Sivas’ın Banaz köyünde doğan Hızır, sazının teliyle sadece âşık değil, aynı zamanda halkının vicdanı oldu. O’nun deyişleri, basit birer ezgi değil, Osmanlı’nın ağır vergilerine ve inanç baskısına karş...
Pir Sultan Abdal Romanı - 3. Bölüm Aşkın Yolu: Âşık Ozanın Çilesi
I. Gönül Kâbesi Şeyh İsmail'in tekkesinde geçen yıllar, Hızır'ı sadece bir saz ustasından, 'Erkan'ın sırrına vakıf bir Derviş'e dönüştürmüştü. Artık şiirleri, kuru birer dize olmaktan çıkmış, tasavvufi derinlik kazanmış, nefes haline gelmişti. Mürşidi O'na, dünyevi aşkın bile İlahi Aşk'a giden yolda bir köprü olduğunu öğretmişti. Şeyh İsmail, Hızır'a bir gün, "Senin görevin sadece dağlarda dolaşıp Hakk’ı zikretmek değil, sen halkın içindeki hakikati görmelisin. Aşkı sadece gökte değil, ocakta, yuvanda bulmalısın," dedi. Bu sözlerin rehberliğinde Hızır, Banaz'a geri döndü. Artık genç bir dervişti ve evlenip aile kurma zamanı gelmişti. Gönlünün Kâbesi, köyün civarında yaşayan, duru bakışlı, sabırlı ve inançlı bir genç kadın olan Hatice'ye düştü. Hatice, Hızır'ın deyişlerini dinlerken, o sözlerin sadece kulağa değil, doğrudan ruha hitap ettiğini anlayan nadir kişilerdendi. Evlilikleri, büyük şölenlerle değil, Cem Erkanı'nın sessiz bereketiyle kuruldu. Bu yuva, Hızır'ın sanatı için bir sığınak ve ilham kaynağı oldu. Hatice, O'nun çilesini çekecek, baskı dönemlerinde O'nun en büyük sırdaşı ve gücü olacaktı. II. Ozanın Çilesi ve İsim Değişikliği Hızır, evlendikten sonra çiftçilikle uğraşmaya, ailesini geçindirmeye çalışıyordu. Ancak ruhu, dünyevi işlerle meşgul olmayı reddediyordu. Geceleri tarladan yorgun argın döndüğünde dahi, sazını eline alır, Hatice'ye ve yeni doğan ilk çocuğuna deyişler okurdu. Bu dönemde, O'nun ünü Banaz'ı aşmaya başladı. Köy köy, belde belde dolaşıp deyişlerini söylemeye başladı. Halk O'nu, yoksulların sesi, zalimin korkusu olarak görüyordu. Bir Cem sırasında, O'nun omuzlarında hissettiği manevi ağırlık ve yetkinlik, artık eski 'Hızır' ismini taşıyamayacak kadar büyüdü. Mürşidinin manevi izni ve halkın derin sevgisiyle, O artık Pir Sultan adıyla anılmaya başladı. "Pir Sultanım, derdim çoktur, tabibim yok / Dost dost deyişlerimle varırım Hakk’a." Bu yeni isim, O'nun kimliğini mühürledi: Pir (Yol gösterici, ulu kişi) ve Sultan (Gönüllerin Efendisi). O'nun aşkı, artık bir âşık çilesiydi; çünkü halkın dertlerini kendi derdi bilmişti. III. Siyasi Tohumlar ve Safevi Sevdası Pir Sultan Abdal'ın deyişleri olgunlaştıkça, sadece tasavvufi aşkı değil, aynı zamanda siyasi ve toplumsal eleştiriyi de içermeye başladı. O'nun yaşadığı coğrafyada, Anadolu'daki Alevi-Türkmen halkı, Osmanlı'nın Sünni-Şafii ulemasının baskısı altındaydı. Ağır vergiler, zorla askerlik, inançlarına yapılan müdahaleler, halkın sabrını zorluyordu. Pir Sultan, bu halkın acısını kendi nefesiyle dile getirdi: "Kaldı ben kaldım bu derd-i mihnete, / Varın bakın, bizim gibi n'oldu canlar." Anadolu'da, Alevi inancının ve umudun diğer merkezi ise, doğuda yükselen Safevi Devleti ve genç, şair hükümdarı Şah İsmail'di (Şah Hatayi). Pir Sultan'ın deyişlerinde Şah sevgisi, bir politik bağlılıktan öte, İlahi Adaletin yeryüzündeki tecellisi olarak görülüyordu. O'nun deyişleri, Osmanlı sarayına ulaşmaya başladı. El altından Sivas sancak beylerine, Pir Sultan'ın 'Şah'a övgü' içeren şiirlerinin, halkı isyana teşvik ettiği bilgisi geliyordu. Pir Sultan, ailesiyle kurduğu mutluluğu ve dirlik düzeni, yakında Osmanlı'nın şüphesi ve hışmıyla gölgeleneceğinin henüz farkında değildi. O, aşkın en saf halini yaşarken, çilenin en ağırına doğru adım adım yürüyordu.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.