Nazım Hikmet Ran. Bu isim, bir biyografinin, bir davanın ve bir şiir devriminin toplamıdır. Onu anlamak; sadece onun 1902’de başlayan hayat çizgisini takip etmek değil, aynı zamanda 20. yüzyıl Türkiye...
Tema: Büyük Eserin Doğuşu, Toplumsal Gözlem ve Anadolu Sevgisi (1941 – 1950) Nazım Hikmet, Bursa Cezaevi'nin taş duvarları arasında, sadece dört duvar arasına hapsedilmediğini biliyordu. Hapsedilen, aslında ülkesinin vicdanı ve geleceğiydi. O, bu dar alanda, tam tersine, Memleketimden İnsan Manzaraları'nı yazarak bütün Türkiye'yi kapsayan binlerce sayfalık bir özgürlük alanı yarattı. Bu destan, onun için sadece bir şiir değil, yazılmamış bir romandı. Nazım, mahkûmiyetini bir gözlem laboratuvarına çevirdi. Koğuş arkadaşları, gardiyanlar, mektuplarla gelen haberler; hepsi, Türkiye toplumunun devasa mozaik parçalarıydı. Nazım, sadece solcu mahkûmları değil, tefeciyi, köylüyü, generali, fahişeyi, aydını ve ameleleri de dinledi. Onların hikayelerini, seslerini ve umutlarını topladı. Eserin yapısı, Nazım’ın Moskova’da öğrendiği sinema tekniğinden besleniyordu. Şair, bir yönetmen gibi, montaj, kesme (cut-back) ve zoom yaparak, okuyucuyu İstanbul’dan Anadolu trenlerine, cephelerden fabrikalara taşıyordu. Aynı anda birden fazla karakterin sesini duyuruyor, tarihsel olayları sıradan bir insanın kaderiyle birleştiriyordu. Nazım, bir dizesinde karlı bir Anadolu köyünden bahsederken, hemen sonraki dizede İstanbul’un lüks bir davetindeki ipek elbiselerin hışırtısını işittiriyordu. Bu, onun toplumsal adaletsizliklere karşı getirdiği edebi bir cevaptı. Manzaralar, Nazım’ın halkına olan derin sevgisinin ve onlarla kurduğu kopmaz bağın bir yansımasıydı. O, bu insanların acılarını, onurlarını ve direnişlerini anlatarak, onlara ebedi bir kimlik kazandırdı. Cezaevinde, kağıt kısıtlıydı, kalem ucu değerliydi; ama Nazım, bu yokluk içinde, elindeki kısıtlı materyalle Türk edebiyatının en büyük anıtlarından birini inşa etti. Bu eser, özgürlüğe olan inancın beton duvarlara karşı kazandığı sanatsal bir zaferdi. Nazım, Manzaralar'ı tamamladığında, vücudu Bursa'da, kalemi ise bütün ülkenin nabzını tutuyordu. En büyük siyasi ifadesini, bir direniş eylemi olarak şiirle vermişti.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.