3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1380
Okunma

Şimdi
Kanatlarını çırparak
Aniden çıkıp gelmişti
Çok
Heyecanlıydı
Göğsü yerinden oynuyordu
Hiç
Sabit durmuyordu,
Merak içinde bakınıyordu
Halinde
O kadar masumdu ki
Himmeti, şefkati müjdeliyordu
Onun
Konduğu yer
Sadece kerpiçten yapılmıştı
Ne taş
Ne donduran beton
Samimiyeti sunan karışıktı
O
Çok yumuşaktı
Yalındı, Anadolu’ydu
Bir
Zamanlar sinesin de
Ağırlamadığı kimse kalmamıştı
Hastı
Olduğu gibiydi
Erdemliydi, vakardı, hoştu
Er
Meydanın da
Palazlanan nadide bir koçtu
Azmi
Zalime hasım,
Mazluma kalkan olmaktı
O
Sevdalara
El sallayan bir yanıktı
Ardı
Yüzü kızarır, utanır
Edebinden başını öne eğerdi
Gönül
Verdiğini görünce
Dayanamaz çok heyecanlanırdı
Telaşla
Yutkunurdu
Kaval üfleyerek efkârını akıtırdı
Ona
Sine-i feryadını
Biriken ahu figanını anlarlardı
Artık
Ne yapsam
Neylesem, kime gitsem
Hicranım
Hasretle filizlendi
Hüzün fidemi nereye diksem
Benim
Kanadım yok ki
Dallara konayım yaprağı anlayım
Merakla
Mekânları koklayım
Kimlerden yârimi sorayım