Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Rızalık Yolu İnsan-ı Kâmil’e Seyrü Sülûk Ve Mârifettulaha Erme
İnsanın içsel dönüşümünü bir köpek metaforu üzerinden anlatan tasavvufî bir seyrü sülûk risalesidir. Kümese girip tavukları yiyen köpeğin hikâyesi, bilinçsizlikten farkındalığa, suçtan telafiye uzanan...
126. Bölüm

Hubyar Sultan Dede'nin Tek Bir Tarihsel Şahsiyetten Ziyade Farklı Tarihsel Katmanlarıyla "İki Hubyar" Tartışması

22 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Hubyar Sultan ve Ocağı’nın Diyalektik Bir İncelemesi: Tarih, İktidar ve Toplumsal Bellek

Özet: Bu makale, Anadolu Alevi-Bektaşi geleneğinin en önemli ocaklarından biri olan Hubyar Ocağı'nın kurucusu Hubyar Sultan'ı, marksist, sosyolojik, psikolojik ve felsefi perspektifler ışığında incelemeyi amaçlamaktadır. Çalışma, Hubyar Sultan figürünün tek bir tarihsel şahsiyetten ziyade, farklı tarihsel katmanların üst üste bindiği ve toplumsal belleğin ihtiyaçları doğrultusunda yeniden şekillendirilmiş bir "mitos" olduğu tezini savunmaktadır. "İki Hubyar" tartışması, bu sürecin diyalektiğini anlamak için bir çıkış noktası olarak ele alınacak, menkıbeler ise baskı altındaki bir topluluğun psikolojik direnç mekanizmaları ve iktidarla kurduğu sembolik ilişki bağlamında analiz edilecektir.


Anahtar Kelimeler: Hubyar Sultan, Alevilik, Bektaşilik, Tarihsel Materyalizm, Toplumsal Bellek, Menkıbe, Ocak Sistemi.

Giriş

Anadolu Aleviliği, yazılı kaynakların sınırlılığı ve resmi tarih yazımının dışında kalmış olması nedeniyle, büyük ölçüde sözlü kültür, ozan-dede geleneği ve toplumsal bellek üzerinden var olagelmiştir. Bu varoluş biçimi, pirler ve ocak kurucuları etrafında, tarihsel gerçekliği aşan ancak toplumsal işlevi son derece güçlü mitolojik anlatıların (menkıbelerin) inşasını beraberinde getirmiştir. Hubyar Sultan ve onun adına kurulan ocak, bu durumu analiz etmek için ideal bir örnek teşkil etmektedir. Bu çalışma, Hubyar Sultan'ı salt bir "evliya" olarak değil, onu üreten ve onun üzerinden kendini yeniden üreten sosyo-ekonomik, siyasi ve psikolojik dinamiklerle birlikte okuyacaktır.

1. Tarihsel Materyalist Bir Bakış: İki Hubyar'ın Diyalektiği ve İktidar ile İlişkiler

Hubyar Sultan'a dair "13. yüzyıl" ve "16. yüzyıl" şeklindeki ikili kimlik tartışması, basit bir kronolojik karışıklıktan ziyade, Alevi toplumunun tarihsel travmalara ve iktidarla olan diyalektik ilişkisine işaret eder.

· Tez: Kurucu Mitos (13. Yüzyıl Hubyar'ı): Hacı Bektaş-ı Veli ile çağdaş gösterilen ve ondan "Hubyar" ismini aldığına inanılan birinci kimlik, meşruiyet arayışının bir ürünüdür. Alevi ocakları, silsilelerini Horasan erenlerine ve Hacı Bektaş'a dayandırarak kendi otoritelerini merkezîleştirir ve kutsallaştırırlar. Bu, marksist bir perspektifle, dini üstyapının, toplumsal örgütlenme (ocak sistemi) için gerekli sembolik sermayeyi ve meşruiyeti sağlamak üzere nasıl işlediğini gösterir. Bu anlatı, gerçek bir tarihsel şahıstan ziyade, "köken miti" işlevi görür.

