Gün geldi ağladığım günlere ağladım. hz. ebubekir
KERBELA Aşka ve Şehadete Dair Roman Hüseyin TURHAL
Bu roman, Hicret’in 61. yılında, zulmün ve dünya hırsının zirveye çıktığı bir dönemde, Peygamber Ailesi'nin onurunu, ahlakını ve adaletini kurtarmak için ödenen en ağır bedelin hikayesidir. Medine’den...
12. Bölüm

8. Bölüm: Kuşatma ve Su Yasağı (Detaylı Versiyon)

12 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum

Kerbelâ Ovası, Muharrem Ayı 3. - 7. Günleri, 61 H.
Kerbelâ’da zaman, çöl güneşi gibi ağır ve yakıcıydı. Muharrem’in üçüncü günü, Ömer bin Sa’d komutasındaki dört bin kişilik ordunun gelişiyle birlikte, Hüseyin’in (r.a.) kafilesi için çember tamamen kapandı. Artık ne bir kaçış ne de bir pazarlık imkânı kalmıştı.
Ömer bin Sa’d, çadırların karşısına karargâhını kurdu. Uzaktan, Hüseyin’in çadırlarına bakarken içten içe titriyordu. Babası, Müslümanların ilk ok atanlarından olan Sa’d bin Ebî Vakkas’tı. Şimdi o, Peygamber torununa karşı kılıç çekecekti. Rey Valiliği’nin cazibesi, vicdanını kalın bir perdeyle örtüyordu.
"Allah’ım, beni bu imtihandan kurtar!" diye fısıldıyordu sık sık. Ama Ubeydullah’ın mektubu hep aynı tehdidi taşıyordu: Ya Hüseyin’le savaş, ya başın vurulur ve Rey Valiliğinden vazgeçersin.
Zulmün zirvesi, Muharrem’in yedinci günü geldi.
Güneş, çadırlara kavurucu nefesini üflerken, Şimr bin Zülcevşen komutasındaki askerler, Fırat Nehri ile Hüseyin’in kampı arasına sıkı bir hat çektiler. Su yasağı, acının en keskin yüzüydü.
Fırat, kafilenin gözlerinin önünde akıyordu. Sesi duyuluyor, parıltısı görülüyordu. Ama o su, Hüseyin’in çocukları için çölde bir serap kadar uzaktı.
Çadırlardan, annelerin çaresiz fısıltıları ve çocukların hırıltılı ağlamaları yükseliyordu. Rukayye (Hz. Hüseyin’in kızlarından biri), annesine susuzluktan çatlayan dudaklarıyla dokunuyordu. En küçük, altı aylık Ali Asgar ise susuzluktan baygın düşüyordu. Onun küçücük bedeni, çöl sıcağı ve su yokluğu karşısında günden güne eriyordu.
Hz. Hüseyin, çadıra girdiğinde Ali Asgar’ın halini gördü. Onu kucağına aldı. Baktı ki, bebek su istemekten aciz, sadece inliyordu. Bu manzara, Hüseyin’in sarsılmaz metanetini bile zorluyordu.
Hz. Abbas’ın İmtihanı
Hz. Hüseyin’in sancaktarı, kardeşi Abbas bin Ali, susuzlukla yüzleşen çocukların yanından her geçişinde kılıcına sarılma isteğiyle yanıp tutuşuyordu. O, Ehl-i Beyt’in "Ay Yüzlüsü" (Kamer-i Benî Hâşim) idi. Fırat’a en yakın mesafede, nehrin sesiyle imtihan ediliyordu.
Gecenin karanlığında, Hüseyin, Abbas’a son bir umut ışığı yakma izni verdi: "Git, Fırat’tan su getir, ya Ebâ Fadl. Çocuklar dayanmıyor."
Abbas, yirmi kadar yiğitle birlikte karanlıkta nehirden su almak için bir baskın düzenledi. Kılıçlar parladı, atlar şahlandı. Abbas, nehre ulaştı. Matarasını suyla doldurdu. Elini suya daldırdı ve dudaklarına yaklaştırdı. Vücudu, haftalardır özlediği su için yanıp tutuşuyordu.
Fakat tam içmek üzereyken durdu. Su dolu eli titredi.
"Ben ki Abbas'ım... Kardeşim Hüseyin susuzluktan yanarken, ben nasıl su içerim?"
Dolu avucundaki suyu Fırat’a geri döktü. O, vefanın ve kardeşlik aşkının en büyük dersini veriyordu.
Abbas, matarasını Hüseyin’e ve çocuklara ulaştırmak için geri dönerken, düşman askerleri yolu kesti. Matara delindi, su döküldü. Abbas yaralandı ve kampa eli boş dönmek zorunda kaldı.
Hüseyin, elinde kalan son güçle, ablukayı yarmaya çalışan kardeşini teselli etti. O an anladı ki, Yezid’in ordusu sadece kılıçla değil, açlık, susuzluk ve kalpsizlikle de savaşıyordu.
Muharrem’in sekizinci günü sona erdi. Teslim ol çağrıları çadırlara ulaştı, ancak Hüseyin’in cevabı değişmedi: Zilleti kabul etmem!
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL