Duvak giyen sevdamı dile gelin verdiler;
Sakalımda beyazı elde tütün sarımı;
Diz çöktüm, yıkılmadım, parmakla gösterdiler;
Duvak giyen sevdamı dile gelin verdiler…
Ayrılığın sırtımda her santim parmak izi;
Kaç zamandır çalmıyor mutluluk kapımızı;
Hangi mevsim küstürdü bize birbirimizi;
Hangi eller verecek nihayet tapumuzu;
Kaç zamandır çalmıyor mutluluk kapımızı…
Ali ALTINLI – 22.09.2016
Saat: 23:09
5.0
100% (3)