· Antitez: Tarihsel Aktör (16. Yüzyıl Hubyar Abdal): Tarihsel kayıtlarda izi daha belirgin olan II. Hubyar, Osmanlı devleti ile Türkmen aşiretleri arasındaki çatışmalı ilişkilerin tam ortasına yerleştirilir. Yavuz Sultan Selim'in Şii-Kızılbaş karşıtı politikaları ve Celali İsyanları döneminde yaşamış olması onu kaçınılmaz olarak sınıfsal ve etno-dinsel bir mücadelenin öznesi haline getirir. Buradaki Hubyar, sadece manevi bir lider değil, aynı zamanda sosyolojik olarak marjinalize edilmiş, vergi ve askerlik baskısı altındaki bir topluluğun siyasi temsilcisi ve önderidir. Tokat bölgesindeki etkinliği, bu bölgenin bir Türkmen yatağı ve devlet ile çatışmaların odağı olmasıyla doğrudan bağlantılıdır.

· Sentez: "İki Hubyar" sentezi, Alevi toplumsal belleğinin diyalektik hareketini yansıtır. Topluluk, 16. yüzyılın baskıcı koşullarında somut bir mücadele veren tarihsel pirini (Hubyar Abdal), inancın ve geleneğin daha geniş, daha güvenli ve evrensel kökenleriyle (Hacı Bektaş mitosu) ilişkilendirerek onun otoritesini pekiştirir. Böylece, hem tarihsel bir direniş figürüne sahip olur hem de onu "sapkın" olarak yaftalanmaktan kurtararak ana akım Bektaşi geleneğinin içine yerleştirir.

2. Menkıbelerin Psiko-Sosyal ve Felsefi Analizi: Ezilenin Düşleri ve Sembolik Direnç

Hubyar Sultan'a atfedilen kerametler, basit mucizeler değil, derin psikolojik ve sosyolojik işlevlere sahip sembolik anlatılardır.

· Fırın Kerameti: Kızgın fırına atılıp buzlarla çıkma motifi, şiddetli bir baskı ve zulüm karşısında metanet ve saflığın korunmasının sembolüdür. Psikolojik açıdan bu, ezilen topluluğun kolektif bilinçdışının bir yansımasıdır. Alevi toplumu, fiziksel imhayı (ateş) sembolik bir zaferle (buz/çiçek) tersyüz ederek bir psikolojik direnç mekanizması geliştirmiştir. Bu, korkuyu umuda dönüştüren bir varoluş stratejisidir.

· Kırk Bin Askeri Doyurma: Bu menkıbe, ekonomik yoksunluk ve adaletsiz bölüşüm temalarına işaret eder. Küçük bir kazandan ordunun doyması, "hak" ve "paylaşım" (erenlerin sofrası) etiğiyle, devletin vergi ve yağma (talân) ekonomisi arasındaki karşıtlığı vurgular. Marksist bir okumayla, bu anlatı, feodal baskı altındaki köylü ve göçerlerin "bereket" ve "kanaat" üzerine kurulu adil bir ekonomik düzene duyduğu özlemi ifade eder.

· Asasıyla Su Çıkarma ve Denizi Kurutma: Doğaüstü güçlerle hükmetme temaları, merkezi iktidarın (Osmanlı'nın) kontrolü dışındaki "çorak" toprakları "verimli" kılma ve hatta imkansızı başarma (denizi kurutma) iradesini simgeler. Bu, felsefi olarak, Alevi dünya görüşündeki insan-ı kâmil idealinin tezahürüdür: Olgunlaşmış insan, doğa yasalarına ve dolayısıyla iktidarın sınırlayıcılığına meydan okuyabilen özgür bir varlıktır.

3. Ocak Sisteminin Sosyolojik ve Eleştirel İncelemesi: Dini Otoritenin Kurumsallaşması

Hubyar Ocağı, Aleviliğin merkezi olmayan, ocakzade dedeler eliyle yürütülen sosyo-dini yapısının tipik bir örneğidir.

