Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Rızalık Yolu İnsan-ı Kâmil’e Seyrü Sülûk Ve Mârifettulaha Erme
İnsanın içsel dönüşümünü bir köpek metaforu üzerinden anlatan tasavvufî bir seyrü sülûk risalesidir. Kümese girip tavukları yiyen köpeğin hikâyesi, bilinçsizlikten farkındalığa, suçtan telafiye uzanan...
120. Bölüm

Hubyar Sultan Ocağı ve Beydili Sıraç Toplulukları Adlı Ali KENANOĞLU Nurgül ÇEPNİ MAKALESİ İncelemesi

24 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Hubyar Sultan Ocağı ve Beydili Sıraç Toplulukları: Tarihsel Materyalist, Sosyolojik ve Eleştirel Bir Analiz

Özet:
Bu makale, Tokat yöresindeki Hubyar Sultan Ocağı ve Beydili Sıraç topluluklarının tarihsel gelişimini, Ali Kenanoğlu ve Nurgül Çepni'nin çalışmasını merkeze alarak, disiplinlerarası bir perspektifle incelemeyi amaçlamaktadır. Çalışma, konuyu salt bir inanç ve menkıbe aktarımı olmanın ötesine taşıyarak, Marksist tarihsel materyalist bir bakışla ekonomik temel ve üstyapı ilişkisini; sosyolojik bir çerçevede topluluk yapılanması, iktidar ve meşruiyet dinamiklerini; psikolojik bir yaklaşımla kolektif bilinç ve travyanın mitlere yansımasını; ve nihayetinde felsefi bir sorgulamayla heterodoks inancın baskıcı ortamlarda bir direniş biçimi olarak nasıl işlev gördüğünü irdelemektedir. Makale, sözlü kültür ve menkıbelerin, egemen tarih yazımına karşı alternatif bir hafıza ve tarihsel süreklilik aracı olduğu tezini savunurken, bu yapıların aynı zamanda içsel hiyerarşileri ve iktidarı nasıl meşrulaştırdığı antitezi ile de hesaplaşır. Sonuç olarak, Hubyar Sultan Ocağı'nın, merkezi otorite ile olan diyalektik ilişkisi içinde hem bir direniş odağı hem de bir toplumsal kontrol mekanizmasına dönüşen çelişkili doğasına dair bir sentez sunulacaktır.

Anahtar Kelimeler: Hubyar Sultan, Beydili Sıraç, Alevi Ocakları, Tarihsel Materyalizm, Sözlü Tarih, Heterodoksi, Menkıbe, Sosyoloji.

Giriş: Tarihin ve İnancın Diyalektiği
Anadolu'nun dini ve sosyal tarihi, resmi Sünni-İslam anlatısının yanı sıra, onunla sürekli bir etkileşim, çatışma ve uzlaşma halinde olan heterodoks inanç katmanlarıyla örülüdür. Bu katmanların en önemli kurumsal yapılarından biri olan "ocak" sistemidir. Tokat yöresindeki Hubyar Sultan Ocağı, bu sistemin güçlü ve tarihsel köklere sahip bir örneğidir. Kenanoğlu ve Çepni'nin çalışması, ocağın tarihsel gelişimini ve bağlı olduğu Beydili Sıraç topluluğunun yerleşimini, menkıbeler ve söylenceler üzerinden aktararak değerli birincil bir kaynak sunar. Ancak, bu verileri eleştirel bir teorik çerçeveye oturtmak, olgunun yalnızca "ne olduğunu" değil, "niçin ve nasıl" o şekilde tezahür ettiğini anlamamızı sağlar.

1. Tarihsel Materyalist Bir Çerçeveden Okuma: Ekonomi, Göç ve İktidar
Marksist analiz, dini ve kültürel olguları, onları üreten somut tarihsel ve ekonomik koşullardan bağımsız düşünemez. Hubyar Sultan Ocağı'nın ve Beydili Sıraç topluluğunun hikayesi, öncelikle bir göç ve yerleşim meselesidir. Beydili Türkmenlerinin Anadolu'ya gelişi ve sonrasında yaşadıkları, Osmanlı devletinin merkezileşme ve vergilendirme politikalarıyla (Tımar Sistemi) doğrudan bağlantılıdır.

