Rızalık Yolu İnsan-ı Kâmil’e Seyrü Sülûk Ve Mârifettulaha Erme
İnsanın içsel dönüşümünü bir köpek metaforu üzerinden anlatan tasavvufî bir seyrü sülûk risalesidir. Kümese girip tavukları yiyen köpeğin hikâyesi, bilinçsizlikten farkındalığa, suçtan telafiye uzanan...
Öz: Bu çalışma, Alevi-Bektaşi geleneğinin merkezinde yer alan "Rızalık" (karşılıklı razı olma) ve "Özünü yoklama" (nefs muhasebesi) kavramlarını, bir insan-ı kâmil (olgunlaşmış insan) olma süreci bağlamında incelemektedir. Metinde öne çıkan "eline, beline, diline sahip ol" üçlemesiyle formüle edilen temel ahlaki ilkeler, "Ayağına taş dolansa suç taşta mı sende mi?" sorusuyla derinleştirilen radikal sorumluluk anlayışı ve nihayetinde hatayı telafi (tazmin) ve mağdurun gönlünü alma (rızalık alma) süreci, fenomenolojik bir yaklaşımla analiz edilecektir. Makale, bu etik çerçevenin salt bir inanç sistemi olmanın ötesinde, pratik bir hayat felsefesi olduğunu ortaya koymayı amaçlamaktadır. Çalışmanın nihai kısmı, bu öğretilerin tarihsel bir tezahürü olarak Seyyid İmâdüddîn Nesîmî'nin katlini ele alacak; onun şahsında somutlaşan "zulme direniş", "hakikat uğruna fedakarlık" ve "sözün kalıcılığı" temalarının, Alevi-Bektaşi kimlik ve direniş kültürünü nasıl şekillendirdiğini inceleyecektir.
Alevi-Bektaşi geleneği, İslam'ın batıni (içsel, ezoterik) yorumunun Anadolu ve Balkanlar'daki en önemli tezahürlerinden biridir. Bu gelenek, katı şeriat kurallarından ziyade, ahlakı, erdemi ve insanın içsel olgunlaşma sürecini merkeze alır. Makalenin konusu olan metin, bu geleneğin pratik hayata dair etik kodlarını, felsefi derinliğini ve nihai hedefi olan "rızalık yolunda" olma halini özlü bir şekilde sunmaktadır. Metnin sonundaki Nesîmî atıfı ise, bu soyut felsefenin tarihsel beden bulmuş halidir. Bu çalışma, metni dört ana eksende inceleyecektir: 1) Temel Ahlaki Yasaklar ve İlkeler, 2) Sorumluluk Bilinci ve Özeleştiri Mekanizması, 3) Rızalık ve Telafi (Tazmin) Yoluyla Olgunlaşma, 4) Tarihsel bir Sembol Olarak Nesîmî'nin Katli ve Anlamı.
1. Bölüm: Temel Ahlaki Çerçeve: "Üçler" ve "Yanlışlar"
Metnin başlangıcı, Alevilikte temel prensip olan "eline, beline, diline sahip ol" (Üçler) kuralıyla başlar. Bu, bireyin eylem, cinsellik ve söz üzerindeki mutlak hakimiyetini ve bilinçliliğini simgeler.
Eline Sahip Olmak: "Koymadığını alma" ilkesi, mülkiyet hakkına ve helal kazanca vurgu yapar. Bu, Kur'an'daki "Hırsızlık yapmayın!" (Maide Suresi, 5:38) emri ve Tevrat'taki "Çalmayacaksın" (Çıkış 20:15) şeklindeki On Emir ile paralellik gösterir, ancak yoruma değil, şahsi sorumluluğa dayanır.
Beline Sahip Olmak: "Yanlış yatakta uyuma" ifadesi, zinadan kaçınmayı işaret eder. Bu, İncil'deki "Zina etmeyeceksin" (Matta 19:18) ve Kur'an'daki "Zinaya yaklaşmayın" (İsra Suresi, 17:32) emirleriyle örtüşür. Bektaşi yorumunda bu, aynı zamanda niyet ve iffetin içselleştirilmesi anlamına gelir.
Diline Sahip Olmak: "Görmediğini söyleme, yanlış söz söyleme" ilkesi, yalan, iftira ve gıybetten kaçınmayı emreder. Bu, Tevrat'ta "Yalan şahitlik yapmayacaksın" (Çıkış 20:16) ve Kur'an'da "Yalan sözden kaçının!" (Hac Suresi, 22:30) ayetleriyle benzerlik taşır.
Bu temel yasaklar, "döktüğünü doldur, ağlattığını güldür, yıktığını yap" gibi proaktif ve telafi edici emirlerle tamamlanır. Bu, geleneği, sadece "yapma" diyen negatif bir ahlaktan, "yap ve telafi et" diyen pozitif bir ahlaka taşır.
Metnin en çarpıcı yönlerinden biri, bireyi her türlü sonucun birincil sorumlusu olarak görmesidir.
"Ayağına taş dolansa suç taşta mı sende mi?" sorusu, kadercilik (cebir) anlayışının aksine, bireyin aktif sorumluluğunu vurgular. Bu, varoluşçu felsefedeki "seçimlerimizden biz sorumluyuz" (Sartre) fikriyle ve Mevlana'nın Mesnevi'sindeki nefs muhasebesi temasıyla paralellik arz eder.
