İnsanın çocuğu ile övünmesi kendisiyle övünmesi demektir. somerset maugham
YARIM KALAN ARZULAR
AŞK ATEŞİYLE YANMAYAN KALPLER HAKİKATİ SADECE UZAKTAN İZLER... Hayat hiçbir zaman tam anlamıyla bizim çizdiğimiz planlara uymadı. Umutla atılan adımlar çoğu zaman bilinmezl...
10. Bölüm

10. KALPLER BİRBİRİNE DOKUNDUĞUNDA AŞK YOLUNU BULUR.

17 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Yenibosna’nın yaz gecesi ağır ağır inen bir serinlikle başlamıştı. Gündüzün kavurucu sıcağı asfaltın üzerine sinmiş, akşamla birlikte rüzgâr hafifçe esmeye başlamıştı. Mahalleye tatlı bir ferahlık yayılıyordu... Sokak lambalarının ışıkları yer yer gölgelerle oynuyor, apartman duvarlarına dokunarak titreşiyordu. Her adımda gecenin sessizliği, yorgun İstanbul’un kalabalık gölgelerinin arasında hafif bir huzur bırakıyordu... Mesai çıkışı, sokağın kıyısında Emel, Ömer’e dönüp hafifçe gülümsedi:
“Servis gelmeyecekmiş. Beni eve bırakır mısın Ömer? Hem biraz yürürüz.” Dedi. Ömer bir an durdu. Emel’in bu sözü ne bir davet gibiydi ne de rastgele bir rica; daha çok bir güven hissinin dışa vurumu, kırılgan bir bağlılığın sessiz ifadesiydi. Kalbi hafifçe atmaya başladı; o an, tüm yorgunluk ve geçmişin yükü sanki bir kaç adım geride kalmış gibiydi.
“Olur,” dedi. Sesi sakin ama düşünceli.
Yollar sessizdi. İstanbul akşamları gibi yorgun ve kalabalığın gölgesinde, iki yüreğin arasına sıkışmış bir sessizlik vardı. Adımlarının ritmiyle birbirlerine alışıyor, kelimelerden çok duruşlarıyla konuşuyorlardı. Emel in gözleri, zaman zaman Ömer’in adımlarına kayıyor, onun duruşunda bir dinginlik ve kararlılık görüyordu.
Ömer, sessizce yürürken aklında farklı düşünceler geçiyordu; geçmişin gölgeleriyle bugün arasında ince bir çizgide yürüyordu. Sokağa yaklaştıklarında, karşıdan bir adam belirdi. Bakışlarını hiç saklamadan, doğrudan onlara çevirmişti. Emel birden yavaşladı, sesi alçaldı: “Babam…”Dedi.
Ömer’in kalbinden bir şey çekildi sanki. Vücudu gerildi, gözleri sağa sola kaydı. Kafasında kurduğu dengeli dünya bir anda dağılmış gibiydi. Hayatında ilk kez böyle bir durumla karşılaşıyordu: bilinmeyen bir geçmiş, tanımadığı bir düzen, alışık olmadığı bir aile. Babasının nasıl bir tepki vereceğini merak ediyordu. Yan sokakta bir bakkal tabelası gördü; panikler gibi oraya yönelmek istedi. Yaklaştıkça fark etti ki, orası bir bakkal değil, mobilyacı dükkânıydı. Tam geri dönmek isterken, adam yanlarına vardı. Yüzünde beklenmedik bir tebessüm vardı; sertlik yok, öfke yoktu.
“Emel geç kalınca merak ettik, nerede kaldın ” “İş yerinden arkadaşım Ömer. Servis yoktu, o beni eve bırakıyordu. Biraz yürüdük.” Ömer şaşkındı; saygıyla başını eğdi. Yan yana sessizce yürüdüler. Üvey de olsa bir babanın bu kadar sakin ve ölçülü bir şekilde bu durumu karşılaması, Emel’in rahatlığı Ömer’i derin düşüncelere sevk etmişti. İçinde hafif bir hayranlık ve şaşkınlık hissi oluşmuştu. İnsanın kalbini kırmadan, endişeyi dile getirmeden durabilmek, onun gözünde bir erdemdi. Yol kısa görünüyordu, fakat Ömer’e uzun gelmişti. Her adımda, Emel’in güvenini korumak, onun gözlerinde yeni bir saygı kazanmak için sessiz bir sorumluluk taşıyordu.
Sokak lambalarının titrek ışığında, gölgeler yavaşça dans ediyor, gecenin huzuru bu sessiz yürüyüşe şahit oluyordu. Evlerine vardıklarında, Emel’in annesi camdan seslendi: “Oğlum yukarı gel, bir şeyler iç!” Ömer başını hafifçe kaldırıp tebessüm etti ama içi hâlâ çalkantılıydı.
“Başka zaman inşallah,” dedi yumuşak bir sesle. İçinde bastırdığı bir utanç, farklı bir hayatı görmenin şaşkınlığı vardı. Kalbinde hâlâ tanımadığı dünyaların ağırlığı hissediliyordu. Sokağın köşesini döndüğünde derin bir nefes aldı ve kendi kendine fısıldadı: “Ben bu hayata hazır değilim, kalbim yine de onu sevmekten vazgeçemiyor.” O gece, Emel’in annesi yanına gelip yatağın ucuna oturdu.
