7
Yorum
31
Beğeni
0,0
Puan
2298
Okunma
o gitti
ben kaldım karanlığın ortasında
bütün şehir onun yüzüydü ustam
uçurtmam bir gökdelenin tepesinde asılı kaldı
ipi elimde
çeksem ipini kopuverecek
uçuverecek bilinmezlere
bıraksam
hain bir fırtına parçalayacak çocuk umutlarımı
biz hep direnmeyi öğrendik
öğrettik ustam
şimdi çaresizliği yediremiyorum kendime
sıkılmış bir limon gibi hissetmek ağır geliyor
ağlamak dediğin ne ki ustam
kalmışken piç gibi ömrün göbeğinde
genzimi yakıyor bu zencefil kokusu
oysa ne çok severdim annemin baharat kokan ellerini
ve babamın bıyıklarına sinmiş talaş kokusunu
beşikten mezara sallanıyor tüm değerlerim ustam
dün ile bugün arasında sıkıştırılmış yaşam tortusu
derin bir nefes almak istiyorum
pürüzsüz bir nefes diyorum ustam
hani hırıltısız, tertemiz
hava öyle kirli ki
mümkün olmuyor bu
kendi soluğum desen ona keza
boğulacağım nefessizlikten
uçurtmam bir gökdelenin tepesinde asılı
ve tüm şehir bir uçurtmanın yüzünde saklı
havadaki tüm kuşlar ölüp dökülüyorlar üstüme
ve yağmur siyah yağıyor gene ustam
bir tutam hüznümden gayrı
yok sana diyeceğim
şeddelerken Yusuf diye adını
şerhlere böl Züleyha’nın yasını
ya olmak
ya ölmektir bu
anlatırken böyle anlat
son sözümdür
yok ötesi ustam…