"Arif olan özünü yoklar / kamiller kendini yoklar / CAHİLLER kendini AKLAR" dizeleri, bir bilgelik hiyerarşisi çizer. Bu, Sokratik "Kendini bil" düsturu ile doğrudan örtüşür. Cahilin kendini aklaması, Kur'an'da münafıkların davranışı olarak tasvir edilen "teberri" (kendini temize çıkarma) kavramını (Nisa Suresi, 4:105-113) akla getirir.
3. Bölüm: Rızalık Yolu: Telafi ve Tazmin ile İnsan-ı Kâmil Olma
Metnin kalbinde "rızalık" kavramı yer alır. Rızalık, karşılıklı razı olma, gönül birliği halidir. Buradaki analiz, insan olma halini üç aşamaya ayırır:
Sûrette İnsan, Sîrette Hayvan: Biyolojik olarak insandır ancak eylemlerinin etik sonuçlarından habersizdir. Metindeki "köpek" metaforu bu seviyeyi temsil eder.
Sûrette ve Sîrette İnsan: Eylemlerinin iyi veya kötü olduğunun bilincine varmıştır. Bu aşama, etik sorumluluğun farkındalığıdır.
İnsan-ı Kâmil (Rızalık Yolunda Olan): Sadece farkında olmakla kalmaz, yaptığı hatayı maddi ve manevi olarak tazmin eder. Yediği tavukların parasını ödemek, maddi tazminattır. Mazlumun gönlünü almak, manevi tazminattır. Bu, İslam hukukundaki "diyet" (tazminat) ve "af" müessesesinin felsefi ve vicdani bir yorumudur. Bu süreç olmadan tam bir olgunlaşma mümkün değildir.
4. Bölüm: Tarihsel Bir Sembol Olarak Nesîmî: Zulüm, Direniş ve Hakikatin Kalıcılığı
Metnin Nesîmî'ye atıfta bulunması tesadüf değildir. O, incelenen tüm bu etik ve felsefi prensiplerin tarihte beden bulmuş, trajik halidir.
Zulme Karşı Duruş (Dilini ve İnancını Sahiplenme): Nesîmî, "eline, beline, diline sahip ol" ilkesinin en üst mertebesini temsil eder. İnancını (dilini) korumak uğruna en ağır bedeli, canını vermiştir. Bu, metindeki "Ey dede, dil verdim baş kaldır" ifadesinin somutlaşmış halidir. O, "dar gel doğru söyle" emrine uyarak, "dar"a (idam sehpasına) gitmiş ve hakkındaki fetvaya rağmen inancını savunmaktan vazgeçmemiştir.
Özeleştirinin Zıddı: Bağnazlık: Nesîmî'yi yargılayan ve idamına fetva veren ulema, metnin "cahiller kendini aklar" tanımına uyan bir tutum sergilemiştir. Kendi dogmatik anlayışlarını mutlak doğru kabul edip, farklı bir batıni yorumu (Hurûfilik) şiddetle bastırmış, özeleştiriden uzak kalmışlardır.
Rızalığın İmkansızlığı: Nesîmî ile resmi otorite arasında bir "rızalık" mümkün değildi. Çünkü rızalık, diyalog, hoşgörü ve karşılıklı anlayışı gerektirir. Taraflardan biri şiddet ve baskıyı seçtiğinde, Nesîmî örneğinde olduğu gibi trajedi kaçınılmaz olur.
Sembolik Anlam: Derisinin Yüzülmesi: Bu vahşi ceza, tasavvufi bir metafor olarak okunabilir: Nesîmî'nin maddi bedeninden (derisinden) sıyrılarak saf mana âlemine, hakikate ulaşması. Bu, fenâ fillah (Allah'ta yok olma) mertebesinin en uç ve trajik ifadesidir. Onun fikirlerinin ölümsüzlüğü, bedenin faniliğine karşı "sözün" ve "mananın" zaferini simgeler.
Sonuç
İncelenen metin ve onun tarihsel tezahürü olan Nesîmî vakası, Alevi-Bektaşi geleneğinin son derece sofistike ve rasyonel bir etik sisteme sahip olduğunu göstermektedir. Bu sistem, yalın ahlaki kurallarla başlar, derin bir özeleştiri ve sorumluluk bilinciyle devam eder ve nihayetinde toplumsal barışın (rızalık) sağlanmasıyla taçlanır. Ancak, bu içsel yolculuk her zaman dışarıdaki bağnazlık ve zulümle karşı karşıya kalabilir. Nesîmî, bu karşılaşmanın en sert ve en trajik sonucudur. Onun şahsında, gelenek, yalnızca bir "olgunlaşma" değil, aynı zamanda bir "direnme" ve "hakikati savunma" geleneği olduğunu da ilan eder. Nesîmî'nin katli, Alevi-Bektaşi toplumsal hafızasında, Kerbelâ ile paralel bir yerde durarak, haksız otoriteye boyun eğmemenin, inanç ve ifade özgürlüğü uğruna bedel ödemenin ve nihayetinde zulmün geçici, hakikatin ise kalıcı olduğunun ebedi bir sembolü haline gelmiştir.
Kaynakça
Birincil Kaynaklar:
Buyruk (Şeyh Safi Buyruğu veya İmam Cafer Buyruğu). (Alevi-Bektaşi yolunun yazılı ana kaynaklarındandır).
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.