“Işığı sevmiyorlar” dedi M. “Gün ışığını” diye sözünü kesti Ayşe öf-keyle, adamın her ağzını açışı onun siniri-ne dokunuyor gibiydi. Yapay ışığın onların üzerinde bir etkisi yok, içeri girmelerini engelleyen şey bu değil, bunu bilmen gerekirdi dedi Berivan. Ayşe inanmayarak ona baktı. Bu söylenenleri gerçek kabul edebilir miydi? Onun ciddiyeti de adamın yerinde durma-sını engelleyen huzursuzluğu da şüphe gö-türmezdi. Anlattıkları inanılmazdı, ucuz korku ro-manı sayfalarından koparılmış hayallere benziyordu. Güneş doğana kadar buradan ayrılmayız Dedi Muhammed. Ayşe ayağa kalktı, dizleri yorgunluktan birbirine dolanıyordu duvara dayanmasa da yerden kalkamazdı, adam. Onu dikkatle izledi sırf eğlensin diye harika bir perfor-mans sergileyecekmiş gibi. Ayağa kalkabilmesi bir mucize sayılırdı, mağara girişine bir adım kadar yaklaştı, te-reddüt etti. -“Hadi” dedi adam -“ne bekliyorsun ?” Ayşe karanlıktan bir anlam. Çıkarmaya çalıştı ama o kara boşlukta gizem ve bek-lenti dışında bir şey seçemedi. -mağara girişinden uzak durmalısın dedi Berivan. Ayşe dizlerini bükmüş başını ellerinin ara-sına almış bir halde oturuyor boşalmak için işaret bekleyen gözyaşları ile savaşı-yordu, yaşadığı ölüm korkusu duygularını şaşırtmıştı. Yaşadığı son beş dakika geliştirmesi ömür boyu süren mantıklı düşünme yetisini za-yıflatmıştı. Ah, Jiyan dedi , Ayşe , seni uyandırdık mı? Onu rahat bırak dedi, M. Battaniye yığının altından dağınık kızıl saçlar çıktı, kış uykusundan uyanmış gi-biydi, bir anlığına nerede olduğunu unut-muştu, ne harikaydı o an. Dilini dudaklarında gezdirip dokuz ömür-lük bir uykudan sonra akşam yemeğine uyanmış bir kedi gibi esnedi. Ayşe çantasından eskiz defterini çıkarmak istedi. Tanıdık bir dürtüydü bu, şu anda sakin-leşmek için ihtiyaç duyduğu buydu, titre-mesini geçirecek bir şey ararken Jiyan’ın gözlerine takıldı, kadının zarif yüzüne bro-şa takılan mücevher gibiydi gözleri ağzı küçüktü ama görkemli dudakları ile şekil almıştı, saçı. Müthiş. Dağınıktı. Ayşe omzundaki çantayı karıştırmaya baş-ladı, Berivan’ın gözleri bir anda çantanın içindekilere öndü, yavaşça yaklaştı kah-valtısının peşinden giden bir balıkçıl gi-biydi. İşte buyurun dedi Ayşe. O suyu içmeyi deli gibi istiyordu, fazla bir şey kalmadı dedi, Ayşe. Sabaha kadar idare etmemize yeteceğine eminim. Berivan temkinli adımlarla ilerledi. Uzun kolunu şalının altından uzattı, vahşi bir hayvan bir yabancının elinden bir lok-ma yiyeceği nasıl kaparsa şişeyi öyle aldı. Teşekkür ederim, Ayşe dedi Berivan, suyu hemen yanındaki çukura koydu, şimdi bir şeyler yesek mi? Berivan meyveleri aralarında bölüştürerek herkese eşit pay verdi, hiçbirine yetmezdi bu, yine de ellerinde başka bir şey. Yoktu, artık kötü bir üvey anne gibi değildi. Ne kadar düzensiz olursa olsun günler bir rutine girmişti. Kaostan düzen; düzensizlikten kaos doğar sözünü hatırladı. Kan bağı ile değil ama hayatta kalma ar-zusu ile birbirlerine bağlı bir aile olmuş-lardı. Nasıl olup da ölüp gitmedikleri sorusu ye-meğe uygun bir sohbet konusu sayılmazdı.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.