Kısa Öz Açıklama:
Bu eser, genellikle Anadolu'nun zengin sözlü geleneğinden derlenmiş, kaybolmaya yüz tutmuş masalları bir araya getirir. Bu masallar; bilgelik, dürüstlük, iyilik-kötülük mücadelesi g...
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde... Yeryüzünün en görkemli, surları göklere değen bir kalesi varmış. Adı Zor Kale imiş. Bu kale, sadece taştan ve demirden değil, aynı zamanda büyüden örülmüş. Kalesinin hakimi olan zalim ve inatçı Kara Padişah, hem kendi ülkesini hem de çevre diyarın ticaret yollarını tehdit ediyormuş. Güneş Diyarı'nın genç ve cesur padişahı Şah Mehmet ise, adaletiyle ün salmış, halkının sevgilisi olmuştu. Kara Padişah'ın zulmü dayanılmaz hale gelince, Şah Mehmet büyük bir ordu toplar ve Zor Kale'nin önüne gelir. Zor Kale'nin Sırrı Şah Mehmet, topçularını dizmiş, mancınıkları kurmuş. Ama ne yapsa nafile! Top gülleleri, kalenin duvarlarına değdiği anda eriyor, kılıç darbeleri havayı kesiyormuş sanki. Kale, dört mevsimin birleştiği, yedi derenin kesiştiği yerde, hem karadan hem havadan alınmaz bir sırla korunuyormuş. Bir gece, Şah Mehmet çadırında kara kara düşünürken, yanına nur yüzlü, beyaz sakallı bir Hızır Ata gelmiş. "Ey Şah Mehmet! Kılıcın keskin, bileğin kuvvetlidir, lakin bu kale kaba güçle alınmaz. Bu kalenin adı aslında Gönül Kalesi'dir. Sırrı, Kara Padişah'ın kalbinde saklıdır. Sen bu kaleyi fethetmek istiyorsan, üç anahtarı bulmalısın," demiş. Şah Mehmet heyecanla sormuş: "Nedir o anahtarlar, Hızır Ata?" Hızır Ata cevap vermiş: "Birincisi Gözyaşı Çeşmesi, ikincisi Dilsiz Kuş, üçüncüsü ise Unutulmuş Türkü'dür. Bu üç sırrı çözersen, kalenin büyüsü bozulur." Ardından bir anda ortadan kaybolmuş. Birinci Anahtar: Gözyaşı Çeşmesi Şah Mehmet, sözü dinler ve kılıcını bırakıp, derviş kılığına girerek Zor Kale'nin etrafındaki dağları aramaya başlamış. Günlerce süren arayıştan sonra, Kara Padişah'ın geçmişte haksız yere ağlattığı bir masumun hatırasının olduğu yerde, kurak bir toprağın ortasında, pırıl pırıl parlayan bir çeşme görmüş. Bu, Gözyaşı Çeşmesi'ymiş. Şah Mehmet, kana kana suyundan içmiş. O an kalbinin katılığı yumuşamış, gözyaşları akmış. Kendi gönlündeki hırsın küllerini bu suyla yıkamış. Çeşmenin suyu, kalenin surlarına doğru aktıkça, surların büyüsü hafifçe çatlamaya başlamış. İkinci Anahtar: Dilsiz Kuş Şah Mehmet, yoluna devam ederken, ormanın derinliklerinde, dalları sapsarı kurumuş bir ağacın tepesinde, rengi gri, tüyleri mat bir kuş görmüş. Bu, Dilsiz Kuş'muş. Ne öter, ne uçar, öylece bekler dururmuş. Hızır Ata'nın sözünü hatırlayan Şah Mehmet, kuşu yakalamak yerine onunla konuşmaya çalışmış. Ne söylese kuş cevap vermiyormuş. Şah Mehmet, kuşun suskunluğunun sebebini anlamak için yanına oturmuş ve ona sabırla, günlerce, Kara Padişah'ın kendi çocukluğunda kaybettiği saf neşeyi anlatmış. Kuş, Şah Mehmet'in samimi ve içten hikayeleri karşısında canlanmaya başlamış. Nihayet, bir sabah kuşun gagasından billur bir ses dökülmüş. Kuş, aslında Kara Padişah'ın çocukluk neşesiymiş ve zulümle susmuş. Kuş öttükçe, Zor Kale'nin demir kapıları gıcırdamaya, pasları dökülmeye başlamış. Üçüncü Anahtar: Unutulmuş Türkü Şah Mehmet, son anahtarı bulmak için kalenin hemen dibindeki gizli bir mağaraya inmiş. Mağaranın içinde, duvarlara kazınmış eski yazılar ve notalar varmış. Bunlar, Kara Padişah'ın annesinin ona uyurken söylediği, fakat Kara Padişah'ın güce ve iktidara kapılıp unuttuğu Unutulmuş Türkü'nün sözleriymiş. Şah Mehmet, o anki duygularıyla türküyü yüksek sesle, kalpten okumuş. Sesi, dağları, taşları titreterek kalenin duvarlarına çarpmış. Tam o sırada, kalenin en yüksek burcunda duran Kara Padişah, çocukluğundan gelen o tatlı sesi duymuş. Bir an için gözündeki hırs perdesi inmiş, kalbindeki nefret erimiş. Elindeki kılıç yere düşmüş. Fetih Şah Mehmet, türküyü bitirir bitirmez, Zor Kale'nin bütün kapıları gürültüyle açılmış. Surlar bir anda renklenmiş, bahçeler çiçek açmış. Büyü tamamen bozulmuş. Şah Mehmet, tek bir kılıç bile sallamadan, tek bir damla kan dökülmeden kaleye girmiş. Kara Padişah, tahtından inmiş, gözleri yaşlıymış. Şah Mehmet'in önünde diz çökmüş, sadece kendi zalimliğinden utanç duyuyormuş. Şah Mehmet, ona ceza vermek yerine: "Senin tahtını değil, kalbini fethetmeye geldim. Gönül Kalesi'nin gerçek hakimi, ne hırs ne de zulümdür; sadece adalettir," demiş. Şah Mehmet, o gün Zor Kale'ye barışı ve adaleti getirmiş. Kara Padişah da tövbe ederek halkına hizmet etmiş. Onlar erdi muradına, biz çıkalım kerevetine. Gökten üç elma düşmüş; biri kahramanlığa, biri hikmete, biri de Şah Mehmet'in Gönül Kalesi'ni fetheden kalbine.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.