Nazım Hikmet Ran. Bu isim, bir biyografinin, bir davanın ve bir şiir devriminin toplamıdır. Onu anlamak; sadece onun 1902’de başlayan hayat çizgisini takip etmek değil, aynı zamanda 20. yüzyıl Türkiye...
Tema: Son Şiirler, Dünya Barışı Mücadelesi, Ölümü ve Geride Kalan Miras (1951 – 1963) Nazım Hikmet, hayatının son on iki yılını sürgünde geçirse de, artık o, Moskova’nın bir sakini değil, dünyanın bir elçisiydi. Şiirlerinin tonu, kişisel öfkeden, evrensel barışa yönelik bilgece bir çağrıya evrilmişti. Kalbi rahatsızdı, bedeni yorgundu, ancak dünya barışı mücadelesi için kürsülere çıkmaya, insanlığın ortak vicdanına seslenmeye devam ediyordu. Onun "Kız Çocuğu" şiiri, Hiroşima'nın acısını anlatırken, bütün dünyanın ortak kederi haline gelmişti. Sürgündeki bu son yıllar, aynı zamanda huzurlu bir kabullenişin de dönemiydi. Artık, büyük destanların karmaşasından çok, hayatın basit güzelliklerine, doğaya ve insan sevgisine odaklanıyordu. "Otobiyografi" gibi şiirlerinde, kendini yargılamadan, dürüstçe ortaya koyuyor; hatalarıyla, zaaflarıyla ve sarsılmaz inancıyla yüzleşiyordu. Nazım, Vera'nın yanında, Peredelkino'nun karlı ormanlarına bakarken, ölümün yaklaştığını biliyordu. Ancak bu bilgi, onu korkutmaktan çok, yaşama daha sıkı sarılmaya itiyordu. O, hep söylediği gibi, bir ağaç gibi kök salmaya çabalıyordu. 3 Haziran 1963 sabahı, Moskova'da, hayatının o en basit anlarından birinde, kapıdaki gazeteleri almak için eğildiğinde, kalbi durdu. Büyük Mavi Gözlü Dev, dünyanın en büyük şairlerinden biri, sessizce, yalnız bir nefeste veda etti. Onun ölümü, sadece Vera'yı değil, dünyanın dört bir yanındaki sevenlerini ve yoldaşlarını yasa boğdu. Nazım, bedeniyle vatanına dönemedi. Novodeviçi Mezarlığı'nda, mezar taşına rüzgarda dalgalanan mermerden bir ağaç yapıldı. Bu ağaç, onun hayattaki bütün felsefesini simgeliyordu: "Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür / ve bir orman gibi kardeşçesine." Romanın son sözü, Hüseyin Turhal'ın sesiyle, bu büyük şairin mirasına odaklanmalıdır: Onu hapsedenler, onu vatansız bırakanlar, onu unutturamadılar. Nazım Hikmet, dizeleriyle, gençlerin, işçilerin ve ezilenlerin dudaklarında yaşamaya devam etti. Bedeninin konulduğu toprak önemli değildi; çünkü onun sesi, çoktan bütün bir memleketin vicdanına gömülmüştü.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.