Kısa Öz Açıklama:
Bu eser, genellikle Anadolu'nun zengin sözlü geleneğinden derlenmiş, kaybolmaya yüz tutmuş masalları bir araya getirir. Bu masallar; bilgelik, dürüstlük, iyilik-kötülük mücadelesi g...
Vaktiyle, dünyayı karanlık bir gölge gibi kaplayan, zalimlerin hüküm sürdüğü, büyü ve sihrin sıradanlaştığı bir diyar vardı. Bu diyarın tam kalbinde, kimsenin yaklaşmaya cesaret edemediği, gölgelerin bile ürpererek kaçtığı bir yer duruyordu: Şeytan Kahlesi. Burası, bütün zulmün, küfrün ve kara büyülerin kaynağıydı. İçinde oturanlar, insanlığı esarete almak için durmaksızın sihirli kazanı kaynatırlardı. Ancak bu topraklarda, kalbi nurla dolu, adaletin kılıcı olan bir yiğit yaşardı: Şah Mehmet. Onun namı, yalnızca bir hükümdar olmasından değil, sahip olduğu eşsiz kerametlerden geliyordu. O, ne taç ne de taht peşindeydi; onun tek arzusu, zulmü kökünden söküp atmaktı. Şah Mehmet'in kerametleri dillere destandı. Bir gün, düşmanları ona demirden keskin kılıçlarla saldırdılar. Kılıçlar şimşek gibi çaktı, lakin Şah Mehmet'in bedenine değdikleri an, sanki yumuşak bir ipeğe temas etmiş gibi oldular, zırha değil de bir nura vurdular. Hiçbir kılıç ona işlemezdi, çünkü bedeni, hakikatin zırhıyla kuşanmıştı. Bir başka zaman, büyük bir nehrin karşı kıyısında sıkışıp kalan masumları kurtarmak gerekti. Ne bir kayık vardı ne de bir köprü. Şah Mehmet, nehrin azgın sularına bir adım attı ve tıpkı kuru toprakta yürür gibi, sanki su, katı bir yola dönüşmüşçesine, su üzerinde yürüyerek karşıya geçti. görenler, onun sıradan bir insan değil, Allah'ın sevgili bir kulu olduğunu anladılar. Fakat Şeytan Kahlesi'nin karanlığı her geçen gün daha da artıyordu. Şah Mehmet, bu zulüm yuvasını ortadan kaldırmaya karar verdi. Atına bindi, yoluna çıktı. Şeytan Kahlesi'nin etrafı, binlerce yıllık büyüyle korunuyordu. Havada garip sesler yankılanır, yerden zehirli dumanlar yükselirdi. Şah Mehmet, atından indi ve Kahle'nin kapısına doğru yürüdü. Tam kapıdan girecekken, Kahle'nin baş sihirbazı, kara bir duman halinde ortaya çıktı. "Ey fani! Burası senin haddin değil!" diye gürledi sihirbaz. "Üzerine yedi kat lanet, yedi kat büyü saldım!" Şah Mehmet, elini göğsüne koydu ve sadece fısıldadı: "Büyü, sadece bir vehimdir. Hakikat geldiğinde, yalan zail olur." O an, Şah Mehmet'in içinden öyle parlak bir nur yayıldı ki, Kahle'nin etrafındaki bütün karanlık büyüler, örümcek ağı gibi yanıp kül oldu. Duvarlara sinmiş olan kötü ruhlar çığlıklar atarak kaçıştı. Kahle'nin tavanı çöktü, çünkü onu ayakta tutan şey, taş ve harç değil, küfür ve zulümdü. Şah Mehmet, tek bir kılıç darbesi bile indirmeden, sadece manevi gücü ve imanıyla, bütün büyü ve sihri bozmuştu. İçeride saklanan zalimler ve küfre batmış kimseler, Şah Mehmet'in o saf nuru karşısında eriyip gittiler. O günden sonra, Şeytan Kahlesi bir harabeye dönüştü, oradan sadece iyilik ve adalet rüzgarları esti. Şah Mehmet, zulmü ve küfrü bu topraklardan kökünden kazıdı. O, gücünü kılıcından değil, gönlünden alan, keramet ehli, gerçek bir kahramandı. Ve o diyarın insanları, Şah Mehmet'in adını sonsuza dek adalet, cesaret ve ilahi yardımın sembolü olarak anmaya devam ettiler.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.