Rızalık Yolu İnsan-ı Kâmil’e Seyrü Sülûk Ve Mârifettulaha Erme
İnsanın içsel dönüşümünü bir köpek metaforu üzerinden anlatan tasavvufî bir seyrü sülûk risalesidir. Kümese girip tavukları yiyen köpeğin hikâyesi, bilinçsizlikten farkındalığa, suçtan telafiye uzanan...
Anahtar Kelimeler: Hubyar Sultan, Alevilik, Oğuz Boyları, Dulkadir Beyliği, Tarihsel Materyalizm, Kolektif Bellek, Mekânın Sosyolojisi, Heterodoksi. Özet: Bu makale, Tokat yöresindeki Hubyarlı Alevi topluluğunun piri kabul edilen Hubyar Sultan'ın kimliğini, geleneksel "Türk mü, Kürt mü?" ikilemini aşarak, onu şekillendiren tarihsel, sosyo-ekonomik ve inançsal dinamikler üzerinden disiplinlerarası bir yaklaşımla analiz etmeyi amaçlamaktadır. Çalışma, Hubyar geleneğinin ortaya çıkışını bir tez (göçebe Türkmen dini kültürü), antitez (Osmanlı merkezileşme ve Sünnileştirme politikaları) ve sentez (Hubyar Ocağı gibi bir direniş ve sığınma kurumunun inşası) diyalektiği içinde ele alacaktır. Analiz, Marksist bir perspektifle (aşiret ekonomisi ve toprak ilişkileri), sosyolojik bir bakışla (cemaat oluşumu ve kolektif kimlik), psikolojik bir çerçeveyle (travma ve süreklilik arzusu) ve felsefi/tarihsel bir sorgulamayla (gerçeklik ve mitos arasındaki ilişki) desteklenecektir.
1. Giriş: Tarihsel Bir Figürün Modern Kimlik Tartışmalarındaki Yeri Hubyar Sultan, 16. yüzyılda yaşamış bir Alevi ocakzade piridir. Geleneksel anlatılar onu, hem soy hem de inanç olarak Anadolu Aleviliğinin merkezine yerleştirir. Modern dönemde ise kimliği, etnik aidiyet tartışmalarının nesnesi haline gelmiştir. Bu makale, Hubyar'ı salt etnik bir kategoriye indirgemenin onun tarihsel ve sosyolojik önemini anlamakta yetersiz kalacağı tezinden hareketle, onun şahsiyetini ve ocağını, içine doğduğu sosyo-ekonomik koşullar ve bu koşullara verilmiş bir tarihsel yanıt olarak okuyacaktır.
2. Tarihsel ve Etnik Arkaplan: Oğuz Boyları, Dulkadir ve Maraş Yöresi Tez (Geleneksel Anlatı ve Tarihsel Bağlam): Hubyar geleneği ve akademik çalışmalar, Hubyar Sultan'ın asıl adının Ahmet olduğunu, Dulkadirli Türkmen Beyliği'ne bağlı Afşar boyunun Beydili (Beğdili) boyunun Kara Hacılı cemaatine mensup olduğunu öne sürer. Bu iddia, onu Oğuz geleneğinin açık bir temsilcisi yapar. Babası Aynü'd-Devle, Dulkadir Beyliği'nin ileri gelenlerindendir. Bu bağlamda tez, Hubyar'ın kimliğini, 16. yüzyıl Anadolu'sundaki göçebe Türkmen aşiretlerinin dini ve sosyal yapısı içinde konumlandırır. Onun misyonu, bu göçebe Türkmen kültürünün (üretim tarzı, sosyal örgütlenme ve inanç sistemi) bir taşıyıcısı ve temsilcisidir.
Kaynakça: İbrahim Yalın, Hubyar Sultan ve Anadolu Aleviliği; Alemdar Yalçın, Dulkadirli Türkmenleri ve Aşiretleri; Faruk Sümer, Oğuzlar (Türkmenler).
3. Marksist Bir Perspektiften Hareket: Aşiret Ekonomisi ve Osmanlı Merkezileşmesi Çatışması Marksist tarihsel materyalizm, olayları üretim ilişkileri ve sınıf çatışmaları temelinde okur. 16. yüzyıl, Osmanlı Devleti'nin merkezileşme ve toprağı vergilendirilebilir bir birim haline getirme (tımar sistemi) politikalarını şiddetle dayattığı bir dönemdir. Göçebe Türkmen aşiretleri (tez), bu politikalar karşısında özerkliklerini ve geleneksel yaşam tarzlarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Bu, ekonomik bir çatışmaydı: Göçebe yağmacı-hayvancı ekonomi ile yerleşik tarım-tımar ekonomisi arasındaki çelişki. Osmanlı'nın aşiretleri iskâna zorlaması ve Sünni İslam anlayışını dayatması (antitez), büyük bir toplumsal gerilim yarattı. İşte Hubyar Sultan'ın babası Aynü'd-Devle'nin Dulkadir Beyliği'nin Osmanlı'ya ilhakı sırasında öldürülmesi ve Hubyar'ın Tokat yöresine göçerek bir ocak kurması, bu büyük tarihsel çatışmanın mikro düzeydeki bir yansımasıdır. Hubyar'ın hareketi, merkezi iktidarın dayattığı ekonomik ve dini modele (antitez) bir direnişin (tezin sürdürülme çabası) ifadesidir.
Kaynakça: Suraiya Faroqhi, Osmanlı'da Göçebeler ve Asiler; Ahmet Yaşar Ocak, Osmanlı Toplumunda Zındıklar ve Mülhidler.
