Kısa Öz Açıklama:
Bu eser, genellikle Anadolu'nun zengin sözlü geleneğinden derlenmiş, kaybolmaya yüz tutmuş masalları bir araya getirir. Bu masallar; bilgelik, dürüstlük, iyilik-kötülük mücadelesi g...
Masal: 16 Şah Mehmet ve Kara Hazar'ın İbret Veren Masalı
Uzak diyarların birinde, gök kubbenin altında, zalimliğiyle nam salmış bir kral hüküm sürüyordu. Adı Kara Hazar'dı. Kalbi taştan, gözleri ateştendi. Halkına zulmetmekten, vergilerle eziyet etmekten bir an bile geri durmazdı. Sarayının yüksek kulelerinden, aşağıda inleyen kalabalığı izler, onların acısından keyif alırdı. Diyar-ı Rum'un üstüne kara bir gölge gibi çökmüştü. Ancak, aynı gökyüzünün altında, yeryüzüne ilahi bir nur olarak inmiş, "kurtarıcı el" olarak bilinen bir zat vardı: Keramet Sahibi Evliya Şah Mehmet. O, Kur'an-ı Azam'ın sırrını, Ledün İlmi'nin derinliklerini ve İlm-i Havas'ın gücünü taşıyan, Kutub-i Evliya'dan bir veliydi. Sessizliği dağları sarsar, duası dertlere şifa olurdu. Bir gün, Kara Hazar'ın zulmü dayanılamaz bir hadde ulaşınca, Şah Mehmet, mazlumların feryadını işitti. Gönlündeki merhamet ateşi yandı. Ancak, Kara Hazar'ın sarayına sıradan bir şekilde gitmek, sadece kralın kibrini artırırdı. Şah Mehmet, göklerin ve yerin kanunlarını değiştirecek bir keramet göstermeye karar verdi. Köyündeki eski, büyük, yosun tutmuş bir değirmen taşına yaklaştı. Ellerini semaya açıp, "Ya Kadir, bu taşı bana binek kıl ki, zalime hakikati göstereyim!" diye niyaz etti. Duası kabul olundu. Değirmen taşı, yerden hafifçe havalandı. Şah Mehmet, bir buluta biner gibi, bu ağır taşa oturarak: "Şah Mehmet değirmen taşına bindi," diye nida etti. Değirmen taşı, hızla semaya yükseldi. Sanki gökyüzünde bir kayık gibi süzülerek, bulutları yardı, yıldızlara yaklaştı. Hedefi, zulmün merkezi olan, Kara Hazar'ın ülkesi Diyar-ı Rum'du. Gökyüzünde, taşa binmiş bu aziz zatın görüntüsü, güneşi bile gölgede bırakıyordu. Nihayet, Kara Hazar'ın başkenti olan, surları yüksek Kara Kahle şehrinin üzerine geldi: "Gök yüzünde Diyar-ı Rum'a Kara Kahle'ye indi." Şah Mehmet, şehre yaklaştıkça, değirmen taşının etrafında tatlı bir nur parlamaya başladı. Bu nur, şehrin karanlık atmosferini dağıtıyordu. Kara Hazar, o sırada sarayının en yüksek kulesinde, maiyetiyle eğleniyordu. Birden, gökyüzüne baktılar. Gördükleri manzara, Kara Hazar'ın kalbine soğuk bir ok gibi saplandı. Semadan yavaşça inen, bir taşa binmiş, yüzünden ilahi bir sükûnet yayılan o zat... Kara Hazar, böyle bir şeyi ne duymuş ne de görmüştü. Gözlerindeki küstahlık, yerini büyük bir şaşkınlığa, ardından da tarifi imkansız bir dehşete bıraktı. Eli ayağı birbirine dolandı. "Keramet sahibi Evliya Şah Mehmet," diye fısıldadı bembeyaz kesilmiş dudaklarla, "zalim Kral Kara Hazar, dehşete kapıldı." Şah Mehmet, değirmen taşını kralın saray avlusuna, tam da taht odasının penceresinin önüne indirdi. Taştan indi ve Kara Hazar'a, sesi ne yüksek ne alçak, ama kalplere işleyen bir tonda seslendi: "Ey Kara Hazar! Sen ki, Allah'ın verdiği kudreti, kullarına zulüm etmek için kullandın. Unutma ki, bu değirmen taşı, senin zulmünün ağırlığı altında ezilen her mazlumun ahıdır. Mülk ve güç geçicidir. Bak, ben ki, yeryüzünün en ağır, en değersiz taşını göklere binek eyledim. Zira kalbimde Hak nuru var. Senin kalbinde ise karanlık..." Bu sözler, değirmen taşının kerametiyle birleşince, Kara Hazar'ın kalbindeki buzlar erimeye başladı. Korku, birdenbire derin bir pişmanlığa, büyük bir imana dönüştü. O an anladı ki, kudret, silahta ve tahtta değil, teslimiyette ve keramettedir. Kral, tahtından indi, Şah Mehmet'in önünde diz çöktü. Gözlerinden, yıllardır akmayan pişmanlık yaşları süzüldü. "İmana geldi. Halka zulüm yapmaktan vaz geçti." Şah Mehmet, kralın alnına bir dokunuşla, ona İlm-i Havas'ın ve Ledün İlmi'nin sırrından bir parça aktardı. Kara Hazar, o günden sonra bambaşka bir insan oldu. Adaletiyle anılan, halkına hizmet eden bir hükümdar. Değirmen taşına binerek gelen Kurtarıcı El, sadece bir kralı değil, bütün bir diyarı zulümden kurtarmıştı. Ve o günden sonra, Diyar-ı Rum'da adalet güneşi parlamaya başladı. Masalımız da burada bitti.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.