Önsöz
Hayat, bazen bir kapıdan içeri girince başlar… ve o kapı bazen ardına kadar yalnızlığa cefaya açılır. Muhannetin Kapısı, işte tam da böyle bir eşiği anlatıyor: Ardında ne varsa alnına yazılmış ...
Böylece birkaç yıl geçip gitti aradan. Zaman, Suna'nın yüreğinde açılmış yaraları sağaltmamış; aksine, her biri biraz daha derinleşmişti. Selim’in evlilikleri ne işlerine de tutunamadı. Oğlunun her defasında maddi açıklarını kredi borçlarını ödeyen Suna günde gün yorulup sık sık hastalanma ya başladı. Küçük Selvi ise artık bir genç kız olmuştu. Ergenliğin çalkantılı iklimi, Suna'nın omuzlarına yeni yükler bırakıyordu. Zaten yorulmuştu. Ama Selvi’nin gelgitleriyle, diklenmeleriyle, içe kapanmalarıyla daha da yıprandı. Çaresizlikle sabır arasında incecik bir telde yürüyordu Suna.
Celal Le arayı açtıktan sonra Türkiye’ye izine gittiğinde . Bir aylık iznini Zeynep’te ve Zehra’da geçiriyordu. Ne var ki kalacak bir evi yoktu artık. Celal'le olan bağ çoktan kopmuş, konuşmalar suskunlukla mühürlenmişti. Gidilecek köydeki o evde satılmış Celal diğer kadınla çocuklarıyla İzmir'e yerleşmişti.
Yine bir izninde Önce Aysel’in evine gitti. Gitti ama içi ezildi, yüreği burkuldu. Kızı, bir göz odada yaşamaktaydı. Ne duvarlar sıcaktı ne de tavan alçak. O küçücük alanda, bir aile yaşantısı kurulmaya çalışılıyordu. Damat, yani Tahir, ın babası başlanmış iş tutamaz olunca Tahir tuğla fabrikasından da çıkmış, kendi tarlalarında çalışmaya başlamıştı. Bostan dikiyor, sabah erken saatten akşama dek toprağın altında ter döküyordu. Yoruluyordu ama eline geçen, üç kuruş. Ne kadar istese, hayal etse, bir ev alamıyordu. Başını sokacak bir çatısı yoktu. Ailesinin yanına sığınmışlardı; o tek göz odaya.
Suna’nın gözleri doldu. Her anne gibi, evladını böyle görmek istemezdi. Aysel’in içine kapanmış hâli, Tahir’in alın teriyle silinmiş elleri, torunlarının gürültüsüz sessizliği… Hepsi içini acıttı.
Ve o gece, yorgun duvarlara bakarken Suna’nın kafasında yeni düşünceler filizlendi.
"Bu böyle olmaz dedi, benim ileride kesin dönüş yaptığımfa kalacak kendime ait başımı sokacak bir evim olmalı "diyotdu içinden..Artık bir şeyler değişmeliydi. Belki de geçmişin yaralarını sarma vakti gelmişti. Kendisini değil, çocuklarını düşünerek uykuya daldı. O sabah daha bir farklı uyandı Aysel'i yanına çağırıp " Aklıma bi fikir geldi kızım, bu şehri beğendim denize çok yakın, buradan bir ev almayı düşünüyorum ,bende yaşlandım gayri, yakında emekli olacam kesin dönüş yaptığımda başımı sokacak bir yuvam olur. İzine geldiğimde ablalarını görmeye gitmekte yoruyor beni, bir aylık iznim tekrar yollarda geçiyor, Zeynep Le, Zehra da bana gelip görürler torunlarla denize girerler yazık ikisi de kaynana kaynata yanında kalabalık aileyle yaşıyorlar, bir soluk alır kızlarda' seni de o eve taşımalı çocuklarınla rahat edersin hem köyünüze çok yakın Tahir içinde iyi olur "dedi. Aysel,in gözlerinin içi güldü ve sevincinden annesinin boynuna sarılıp iki yamağından da öptü. Kahvaltıdan sonra, ana kız köye dört kilometre uzaklıktaki satılık yazlık evlere bakmak için çıktılar. Akşam sofrasında Tahir'e ; bir kaç evi beğendiklerini sahibinin memlekette gitmiş olduğunu almak için bir hafta beklenmesi gerektiğini konuşuşup karalaştırdılar. Suna. " Bu bir hafta da, bende gidip Zeynep le, Zehra'yı bir göreyim özledim kızları torunları,hem bakarsın gelirken Zehrayla kocasıyla geliriz, o esnaf çocuk evin pazarlığında onun olması iyi "dedi.Aysel Le eşide desteklediler . 1990 yılının Haziran ayında Suna, yıllar yılı hayalini kurduğu evi nihayet satın aldı. Kızını, Aysel’i alıp ideal gördüğü o yeni yuvaya taşıdı. Tek göz odalardan, başkalarının gölgesinden çekip almıştı yavrusunu. Duvarlarında umutun sesi yankılanan bu evde birkaç gün geçirdikten sonra, içi huzurla dolu bir şekilde ayrıldı oradan. Artık kendine ait bir çatısı vardı. Yılların ardından ilk kez "benim evim" diyebilmişti. Kızını geride bıraktı ama gönlü rahattı; çünkü Aysel, eşi ve bir kız bir erkek çocuğuyla artık bir yuvanın içindeydi,
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.