Tez (Üretim İlişkileri): Konar-göçer bir topluluk olan Beydili, merkezi devletin zorunlu iskan politikalarına maruz kalmıştır. Bu, geleneksel geçim kaynakları (hayvancılık) ve sosyal örgütlenme biçimleri üzerinde bir tahribat yaratmıştır. Devlet, toprağa bağlı, vergisi düzenli alınabilir bir nüfus yaratmak istemiştir.

Antitez (Dini Üstyapının Yanıtı): Bu ekonomik ve sosyal baskıya karşı, topluluk kendi kimliğini ve dayanışmasını koruyacak bir "üstyapı" kurumu inşa etmiştir: Hubyar Sultan Ocağı. Ocağın manevi otoritesi, devletin seküler/zoraki otoritesine bir alternatif, hatta bir direnç noktası haline gelmiştir. Menkıbelerdeki kerametler (hastalığı iyileştirme, doğaüstü güçler gösterme), topluluğun merkezi otoritenin sağlayamadığı "refah" ve "şifa"yı kendi içinde üretme çabasının sembolik ifadeleridir.

Sentez (İktidarın Diyalektiği): Ancak, bu direniş odağı zamanla ikili bir karakter kazanır. Ocağın talip üzerindeki manevi ve sosyal otoritesi, aynı zamanda bir toplumsal kontrol mekanizmasına da dönüşebilir. Dede-talip ilişkisi, feodal-benzeri bir hiyerarşiyi ve ekonomik bağımlılığı (hakullah, çırağlık vb. uygulamalar) yeniden üretebilir. Böylece, dışarıya karşı bir direniş unsuru olan yapı, içeride sembolik ve maddi bir iktidar ilişkisini sürdürür.

2. Sosyolojik ve Psikolojik Boyut: Menkıbelerle Kimlik İnşası ve Kolektif Bilinç
Kenanoğlu ve Çepni'nin aktardığı menkıbeler (Hacı Bektaş Veli ile görüşme, kılıç yerine asayla savaşma, ağaçları devirme kerameti) basit hikayeler değil, toplumsal hafızanın ve kimliğin inşasında kullanılan sosyolojik araçlardır.

Psikolojik İşlev (Travmaya Tepki): Sıraç toplulukları, tarih boyunca baskı, katliam (Selçuklu, Osmanlı, Osmanlı-Safevi çatışması) ve asimilasyon tecrübeleri yaşamıştır. Menkıbeler, bu kolektif travmayı işlemenin bir yoludur. Hubyar'ın keramet göstermesi, güçsüz olanın sembolik olarak güçlüyü yenmesi, ezilen topluluğun psikolojik bir telafi ve direnç mekanizması geliştirmesidir.

Sosyolojik İşlev (Sınır Çizme ve Meşruiyet): Menkıbeler, topluluğun kendi "biz"ini tanımlamasını sağlar. Hubyar'ın Hacı Bektaş Veli'den "el alması" ama ondan ayrı bir ocak kurması, otonomisini vurgularken aynı zamanda üst bir merciye bağlılığını gösterir. Bu, sosyolojik anlamda bir meşruiyet kaynağı yaratır. "Kılıç yerine asa" motifi, topluluğun şiddeti değil, barışı ve irfanı merkeze alan (en azından idealize edilen) farklı bir değerler sistemine sahip olduğunu işaret eder. Bu, hem içsel bir kimlik tanımı hem de dış dünyaya yönelik bir "biz farklıyız" mesajıdır.

3. Felsefi ve Eleştirel Sorgulama: Heterodoksi, İktidar ve Resmi Tarih
Ocağın tarihi, resmi Sünni-İslam anlatısına karşı alternatif bir epistemolojik (bilgisel) duruşu temsil eder.

Heterodoksi ve İktidar: Hubyar Sultan Ocağı, İslam'ın Sünni yorumunun dışında kalan, Anadolu'nun kadim inançlarıyla harmanlanmış bir heterodoks geleneğin parçasıdır. Felsefi olarak, tekelleşmiş, kurumsallaşmış ve devletle bütünleşmiş bir dini anlayışa karşı, daha halkçı, yerel ve sözlü kültüre dayalı bir inancı temsil eder. Bu, sadece dini bir ayrım değil, aynı zamanda bir iktidar mücadelesidir.

Sözlü Kültür vs. Yazılı Kültür: Ocağın tarihi ve inancı büyük ölçüde sözlü kültürle (menkıbeler, deyişler, cemler) aktarılır. Bu, yazılı kültür ve resmi arşivlerle tarih yazan egemen anlayışa karşı bir alternatif hafıza deposudur. Kenanoğlu ve Çepni'nin çalışması da bu sözlü geleneği yazılı kaynağa dönüştürerek onu kalıcı kılmakta ve akademik dünyanın ilgisine sunmaktadır.

