Bu eseri yazmaya iten temel motivasyon, İslam ümmetinin yaşadığı derin anlam krizi ve kaynaktan kopuş gerçeğidir. Son birkaç yüzyıldır, Batı'nın ilerlemesi karşısında kendi medeniyet değerlerini sorgu...
8.1. Rivayet Kültürünün Yükselişi ve Kaynak Karmaşası Hz. Peygamber’in vefatından sonraki yüzyıllarda, Müslüman toplumlar Kur'an'ı anlama ve uygulama çabası içindeyken, rivayet kültürünün hızla yayılmasıyla karşılaştılar. Peygamber’in sözleri, fiilleri ve onayları (Sünnet), dini bilgi kaynağı olarak Kur'an'ın hemen yanına, hatta bazen önüne geçti. Hüseyin Turhal bu durumu şöyle analiz eder: İhtiyaç ve Güvenlik Arayışı: İslam coğrafyasının genişlemesiyle yeni kültürel ve hukuki sorunlar ortaya çıktı. İnsanlar, bu sorunlara çözüm bulmak için Peygamber'in yaşadığı döneme ait detaylı pratikleri aradılar. Uydurma ve Tahrifat: Siyasi çatışmalar, mezhepsel çekişmeler ve kişisel menfaatler nedeniyle, yüz binlerce rivayet (hadis) ortaya çıktı. İmam Buhari ve Müslim gibi muhaddislerin muazzam eleme çabalarına rağmen, sahih kabul edilen rivayetler arasında dahi Kur'an’ın ruhuna, aklın verilerine ve tarihsel gerçeklere aykırı çelişkiler ve detaylar kaldı. Hüküm Koyma Yetkisinin Devri: Birçok âlim, Kur'an'da açıkça yer almayan konularda hüküm koyarken, bu rivayetleri temel aldı. Bu, Bölüm 5'te bahsedilen, haram kılma yetkisinin Allah'a ait olduğu ilkesini zedelemiştir. Sonuç olarak, Kur'an, kendisini hükmün tek kaynağı ve tüm rivayetlerin süzgeci olarak tanımlamasına rağmen, pratikte Kur'an metninin ikinci bir metin (rivayet külliyatı) tarafından açıklanmaya, hatta sınırlandırılmaya başlandığı bir dönem yaşandı. 8.2. Mezhepleşme ve Dinde Fırkalaşma İslam toplumunun karşılaştığı en büyük yabancılaşma, mezhepçilik olgusudur. Başlangıçta hukuki ve teolojik görüş farklılıkları olarak ortaya çıkan ekoller, zamanla aşılmaz dini ve sosyolojik sınırlara dönüştü. Âl-i İmran, 3:105: "Kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır." Turhal'a göre, mezhepleşme üç temel sorunu beraberinde getirdi: Kur'an'dan Uzaklaşma: Müslümanlar, doğrudan Kur'an'dan öğrenmek yerine, kendi mezheplerinin fıkıh kitaplarını dinin nihai kaynağı olarak görmeye başladılar. İman, "İmam-ı Âzam ne dedi" veya "Şafii ne dedi" sorusunun cevabına indirgendi. Taklit ve Akıl Durgunluğu: Her mezhep, kendi kurucu imamının içtihatlarını dokunulmaz ilan etti (Taklid). Bu durum, Bölüm 7'de vurgulanan İctihad ve aklı kullanma prensibini durdurdu. Müslüman toplum, 7. yüzyılda üretilen çözümlerle 21. yüzyılın sorunlarını çözmeye çalışır hale geldi. Tevhidin Bozulması: Dini birlik (Tevhid), mezheplerin ayrılık duvarları nedeniyle parçalandı. Bu durum, Müslümanlar arasında nefret, dışlama ve hatta savaşlara zemin hazırladı. 8.3. Dindeki Yabancılaşma Biçimleri Kur'an'daki saf İslam mesajının zamanla nasıl yabancılaştığı, üç ana başlıkta özetlenebilir: A. Ruhanileşme (Sufilik ve Tarikatlar) Kur'an, Allah ile kul arasına aracı koymayı reddetmesine rağmen, özellikle sufi ekoller aracılığıyla, şeyh, pir, kutup gibi manevi hiyerarşiler ortaya çıktı. Bu yapılar, Bölüm 2'de ele alınan gizli şirk biçimlerini (aracılıkta şirk) yeniden canlandırdı. İbadet, dünyadan el çekmeye ve riyazete (çileciliğe) indirgendi. B. Hukukçulaşma (Fıkhın Aşırı Hakimiyeti) İslam, bir hukuk dini olmaktan çok, bir ahlak ve yaşam sistemi olmasına rağmen, dinin tamamı fıkıh (İslam hukuku) kurallarına indirgendi. Bu durum, dinin ruhunu, ahlaki boyutunu ve amaçlarını (Makasıd) göz ardı ederek, sadece biçimsel kuralları (şekilciliği) esas alan bir anlayış doğurdu. C. Hurafeler ve Mitoloji İslam coğrafyasına giren eski Mecusi, Hristiyan ve Yahudi mitolojileri ile yerel gelenekler, rivayet kültürünün de etkisiyle, mucizeler, kerametler, mezar kültleri ve sihir inancını güçlendirdi. Bu, Kur'an'ın akılcı ve bilimsel tefekkür çağrısının (Bölüm 7) yerini masalsı ve mistik bir inanç dünyasına bırakmasına neden oldu. 8.4. Kur'an'a Dönüşün Zorunluluğu Hüseyin Turhal bu bölümde, İslam'ın krizden çıkışının tek yolunun, Kur'an'ın sunduğu metodolojik ve ahlaki ilkeleri yeniden mutlak referans noktası yapmak olduğunu savunur. Bu, geçmişi tamamen reddetmek değil, geçmişten gelen her bilgiyi, Kur'an'ın ışığında, akıl ve bilim süzgecinden geçirerek yeniden değerlendirmektir (Tahkikî İslam).
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.