Yedi Yaman'ın Güneşi
Adıyaman. Tütünün ve Nemrut Dağı'nın katı kurallarıyla yönetilen, gençlerin hayallerinin birer birer karardığı yer. Bu topraklarda iki tür insan vardır: Geleneksel düzeni koruyan...
BÖLÜM 8: YENİ BAŞLANGIÇ Fatma’nın odası, artık dört duvarla çevrili bir çalışma odasıydı. Pencereden Nemrut'un gölgesini görüyordu ama artık o gölgeyi bir engel değil, bir hedef olarak görüyordu. Ayşegül, bir gün annesinin dikkati dağıldığı bir anda, eski bir tülbentin içine sarılmış, kenarları yıpranmış üniversite hazırlık kitaplarını Fatma'ya gizlice ulaştırdı. "Sana güvendiğimi biliyorlar," diye fısıldadı Ayşegül. "O yüzden beni kontrol etmiyorlar. Sanki sen, benim üzerimden kurtuluyormuşsun gibi. Benimle bu oyunu oynayacağız." Fatma, kitaplara sarıldı. Onlar sadece ders kitabı değil, özgürlüğün anahtarıydı. Geceleri, ince bir mum ışığında ders çalışmaya başladı. Abuzer’in düğünde çaldığı melodi, onun sessiz ders çalışma müziği olmuştu. Hasan'ın atölyesi, tütün tarlalarının baskısından kaçan Abuzer ve birkaç gence yeni bir yuva olmuştu. Köşede Abuzer’in bağlaması asılıydı, ancak artık Abuzer’in elinde çekiç ve fırça vardı. Hasan, duvara astığı, el yapımı bir kooperatif logosunu gösterdi: İç içe geçmiş bir bağlama ve bir zeytin dalı. "Koçero bizi parayla vurdu," dedi Hasan. "Ama onun parası, tütünün lanetli parasıydı. Biz ise bu toprağın gerçek değerini kullanacağız. Adıyaman zeytinyağını markalaştıracağız." "Zeytin mi?" diye sordu gençlerden biri. Abuzer, ilk kez utangaçlığını bir kenara bırakarak söze girdi: "Zeytin, sabırdır. Bizim sabrımız var. Zeytinyağını el yapımı kil testilerde, doğal ambalajlarla satacağız. Hikaye satacağız." Hasan, gururla Abuzer’e baktı. Abuzer artık sadece bir sanatçı değil, bir vizyoner olmuştu. Kooperatifin adı belirlendi: Yedi Yaman Kooperatifi. Ayşegül, Fatma’nın ve Hasan’ın dünyası arasında mekik dokuyordu. Gündüzleri Fatma’ya deneme sınavları ulaştırıyor, geceleri ise atölyeye gelip kooperatifin ilk pazarlama stratejilerini konuşuyordu. "Fatma, ders çalışıyor. Notları çok iyi," dedi Ayşegül, Hasan ve Abuzer’e. "Ama yalnız. Dış dünya ile tek bağlantısı bu kooperatifin başarısı. Ona güç veriyor olmanız lazım." Ayşegül, Koçero’nun ticaret ağını incelemişti. "Koçero’nun en büyük zaafı, yasal olmayan yollara bulaşmış olması. Bizim zeytinyağımız, Koçero’nun tütününe karşı %100 şeffaflık olacak. Her damla, hangi ağaçtan geldi, yazacağız." Abuzer, bu sözleri dinlerken yeni bir beste yapmaya başladı. Melodi, zeytinyağının toprağa dökülen ilk damlaları gibi sakin ve yoğundu. Bu, onun Fatma'ya gönderdiği yeni, gizli mesajıydı: "Direnişimiz meyve verecek."
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.