Kötülük etmeden pişman olmanın en iyi şekli, iyilik etmektir. bretonne
KERBELA Aşka ve Şehadete Dair Roman Hüseyin TURHAL
Bu roman, Hicret’in 61. yılında, zulmün ve dünya hırsının zirveye çıktığı bir dönemde, Peygamber Ailesi'nin onurunu, ahlakını ve adaletini kurtarmak için ödenen en ağır bedelin hikayesidir. Medine’den...
10. Bölüm

7. Bölüm: Kerbelâ'ya Zorunlu İniş

15 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum

Kerbelâ Ovası, Muharrem Ayı Başları, 61 H.
Hür bin Yezid’in bin kişilik ordusu, bir gölge gibi Hüseyin’in kafilesini takip ediyordu. Ne ileriye Kûfe’ye, ne de geriye Medine’ye dönmelerine izin verilmişti. Hür, aldığı emirleri yerine getirmekle vicdanını rahatlatmak arasında ince bir çizgide yürüyordu.
Yolculuk birkaç gün daha devam etti. Gündüzleri çölün yakıcı ateşi, geceleri gökyüzünün sessiz ve yıldızlı baskısı altında ilerliyorlardı.
Nihayet, kafile Muharrem ayının ikinci günü Fırat Nehri'ne yakın, ancak ağaçsız ve kurak bir alanda durmak zorunda kaldı. Hür’ün adamları, onları daha fazla ilerletmeyeceklerini sertçe belirttiler.
"Burada duracaksınız," dedi Hür'ün subaylarından biri. "Buradan sonra Ubeydullah’ın kesin emri geçerlidir. Ya bizi takip edersiniz ya da burada kalırsınız."
Hüseyin (r.a.), atından indi. Çevresindeki toprağa baktı. Ne bir su kuyusu ne de bir sığınak vardı. Sadece çıplak, kızıl toprak.
Birkaç adım yürüdü, toprağa dokundu. Avucuna aldığı kızıl kum, sanki bir acının fısıltısını taşıyordu. O an, Hüseyin’in yüzünde derin bir hüzün belirdi. Sanki bu toprağın kaderiyle kendi kaderinin birleştiğini hissetti.
Yanındaki yarenlerine sordu:
"Bu yerin adı nedir?"
Yarenler ve yerel bedeviler cevap verdi:
"Burası Akr, yâ İbn-i Resul. Ya da Gâdiriye denir."
Hüseyin tekrar sordu, sesi daha kararlı ve hüzünlüydü:
"Başka bir adı yok mudur?"
Yaşlı bir yerli yaklaştı: "Ya İmam, bazen buraya Kerbelâ da derler."
Hüseyin bu ismi duyunca, derin bir ‘İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn’ (Şüphesiz biz Allah’tan geldik ve şüphesiz O’na döneceğiz) dedi. Gözleri yaşla doldu.
"Kerb (keder, sıkıntı) ve Belâ (imtihan, musibet) toprağı... İşte bizim yurdumuz burasıdır. Allah Resulü’nün (s.a.v.) bana müjdelediği toprak burasıdır. Burası, kanımızın akacağı, çadırlarımızın kurulacağı yerdir."
Bunun üzerine Hüseyin, atından indi ve kararlılıkla emretti:
"Bineklerimizi indirin. Burası, bizi öldürecekleri yerdir. Burası, Allah’ın huzurunda O’na kavuşacağımız yerdir."
72 kişilik kafile, kaderin son durağı olan Kerbelâ’ya çadırlarını kurmaya başladı. Kadınlar, çocuklar ve vefalı yarenler, çölün ortasında, Fırat'a nazır ama sudan mahrum bir alanda yeni evlerini inşa ediyorlardı. Onlar için bu çadırlar, sadece bir konaklama yeri değil, aynı zamanda şehadete uzanan bir menzil olacaktı.
Hür bin Yezid ve bin kişilik ordusu, çaresizlik içinde onları izliyordu. Hür, Hüseyin’e karşı kılıç çekemiyordu, ancak onu Ubeydullah’ın zincirlerine teslim etmekten de kaçınamıyordu.
Bu sırada Kûfe’de, Ubeydullah bin Ziyad’a haber ulaştı: Hüseyin, Kerbelâ’ya zorla indirilmişti. Ubeydullah, zafer sarhoşluğuyla planını devreye soktu. Hür’e gönderdiği mektup, artık pazarlıkların bittiğini gösteriyordu:
"Hür! Hüseyin’i suya yaklaştırmayacaksın! O, Fırat’tan bir damla bile içmeyecek. Tıpkı itaat etmeyenlere davrandığımız gibi, ona da öyle davranacaksın!"
Bu emir, Hüseyin’in kafilesine uygulanacak en acımasız zulmün başlangıcıydı. Ubeydullah, Hüseyin’in onurunu zedelemek ve teslim olmaya zorlamak için onu susuz bırakacaktı.
Kafile, Muharrem’in üçüncü günü, yeni bir tehditle uyandı. Ubeydullah’ın emriyle Kerbelâ’ya yeni bir komutan ve dört bin kişilik bir ordu daha geliyordu. Bu komutan, Yezid’in ordusunun başkomutanı Ömer bin Sa’d idi.
Kerbelâ, artık kuşatılmış, susuz ve kaderine terk edilmiş bir adalet adasıydı.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL