KERBELA Aşka ve Şehadete Dair
Roman
Hüseyin TURHAL
Bu roman, Hicret’in 61. yılında, zulmün ve dünya hırsının zirveye çıktığı bir dönemde, Peygamber Ailesi'nin onurunu, ahlakını ve adaletini kurtarmak için ödenen en ağır bedelin hikayesidir. Medine’den...
Medine, Recep Ayı, 60 H. Medine’nin havası, bir süredir yutkunulamayan acı bir toza bulanmıştı. Ne o kutlu şehrin hurma bahçelerinden esen rüzgâr, ne de Mescid-i Nebevî’nin kadim taşları bu kasveti dağıtabiliyordu. Yedi yıl önce Hz. Hasan’ın zehirli vedasıyla yara alan Ümmet’in kalbi, şimdi yeni bir dönemin ağır sancısıyla sıkışıyordu. Hicretin 60. yılının Recep ayıydı. Şam’dan gelen haberler, duvarlarda yankılanan gölgeler gibiydi. Muâviye (r.a.) vefat etmişti. Onun uzun süren iktidarı sona ermiş, arkasında ise nebevî silsilenin değerlerine yabancı, genç ve hırslı oğlu Yezid’i halife olarak bırakmıştı. Peygamber torunu Hüseyin bin Ali, o günlerde Medine’deki evinde, derin bir tefekkür ve sabır kuyusundaydı. Odanın loşluğunda, kendisini sarmalayan yalnızlığın farkındaydı. Gözleri, Ehl-i Beyt’in omuzlarına yüklenen ağır mirası taşıyordu. O miras, adaletti, doğruluktu ve zilleti reddetmekti. Yezid’in ilk emri, hiç vakit kaybetmeden Medine valisi Velîd bin Utbe’ye ulaşmıştı: "Hüseyin ve Abdullah bin Zübeyr’den hemen biat alacaksın. Eğer reddederlerse, kılıçlarınızı kullanmaktan çekinmeyin." Velîd, bu emri yerine getirmenin dehşetini anlayan, vicdan sahibi bir adamdı. Biat, bir rıza beyanıydı; zorla alınamazdı. Hele de torun-u Resul’den zorla almak... Bu, İslam’ın ruhuna vurulacak en büyük darbe olurdu. Akşam çökerken, Velîd’in daveti üzerine Hz. Hüseyin, iki kardeşi; yiğit Abbas ve basiretli Muhammed bin Hanefiyye ile birlikte vali konağına gitti. Hüseyin, sakin ve onurlu adımlarla içeri girdi. Yüzünde, göklerin yükünü taşıyan ama asla eğilmeyen bir soyluluk vardı. Velîd, gerginlikle titriyordu. Muâviye’nin ölümünü ve Yezid’in hilafetini duyurduktan sonra, en zor cümleyi telaffuz etti: "Ya Ebâ Abdillâh... Yezid, biatini talep ediyor." Hüseyin'in duruşu daha da dikleşti. Gözleri, valinin gergin bakışlarına kilitlendi. Sesi, sanki Mescid’in minberinden yankılanan bir hutbe gibiydi; güçlü, berrak ve keskin: "Ey Vâli! Benim gibi birinin gizlice biat etmesi uygun olmaz. Biat, aleni yapılır. Sen herkesi topla, beni de davet et. Herkesin önünde kararımı bildireyim." Velîd, bu teklif karşısında rahat bir nefes aldı. Hüseyin'in uzattığı zaman, kan dökülmesini anlık da olsa ertelemek demekti. Ancak vali konağından ayrılmadan önce, Hüseyin'in kardeşi Muhammed bin Hanefiyye ağabeyine yaklaştı. Onun sesi, derin bir kaygı taşıyordu: "Ağabey, biliyorsun ki Kûfe ahdi bozmuştur, vefasızdır. Eğer bu biati reddedersen, buradan Mekke’ye hicret etmelisin. Eğer bu adamlar seni zorlarsa, kılıçlarına karşı Mekke’nin kutsal sığınağına sığınmalısın." Hüseyin, kardeşinin yüzüne baktı. Ona şefkatle gülümsedi ama kararlılığından zerre ödün vermedi: "Kardeşim, sen bana en iyi ve en müşfik nasihati verdin. Ancak mesele sadece biat meselesi değil. Mesele, Ümmet’in geleceği. Yezid, helâli haram, haramı helâl sayan, fıskı ve zulmü alenen yapan biridir. Benim ona biat etmem, bu fıskı meşrulaştırmam demektir. Resulullah’ın (s.a.v.) torununun böyle birine biat etmesi, İslam’ın temel direklerini sarsar." O gece, Hüseyin, Medine’ye son kez baktı. Biliyordu ki, bu toprakların huzuru, artık onun omzundaki yükün hafiflemesiyle değil, bilakis bu yükü Şehadet’e taşımasıyla sağlanacaktı. Ertesi gün vali, halkı topladı ama Hüseyin meclise gelmedi. Velîd, huzursuzlukla kıvranıyordu. Vali konağından ayrılır ayrılmaz, Hz. Hüseyin’in gizli bir veda ile Mekke yoluna çıktığı haberi Medine’de bomba gibi patladı. Hüseyin, ne bir saraya ne de bir orduya sığınmıştı. O, Kâbe'nin emniyetine, Allah’ın evinin kutsiyetine sığınarak, zalimin biat zincirini kırmıştı. Artık Medine, ona sadece bir hüzün durağıydı. Kerbelâ’ya giden yol, Mekke’den geçecekti. Biat Reddedilmişti. Adaletin sesi, kılıcın gölgesine karşı yükselmişti. Medine’deki bu cesur ayrılış, romanın ilk perdesiydi ve perde, büyük bir fırtınanın habercisi olan sessiz bir veda ile kapanıyordu.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.