· Toplumsal İşlevi: Ocak, sadece dini bir merkez değil, aynı zamanda bir hukuk, arabuluculuk, sosyal dayanışma ve kimlik merkezidir. Devletin erişemediği veya dışladığı topluluklara bir örgütlülük ve aidiyet sağlar.

· Eleştirel Bir Sorgulama: Bu yapı, kaçınılmaz olarak bir dini hiyerarşi ve aristokrasi (ocakzadelik) yaratır. Bu durum, Aleviliğin özünde var olduğu iddia edilen eşitlikçi (egaliteryan) ilkelerle bir gerilim içerir. Dedelik kurumu, karizmatik otoriteden (Hubyar'ın kerameti) geleneksel ve kurumsal otoriteye evrilirken, zamanla statükoyu koruyan bir yapı haline gelebilmiştir. Bu, Alevi geleneği içinde süregelen bir iç eleştiri ve tartışma konusudur.

Sonuç ve Tartışma

Hubyar Sultan fenomeni, tek boyutlu bir dini anlatı olarak okunamaz. O, Anadolu Alevi toplumunun tarihsel travmalarını, iktidarla olan çatışmalı ilişkisini, ekonomik adalet arayışını ve psikolojik direnç mekanizmalarını üzerinde taşıyan bir "ortak bellek taşıyıcısıdır". 13. yüzyıl mitosu ile 16. yüzyıl tarihselliğinin diyalektik sentezi, topluluğun meşruiyet ve köken arayışı ile somut direniş pratiğini birleştirerek hayatta kalmasını sağlamıştır. Menkıbeler ise, bu hayatta kalışın sembolik dilidir.

Hubyar Ocağı'nın günümüzdeki etkinliği, bu tarihsel ve sosyolojik arka planın bir mirasıdır. Modernleşme, kentleşme ve dedelik kurumunun erozyonu gibi süreçler, ocak sistemini dönüştürmekte, ancak Hubyar Sultan'ın temsil ettiği manevi otorite ve toplumsal hafıza, biçim değiştirerek de olsa varlığını sürdürmektedir. İleriki çalışmalar, bu dönüşümün modern Türkiye'deki Alevi kimliğinin inşasındaki rolünü araştırabilir.

Kaynakça

· Ocak, Ahmet Yaşar. (2019). *Osmanlı Toplumunda Zındıklar ve Mülhidler (15.-17. Yüzyıllar).* İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları. (Özellikle Kızılbaş hareketleri ve heterodoks sufi çevrelerin devletle ilişkileri bağlamında temel bir kaynak).

· Melikoff, Irene. (1993). Uyur İdik Uyardılar: Alevilik-Bektaşilik Araştırmaları. İstanbul: Cem Yayınevi. (Alevi-Bektaşi mitoslarının ve terminolojisinin kökenleri üzerine klasik bir eser).

· Yaman, Ali. (2010). Anadolu'da Alevi Ocakları ve Dedelik Kurumu. Ankara: Kalan Yayınları. (Ocak sisteminin sosyolojik yapısını ve Hubyar Ocağı'nı detaylıca inceler).

· Şener, Cemal. (1991). Alevilik Olayı: Toplumsal Bir Başkaldırının Kısa Tarihçesi. İstanbul: Yön Yayıncılık. (Aleviliğe tarihsel ve siyasi bir başkaldırı hareketi olarak bakan bir kaynak).

· Birdoğan, Nejat. (1995). Anadolu ve Balkanlar'da Alevi Yerleşmesi: Ocaklar-Dedeler-Soyağaçları. İstanbul: Mozaik Yayınları. (Hubyar Ocağı'nın yayıldığı coğrafyayı anlamak için önemli).

· Geertz, Clifford. (1973). The Interpretation of Cultures. New York: Basic Books. (Kültürü bir "anlamlar ağı" olarak yorumlama metodolojisi bağlamında menkıbelerin analizi için kuramsal bir çerçeve sunar).

· Weber, Max. (1922). Economy and Society. (Karizmatik, geleneksel ve hukuki otorite ayrımı, Hubyar'dan ocakzade dedeliğe geçişi analiz etmek için kullanılabilir).



Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL