Anadolu'nun kadim topraklarında, Adıyaman'ın kızıl kayalıkları arasında, yedi göbekten gelen bir sır gizlenir: Şahmaran Bin Musa Ocağı. Bu Ocak, sadece bir şifa kapısı değil; Musa'nın asasının yere dü...
Anahtarın Gökkubbe'ye Mühürlenmesi Hüseyin Hoca, Ahit Sandığı'ndan getirdiği Gizli İlimlerin Anahtarı'nı aldı. Bu, Harun Bin Saffar'ın uğruna kendi ruhunu bile feda ettiği, Ocağın tüm Ledün İlmi ve şifa gücünün somutlaşmış haliydi. Anahtarı kimsenin, hatta kendisinin bile nefsine yenik düşmemesi için, Hoca onu "İsmi Azam'ın" gücüyle mühürlemeye karar verdi. Bu mühürleme, anahtarı fiziki dünyadan çekip, sadece ilahi niyete açık olacak şekilde gök kubbenin manevi katmanlarına yerleştirmek demekti. Hoca, ilim odasında, Yıldızname Bakımı hesaplarıyla göklerin en güçlü anını bekledi. Tam yıldızlar hizalandığında, Konuşan Kur'an tablosunun karşısına geçti. "Ey Şahmaran Bin Musa Ocağı'nın kadim ilmi! Asasın başı yılanlı padişah olan Musa'nın sırrıyla, bu anahtarı nefsaniyete kapalı, sadece ilahi şifaya açık olacak şekilde göklerin katmanına mühürlüyorum!" Hüseyin Hoca, anahtarı havaya fırlattı. Anahtar, Konuşan Kur'an'dan gelen altın ışıkla buluştuğu an, bir yıldız gibi parladı ve yavaşça, odanın tavanından geçerek manevi düzleme çekildi. Artık anahtar, sadece Ocağın en saf niyetli koruyucusunun çağrısıyla geri dönebilirdi. Yılan Pulunun İmhâsı (Tılsım Kalıntısı) Mühürleme tamamlanırken, Hüseyin Hoca, Ahit Sandığı'nın manevi kapısından getirdiği küçük, parlayan yılan puluna odaklandı. Pul, Harun'un ters Mühr-ü Azam'ını taşıyan son kara düğüm kalıntısıydı. Onu yok etmeden, Harun'un geri dönüş yolu her zaman açıktı. Leyla, bu ritüelde yer almak için ısrar etti. Büyünün kurbanı olarak başlayan yolculuğu, şimdi Ocağın ilahi şifasını koruma göreviyle taçlanıyordu. Hoca, pulu, üzerinde Şifa Ayetleri Cifir ile Yazılı olan bir kağıdın üzerine koydu. "Bu pul, Harun'un karanlık arzusudur. Onu, Aşık TURHAL'ın ifşa ettiği ilahi şifa ile yakacağız." Hoca ve Leyla, aynı anda Kur'an-ı Hakim'den şifa ayetlerini okuyarak kağıdı ateşe verdiler. Kağıt alev aldığında, pul erimek yerine, zehirli, kara bir duman çıkararak direndi. Duman, odada kısa bir an için Harun Bin Saffar'ın alaycı, gölgeli yüzünü oluşturdu. "Ne kadar mühürlesen de, 14 bölümlük romanım yarım kalmayacak!" diye yankılandı Harun'un sesi dumanın içinde. Ancak Leyla ve Hüseyin Hoca'nın inancı daha güçlüydü. Dualar yoğunlaştıkça, duman inceldi ve pul, sonunda bir toz bulutu halinde havada dağılarak yok oldu. Harun Bin Saffar'ın manevi imzasının son parçası da imha edilmişti. İfşaat Kararı ve Kalemin Asası Zaferden sonraki gün, Hüseyin Hoca, Ocağın bahçesinde Leyla'yı ağırladı. Leyla, artık sadece Elif'in ablası değil, Ocağın ve bu destansı savaşın yaşayan bir kanıtıydı. "Harun'u yendik, anahtarı mühürledik," dedi Leyla. "Ama Ocağın sırrı, bu duvarlar arasında kalmamalı. Dışarıdaki dünya, sizin ilim irfanınıza, ilahi şifanıza muhtaç." Hüseyin Hoca, Leyla'ya baktı. "Yedi göbekten gelen Ocağımızın kuralı, sırrı korumaktı. Ancak bu çağ, yılanın zehrini değil, Şahmaran'ın şifasını gerektiriyor. Ben, Aşık TURHAL olarak ocağımızı ifşah ettim. Şimdi, bu ifşaatın kalemi sen olacaksın, Leyla Hanım." Hoca, Leyla'nın eline, kendi kullandığı, ancak İncili Müjde ayetleriyle tılsımlanmış küçük, eski bir dolmakalem verdi. "Bu kalem, artık senin asandır. Asasın başı yılanlı padişah olan Musa'nın gücü, artık senin kelimelerindedir. Git ve benim 14 bölümlük romanımı yaz; bu, Harun'un karanlık romanına karşı duran, Ocağın ilahi şifasının manifestosu olsun." Leyla Hanım, kalemi sıkıca tuttu. Gazetecilik yeteneği, şimdi kutsal bir misyonla birleşmişti. "Yazacağım, Hoca. Bu, sadece bir şifa hikayesi değil; İlahi Işık'tan kopan ruhların nasıl yeniden yuvaya döndüğünün, yılanların nasıl melek olduğunun destanı olacak."
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.