İstanbul'un baharında, üniversite kampüsünün naifliğinde başlayan ve imkansızlıkla mühürlenen bir aşkın hikayesi.
Elif (Şehir ve Bölge Planlama öğrencisi), ailesine olan sorumlulukları nedeniyle aşka...
"Zerha'nın Gölgeleri" Bölüm 1: Sessiz Bir Hayranlık
Hasan için lise koridorları, Zerha'nın varlığıyla aydınlanan ama aynı zamanda kalbinin ritmini bozan bir labirentti. Zerha, sanki gökyüzünden indirilmiş bir güzellikti. Uzun, dalgalı, kahverengi saçları güneş vurduğunda bakır parıltılar saçardı. Ela gözleri, Hasan'ın o an nefes almayı unuttuğu kadar derin ve ışıltılıydı. Ne zaman gülse, Hasan'ın göğsünde kelebekler değil, adeta bir fırtına kopardı. Hasan ise, Zerha'nın aksine, kendi içine kapanık bir gençti. Sırt çantası hep biraz kambur durur, gözleri genellikle defterindeki karalamalara ya da yere sabitlenirdi. Aşkını, kelimelere dökülmekten çok, sessiz bir tapınma haline getirmişti. Zerha'yı görmeden geçirdiği bir gün, yarım kalmış bir şiir gibiydi; onu gördüğünde ise, en coşkun dizeye ulaşır, ama dili düğümlenirdi. O gün, her zamanki gibi, Zerha arkadaşlarıyla kütüphanenin önündeki bankta oturuyordu. Hasan, sanki görünmezmiş gibi, mümkün olduğunca duvara yakın yürüyerek yanlarından geçmeye çalıştı. Zerha'nın sesini duyduğunda, ayakları sanki zemine yapıştı. "Hasan, bir saniye bakar mısın?" Zerha'nın adını söylemesi! Bu, Hasan'ın zihninde yankılanan bir çan sesiydi. Vücuduna giden tüm kan birden yüzüne hücum etti. Elleri terledi, dili damağına yapıştı. Göz göze geldiler. Zerha, meraklı ve hafifçe gülümseyen bir ifadeyle ona bakıyordu. "Şey... benim... benim matematik kitabım sende mi kalmış?" diye sordu Zerha, sesi yumuşak ve melodikti. Hasan'ın tepkisi tam bir felaketti. Kitabın çantasında olup olmadığını bile kontrol edemeden, "B-ben... Şey... ben... hayır," diye kekeledi. Sadece "hayır" diyebilmişti ama bu basit kelime bile ağzından adeta bir sır çıkmış gibi zorlukla fırlamıştı. O sırada fark etti ki, eliyle sırt çantasının fermuarını sıkıca kavramış, parmakları bembeyaz olmuştu. Zerha'nın gülümsemesi hafifçe soldu. "Peki," dedi, biraz şaşkınlıkla, "Önemli değil o zaman." Hasan, tek kelime etmeden, neredeyse koşarak oradan uzaklaştı. Köşeyi döndüğünde, sırtını soğuk duvara dayadı ve derin bir nefes aldı. Kalbi göğüs kafesini parçalayacakmış gibi atıyordu. Utanç, onu yakıp kavuruyordu. Kitap... Kitabın çantasında olup olmadığını bile kontrol etmemişti. Belki de oradaydı. Belki de bu, Zerha'nın ona konuşmak için uydurduğu küçük bir bahaneydi. O akşam, Hasan odasında, Zerha'nın ona dönüp baktığı o anı defalarca zihninde canlandırdı. O ela gözler... Ve o yumuşak ses. Masasının üzerindeki defteri açtı. Sayfanın en üstüne titrek bir el yazısıyla şunu yazdı: Zerha'nın Gölgeleri. Altına ise, o an söyleyemediği her şeyi, tüm karmaşık duygularını dökmeye başladı: Yanımdan geçtin, bir rüzgâr gibi, Adımı söyledin, kalbim eridi. Dilim tutuldu, elim ayağım, Sana söyleyemedim, Zerha'm, tek aşkım... Hasan, aşkını Zerha'ya fısıldayamıyordu, ama defterine, gecenin sessizliğinde, her harfini özenle yazıyordu. O defter, onun utangaçlığının ve platonik aşkının tek şahidiydi. Zerha'nın haberi bile olmadan, o artık, Hasan'ın gizli dünyasının kraliçesi olmuştu. Ve Hasan biliyordu ki, bu utangaçlık zinciri kırılmadıkça, aşkı sonsuza dek Zerha'nın gölgelerinde yaşamaya mahkumdu.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.