Eleştirel Sorgulama (Ocağın İçsel Eleştirisi): Akademik bir analiz, ocağı yalnızca dış baskılara karşı romantik bir direniş odağı olarak görmemelidir. Ocak sisteminin kendi içindeki ataerkil yapı (dedelik genellikle babadan oğula geçer), hiyerarşi ve zamanla donmuş, eleştiriye kapalı hale gelebilen gelenekleri de eleştirel bir bakışla sorgulanmalıdır. Bu yapı, topluluğu korurken aynı zamanda onun modern, demokratik ve eşitlikçi toplumsal formlara evrilmesinin önünde bir engel de olabilir mi? Bu, makul bir antitezdir.

Sonuç ve Tartışma
Hubyar Sultan Ocağı ve Beydili Sıraç topluluklarının tarihi, diyalektik bir sürecin ürünüdür. Bu tarih, merkezi devletin ekonomik ve sosyal baskılarına karşı geliştirilmiş bir kimlik, dayanışma ve manevi direniş stratejisinin sonucudur. Menkıbeler, bu uzun ve çoğu zaman zorlu tarihsel yolculuğun psiko-sosyal kayıtlarıdır.

Ancak, her direniş odağı gibi, bu yapı da kaçınılmaz olarak iktidar ilişkilerinden azade değildir. Zamanla, dışa karşı bir koruyucu olan ocak sistemi, içeride statükoyu ve geleneksel hiyerarşiyi sürdüren, değişime direnç gösteren bir yapıya da bürünebilir. Bu çelişkiyi (direnç vs. iktidar, eşitlikçilik vs. hiyerarşi) anlamak, konuyu romantik bir nostaljiden çıkarıp bilimsel ve eleştirel bir analize dönüştürür.

Kenanoğlu ve Çepni'nin çalışması, bu zengin ve karmaşık sosyal dokunun sözlü tarihini kayda geçirmek açısından hayati öneme sahiptir. Bu makale ise, söz konusu veriyi, Marksist, sosyolojik, psikolojik ve felsefi bir perspektifle yorumlayarak, Anadolu'nun dini ve sosyal tarihine daha derinlikli bir bakış sunmayı amaçlamıştır. Hubyar Sultan'ın mirası, yalnızca dini bir önderin değil, aynı zamanda Anadolu'nun görünmez kılınmış, ezilmiş ve sözlü kültürle varlığını sürdürmüş topluluklarının kolektif hafızasının ve direnişinin de mirasıdır.

Kaynakça
Kenanoğlu, Ali ve Çepni, Nurgül. "Hubyar Sultan Ocağı ve Beydili Sıraç Toplulukları". Eski Eserler Net. https://eskieserler.net/makaledetayi.php?id=2008

Birdoğan, Nejat. Alevi Kaynakları: Anadolu Aleviliğinin Tarihsel ve Kültürel Kökleri. Kaynak Yayınları, 1995.

Ocak, Ahmet Yaşar. Alevi ve Bektaşi İnançlarının İslam Öncesi Temelleri. İletişim Yayınları, 2000.

Engels, Friedrich. Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman Felsefesinin Sonu. (Çev: Sevim Belli). Sol Yayınları, 1992. (Özellikle Din üzerine düşünceler kısmı).

Gramsci, Antonio. Hapishane Defterleri. (Çev: Adnan Cemgil). İstanbul: Belge Yayınları, 1986. (Hegemonya kavramı için).

Kaleli, Lütfi. Hubyar Sultan Ocağı ve Beydili Sıraç Türkmenleri. Ankara, 2000.

Van Bruinessen, Martin. Ağa, Şeyh, Devlet. (Çev: Banu Yalkut). İletişim Yayınları, 2003. (Kürdistan'da İslami misyonerlik ve direniş üzerine karşılaştırmalı analiz için).

Freud, Sigmund. Totem ve Tabu. (Çev: Selçuk Budak). Öteki Yayınevi, 1998. (Kolektif psikoloji ve mit yaratımına dair temel bir metin).

Berger, Peter L. ve Luckmann, Thomas. Bilginin Sosyal İnşası. (Çev: Vefa Saygın Öğütle). Paradigma Yayıncılık, 2008. (Gerçekliğin toplumsal olarak nasıl kurulduğunu anlamak için).
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL