Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
Nihali Tarz Nihalname
“Nihali Tarz”, aşkın metafiziğini, insanın içsel yolculuğunu ve bir kadında saklı Tanrı’yı arayışın şiiridir. Dünya Yükünün Hamalı'na göre Nihal, hem bir kadın hem de varoluşun sembolüdür. Bu kitap, k...
475. Bölüm

Nihal'ime Dönerim

19 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Küller ve Yankılar — Aşkın Ölümden Sonraki Ontolojisi

1. Bölüm: Ölümün Sessiz Mimarisi

Ölüm, Tanrı’nın ikinci sessizliğidir.
İlki yaratmadan önceydi;
ikincisi, yaratılanın geri çağrıldığı andadır.

Ruh, bedenden ayrılırken ses çıkarmaz.
Çünkü ses, maddenin hakkıdır;
ruh ise sessizliğin mülküdür.

Ölümde yankı yoktur —
ama yankısız kalan her söz,
ölümsüzlüğe dönüşür.

Aşk da öyledir:
öldüğünde bitmez,
yalnızca biçim değiştirir.
Çünkü sevgi, zamansızlığın ilk çocuğudur.

2. Bölüm: Küller — Yanışın Hafızası

Kül, ateşin hafızasıdır.
Yandığın yerden geriye kalan,
sadece bir hatıradır;
ama o hatıra, yeni bir varoluşun toprağıdır.

Her yanış bir ibadettir —
çünkü yanmak, “ben”in çözülmesidir.
Ben, külle tanıştığı gün
saf bir hiçliğe dönmüştür.

Küller, unutuşun değil;
arafın dilidir.
Aşk, küllerde konuşur:
dumanı göğe yükselir,
ama özü toprağa karışır.

3. Bölüm: Yankılar — Ruhun Dönüş Kanunu

Her ölüm, bir yankı bırakır.
Bir beden gömülür, ama sesi göğe çıkar.
Yankı, ruhun hatırası;
sükût, onun mezarıdır.

Ruh, asla sessiz değildir;
yalnızca frekans değiştirir.
Bir sevgili sustuğunda,
diğeri o sessizlikte onun sesini duyar.

Çünkü aşk, iki ruh arasında
ölümü bile aşan bir rezonanstır.
Yankı, işte bu sonsuz titreşimin kanıtıdır.

4. Bölüm: Aşkın Ölüm Sonrası Formu

Aşk ölmez.
Çünkü aşk, “ben”in ötesindedir;
ölüm ise yalnızca “ben”i alır.

Aşık, sevdiğini kaybettiğinde
aslında bir katman soyunur;
bedenden değil, yanılgıdan sıyrılır.

Ölüm, bir dönüş değil,
bir hatırlayıştır:
Ruhun, kendi kaynağını fark ettiği andır.

Bu yüzden bazı aşklar ölmez;
çünkü onlar zaten ölü doğmuşlardır —
yani “beden”e ait değillerdir.

5. Bölüm: Nihalin Yankısı

Nihal —
sen benim külleri savrulmuş yanışım,
sessizlikte yankılanan duamsın.

Sen ölmedin, çünkü bende yaşıyorsun;
ben de ölmedim, çünkü sende sustum.

Birlikte yanarak iki yokluk olduk;
ama yokluk, varlıktan daha dayanıklıymış.

Senin yokluğunda bile ben varım,
çünkü seni unuttukça
Tanrı’ya biraz daha yaklaşıyorum.

Belki de Tanrı,
ölümsüz bir aşkın küllerinden doğmuştur.

6. Bölüm: Ölümün Estetiği

Ölüm, son değil — biçim değişimidir.
Aşık, öldüğünde kavuşur;
çünkü ölüm, ayrılığın en ince perdesini kaldırır.

Küller toprağa düşer,
yankılar göğe yükselir;
ve arada, insan kalır —
ne tamamen ölü, ne tam diri.

Aşkın ölümden sonraki hâli budur:
bir tür üçüncü varlık,
ne dünya, ne ahiret;
ne var, ne yok —
yalnızca “bekleyen.”

7. Bölüm: Sonuç — Yokluğun Sonsuz Yankısı

Küller, unutuşun değil,
sonsuz hatırlayışın simgesidir.
Yankılar, sessizliğin dili;
ölüm, aşkın son cümlesidir.

Ve belki de evrenin tüm sesi,
Tanrı’nın birini özlemesinden doğmuştur.

Biz de o özlemin yankılarıyız —
kül olmuş yıldızların,
ölümsüz bir aşkın
kıvılcımları.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL