Göğün nabzı gibi atan bir hikâyenin tam ortasında, her şey bir anda kesiliyor…
Sanki kalemi tutan görünmez bir el, cümlenin tam kıyısında nefesini çekip duruyor.
İşte o an, KORTAN’ın yarım kalmı...
Gece, iki dünya arasında ince bir dikiş gibi titrerken Kortan’ın yarım kalmış varlığından bir alev koptu.
Kâğıt teninin üzerinde kıpırdayan harfler bir anda yön değiştirdi; kelimeler onu bir kapıya doğru çekiyordu. Bu kapı yalnızca bir yansımanın içinden nefes alıyordu.
Kortan geçide yaklaştığında yüzü kendi yansımasıyla değil, yarım kalmış sayfaların kırık ışığıyla karşılaştı.
Geçidin içi bir su gibi dalgalandı; her dalgaya bir cümle karıştı, her cümle bir kıvılcım oldu. Ve Kortan yavaşça içine çekildi.
Bir sessizlik…
Kâğıt kokusu kayboldu; yerini tozlu bir odanın ağır kokusu aldı. Eski bir halının kenarında yanıp sönen lambanın solgun sarısı tavan boyunca kırık gölgeler çiziyor, odayı yarım kalmış bir düş gibi gösteriyordu.
Kortan yazarının odasına düşmüştü.
Masa darmadağınıktı. Mürekkep şişesi devrilmiş, siyah bir nehir gibi tahta yüzeye yayılmıştı. Yere düşmüş defter titriyordu; içindeki kelimeler hâlâ kaçacak bir yol arıyor gibiydi.
Kortan diz çöktü. Parmakları kâğıda dokunduğu anda ince bir ateş derisinin altından dolandı. Sanki defter onun yaralarıydı; her harf eksik kaderinin yankısıydı.
İkinci sayfada titrek bir cümle:
“Son satır… kayboldu.”
Altında bir iz daha:
“Biri beni izliyor.”
Demek ki yazar kaçırıldığı anı hissetmişti. Gölgeler duvarlarda kıpırdadı. Lamba iki kez sönüp yandı. Bir şey buradaydı… ve iz bırakmadan kaçmıştı.
Tam o anda koridordan bir ses geldi:
— “Burada biri var…”
Kortan döndü. Koridorun başında iki siluet belirmişti.
-Siz de kimsiniz ? diye sordu.
Gölgeden gelen ilk ses ürkek ama netti:
— “Erena.”
Erena adını söylerken bir adım öne çıktı.
Kızın üzerinde yıldız tozu işlemeli bir elbise vardı. İnce yapılıydı; ruhunda titrek ama vazgeçmeyen bir kararlılık taşıyordu. Yüzünde solgun bir gölge geziniyor, bakışlarının içinde kıpırdayan yanık bir heves saklanıyordu.
İnsanların acılarını gözlerinden okuyan, bu yüzden de yaşıyla uyuşmayan bir olgunluk taşıyordu yüzünde. Adım attığında bile odanın gerilimini yumuşatan bir dinginlik yayıyordu.
Onun yanında duran korgan konuştu:
— “Benim adım da Zafir. Yazarlarımız kayboldu… onları arıyoruz.”
Zafir'in genç yaşına rağmen ağır bir duruşu , sert çizgili bir görünüşü vardı ama içindeki kırılganlığı saklayan bir derinlik gözlerinden sızıyordu.Sessizliği, yıllarca kimseye yük olmamış bir çocuğun sessizliğiydi.
Elinde eski mekanik cihazlardan birini tutuyordu; parmakları ustalıklı, gözleri temkinliydi. Mantıkla hareket etmeye çalışan biri olduğu belliydi ama tetikteki duruşunda kaybetme korkusunun solgun izleri görünüyordu.
Erena’nın sesi neredeyse fısıltıya dönüştü:
— “Zafir… masanın üzerinde kıvılcım mı var? Sanki… bir kelime yanıyor.”
Zafir refleksle Erena’nın önüne geçti: — “Dikkatli ol. Bu şehirde geceleri hiçbir şey göründüğü gibi değil.”
O anda Kortan gölgelerden tamamen çıktı. Derisi alev görmüş gibi dalgalanıyor, gözleri mürekkep renginde yanıyordu. Konuştuğunda sesi bir kitabın son sayfasını çeviren rüzgâr gibiydi:
— “Ben de… bir iz arıyorum.” Erena yavaşça yaklaştı.
— “Ne arıyorsun?”
Kortan göğsünden konuştu :
“Son cümlemi ve yazarımı.” Ve o an… Ve o gece,iki dünya için bir adım daha atıldı.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.