4. Psikolojik ve Sosyolojik Boyut: Travma, Kolektif Bellek ve Cemaat İnşası Hubyar'ın yaşadığı (aile trajedisi, göç) ve temsil ettiği toplumsal travma (aşiretlerin maruz kaldığı baskı), derin bir psikolojik iz bırakmıştır. Bu travmatik bellek, Hubyar Ocağı etrafında kenetlenmiş bir cemaat ruhu yaratmıştır. Sosyolojik olarak, Hubyar Ocağı, Osmanlı merkezileşmesi karşısında dağılma riskiyle karşı karşıya kalan bir topluluğa yeni bir kimlik, aidiyet ve süreklilik duygusu sağlamıştır. Ocak, sadece dini bir merkez değil, aynı zamanda sosyal örgütlenmenin, dayanışmanın ve kolektif belleğin deposudur. Bu, toplumsal bir psikolojik savunma mekanizmasıdır. "Seyyid" olduğuna dair iddialar ise, meşruiyetini dini bir üstyapı kurumuyla (Ehl-i Beyt sevgisi) pekiştirerek ayakta kalma stratejisinin bir parçasıdır.
Kaynakça: Maurice Halbwachs, Kolektif Bellek; Mehmet Ersal, "Alevi Ocaklarının Sosyolojik Analizi: Hubyar Ocağı Örneği", Turkish Studies.
5. Felsefi ve Tarihsel Sorgulama: Tarih mi, Mitos mu? Hubyar Sultan'ın yaşam öyküsü ve soy ağacı, sözlü geleneğe dayanır ve doğal olarak tarihsel gerçekliğin mitolojik unsurlarla iç içe geçtiği bir anlatılar bütünüdür. Felsefi bir sorgulama, burada "tarihsel gerçeklik" ile "anlatısal işlev" arasındaki ilişkiye odaklanır. Hubyar'ın Afşar/Beydili boyuna mensubiyet iddiası, onu Anadolu Aleviliğinin Türkmen kökenlerine bağlayarak meşrulaştırıcı bir işlev görür. Bu anlatı, cemaatin kimliğini tanımlayan ve güçlendiren bir mitostur. Tarihsel olarak %100 kanıtlanamaz olsa bile, sosyolojik ve psikolojik açıdan gerçek bir işleve sahiptir: Cemaati bir arada tutar, kökensel bir aidiyet sağlar ve Osmanlı Sünniliğine karşı alternatif bir Türkmen/Müslüman kimliği inşa eder. Bu, Eric Hobsbawm'ın deyimiyle bir "icat edilmiş gelenek" öğesidir.
Kaynakça: Eric Hobsbawm & Terence Ranger, Geleneğin İcadı; Mircea Eliade, Kozmos ve Tarih.
6. Antitez ve Eleştiri: Karmaşık Kimlikler ve Eleştirel Tarih Antitez, Hubyar geleneğinin homojen bir Türkmen anlatısına indirgenemeyeceğidir. Tarihsel süreçte, Hubyar Ocağı'na bağlı topluluklar arasında Türkmenlerle birlikte Kürt ve Zaza kökenli gruplar da yer almıştır. Bu, Anadolu Aleviliğinin etnik olarak karmaşık yapısının bir yansımasıdır. Eleştirel bir tarih okuması, Hubyar'ın kimliğine dair tekçi ve etnisite odaklı yaklaşımları sorgulamalıdır. Daha önemli olan, onun temsil ettiği sosyal ve inançsal harekettir: Merkezi otoriteye ve onun dini anlayışına direnen, göçebe/yarı-göçebe bir üretim tarzını ve heterodoks inancı savunan marjinal bir toplumsal kesim. Bu hareket, etnik kökenden daha belirleyici olan bir sınıfsal ve kültürel konumdur.
Kaynakça: Martin van Bruinessen, Kürtlük, Türklük, Alevilik; Rıza Yıldırım, Geleneksel Alevilik: İnanç, İbadet, Kurumlar.
7. Sentez ve Sonuç: Bir Direniş ve İnşa Simgesi Olarak Hubyar Sultan Hubyar Sultan figürüne dair sentez şudur: Hubyar, öncelikle 16. yüzyıl Anadolu'sunda Osmanlı merkezileşmesi (antitez) karşısında varlığını tehdit altında hisseden göçebe Türkmen aşiretlerinin (tez) dini, sosyal ve ekonomik çıkarlarını temsil eden bir önderdir. Onun kimliği, büyük olasılıkla geleneksel anlatıda yer aldığı gibi Oğuz boy geleneği (Afşar/Beydili) ile bağlantılıdır, ancak onu anlamak için etnik kökeninden ziyade temsil ettiği tarihsel-toplumsal dinamik önemlidir. Hubyar Ocağı, bir direniş ve var olma mücadelesinin sonucu olarak, travma yaşamış bir topluluğun kolektif belleğini ve kimliğini muhafaza eden, onlara psikolojik bir sığınak ve sosyolojik bir aidiyet sunan bir sentez kurumuna dönüşmüştür. Bu süreçte, tarihsel gerçeklik ile meşrulaştırıcı mitos iç içe geçmiş, Hubyar Sultan ismi, somut bir tarihsel şahsiyet olmaktan çıkıp, Anadolu Alevi heterodoksisinin ve direniş kültürünün sembolik bir temsili haline gelmiştir.
Genel Kaynakça
Birincil Kaynaklar (Sözlü/Sözlü Kaynak Derlemeleri):
Yalın, İbrahim. Hubyar Sultan ve Anadolu Aleviliği. Ankara: Can Yayınları, 2009.
Hubyarlı, Mustafa. Hubyar: Bir Ocağın ve Aşiretin Tarihsel Serüveni. İstanbul: İletişim Yayınları, 2018.
İkincil Kaynaklar (Akademik Çalışmalar):
Ocak, Ahmet Yaşar. Osmanlı Toplumunda Zındıklar ve Mülhidler. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1998.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.