0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
505
Okunma
kör köselede bıçak bilemekten
böyle kendi içimde kaynayıp durunca
aklım hangi parçamı neresinden tutsam
hangi çürümeyi ameliyat etsem
mavi mavi akan bu kan bozulmasına bakmadan
ah şu mikroplar bedenim bir moğal istilasında
ıslak ve nemli ve kırmızı neremi eksem çürüyecek
nankör bir tohum ambarlarda yeşermiş soğansı
ellerimi çarpıştırıp gözlerimi yağmur nefesimi duman
kör ve sağır ve topal ve hangi gökkuşağının altından,
atlayıp bulsam kendimi
’’yaradılanı sev yardandan öte’’ kolaysa sev
böcekten iğrenme
fareden diksinme
yılandan korkma
domuzdan kusma
çekirge
çor
çöp
ben hayvanları severim en çokta kediyi
belkide biraz biz
ya köpek
-hadi canim ne sadakatı
etinden al bir parça etinden bin parça
canavarları öcüleri bıraktım
yaşam karşılıklı alış veriş değil mi
ne zaman gökyüzünde bir uçurtma görsem
rüzgar diner çocuklar ağlar
içimde ki kötümcülü ne zaman fark etsem
iyi neydi ki,iyi olmak bunca uğraşın ortasında
kızıl denize yelken açmışken bütün gemiler
kaç korkuluk diksem başakların başına
karganın karıncanın rıskı
şehrin camilerine çekilmiş mahyalar
vaiz vaaza su kattıkça susuyorum temmuz gibi
kitapla sokak ne kadar birbirine uzak
katiple ulak
bütün dinlerin ve dinsizlerin rüyasına girdim
hoca babam güzel bir sesle okurdu ezanı
en çok anamın zılgıtlarını sevdim
çıldırtıyor bu dengesizlik
ne ben karışığım ne deniz berrak
şiir, duam ne kadar af eder günahlarımı
toplamıyorum artık harfleri saçıyorum
sevgilinin gözünden aldığım yağmurun bereketi
bu gemiye binmişim kime ters kime düz
ne rüzgarım var ne yönüm belli
sevabım olsun
sevenlere
bakışını bana çevir ufuktan kayb olurken
Ahmet Coşkun