“Kızım, o çocuk neden yukarı çıkmadı?”
“Dert değil anne, o bizim gibi değil. Sıkıldı biraz. Dedi.” Annesi gülümsedi, Emel’in saçlarını okşadı:
“O zaman bırak, zamanla alışır. Kalpler birbirine dokunduysa her şey yolunu bulur.” Dedi.
O andan sonra Emel, Ömer’e daha da saygı duymaya başladı. Konuşurken daha dikkatli, ölçülüydü; artık sevgisi sadece bir talep değil, bir anlayış ve sabırla yoğrulmuş bir bağlılığa dönüşmüştü. Kalbinde büyüyen bu his, onun düşüncelerini daha derin kıldı; artık merak ettiği sorular yalnızca bilgi almak değil, kalbine yol göstermek için soruluyordu…
Ömer, eve döndüğünde yatağa uzandı gözlerini kapattı. İçinde fırtınalar vardı; geçmişin yükü, geleceğin belirsizliği ve yeni doğan hislerin karmaşası. Ancak bir fark vardı: Artık yanında bir umut ışığı, bir güven duygusu vardı. Emel’in gözlerindeki parıltı, onun için bir yoldaş, bir işaret ve belki de sessiz bir dua olmuştu...
O gece, Yenibosna’nın serinliğiyle karışmış bir umut ve sessizlik içinde, iki farklı dünya arasındaki kalp bağı, sessizce güçlenmişti… Aradan iki gün geçmişti. Fatma hafta sonu Emel, Ömer ve Buse’yi çaya çağırmıştı. Ömer pastaneden çayın yanında biraz atıştırmalık aldıktan sonra Emel ile buluşup Buseyi de alarak Fatmalara doğru yola koyuldular. Bir süre sonra Fatmalara varmışlardı. Çay kondu masa donatıldı. Masada kahkahalar yükseliyor, konu bir oraya bir buraya akıyordu. Ömer ne zaman Emel’e dönse, bir şey diyecek gibi olsa, Buse hemen araya giriyor, konuşmayı üzerine çekiyordu. Ömer, Emel’e bir şey anlatmak için hafifçe eğildi:
“Emel, geçen gün…” Daha cümle bitmeden Buse sözünü kesti: “Ömer, sana bir şey soracaktım! Senin gibi dikkatli biri mutlaka bilir.” Emel şaşkın bir tebessümle baktı. Ömer kısa bir an sustu, sonra cevapladı. Fakat fark etti ki, Buse’nin gözleri fazlaca parlıyordu, hatta konuşurken yüzünü ona doğru fazla yaklaştırıyordu. Bir süre sonra Buse, kahvesini karıştırırken Ömer’e dönerek gülümsedi:
“Senin bakışların çok ciddi Ömer. İnsan konuşurken kendini toparlamak zorunda kalıyor.”
Emel bu söz karşısında irkildi, ama sessiz kaldı. Sohbet ilerledikçe, Buse’nin tavırları daha da belirginleşti. Emel in sözünü kestiği gibi Ömer’in söylediklerine uzun uzun karşılık veriyor, küçük bir ayrıntıdan konu açıp uzatıyordu. Her defasında yüzünde sanki biraz fazla sıcak bir ifade oluyordu. Ömer, bunu fark etse de belli etmedi. Emel ise artık huzursuzdu. Bir ara Busenin sesi daha da sertleşti:
“İnsanların bazıları hiç samimi değil. Hep rol yapıyorlar…”
Emel kaşlarını çattı:
“Buse, neden böyle söylüyorsun şimdi?”
“Çünkü doğru!” dedi Buse. Ardından Ömer’in gözlerine bakarak ekledi:
“Doğru değil mi Ömer?”
Ömer kısa bir bakışla geçiştirdi. Emel bu bakışmayı fark etmişti. İçine bir burukluk oturdu. Bir süre daha oturdular. Sonunda Buse ani bir hareketle sandalyesini çekti, ayağa kalktı:
“Ben artık gidiyorum,” diyerek kapıya doğru yürümeye başladı. Emel şaşkınlıkla:
“Ama Buse, daha erken…”
“Erken falan değil, yeter bu kadar!” Diyerek kapıyı açıp hızla yürümeye başladı. Ömer istemsizce peşinden seslendi:
“Buse, bir dakika…” Ama Buse cevap vermeden çıktı. Emel, Ömer’e baktı. Sesinde hafif bir kırgınlık vardı:
“Görüyor musun? Bana bile söz hakkı tanımıyor artık.” Ömer derin bir nefes aldı.
“Evet, fark ettim…”
O sırada sokakta Buse, adımlarını hızlandırmış, gözlerinde parıltılı bir öfkeyle yürüyordu. Gözlerinden yaş süzülmüyordu. Kalbinin içi karmakarışıktı. Ne Emel’e kırgınlığını ne de Ömer’e olan ilgisini açık edebiliyordu. Yalnızca davranışları, bakışları her şeyi ele veriyordu…
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL