Sessizliğin Senfonisi: Giriş Açıklaması

Travmatik bir olay, yirmi sekiz yaşındaki piyanist Eylül’ü, kendi hayatının tam ortasında, mutlak bir yabancılığın kıyısına fırlattı. Gözlerini açtığı yer, İstanbul’un soğuk lüksüyle bezeli, yüksek tavanlı bir evdi. Bu evi, bu lüks yaşamı ve en önemlisi, alnını okşayan adamı—kocası Kerem’i—hiç tanımıyordu.
Eylül'ün zihninden silinen on yıl (18-28 yaşları), sadece romantik bir geçmişi değil, dünyanın en yetenekli piyanistlerinden biri olarak inşa ettiği tüm kariyerini de beraberinde götürmüştü. Kerem, ona sevgiyle yaklaşıyor, bir efsane olduğunu ve her şeyin eskisi gibi olacağını söylüyordu. Ancak Kerem'in gözlerine ulaşmayan o tebessüm ve evin her köşesine sinmiş yabancı koku, Eylül'ün kalbinde soğuk bir şüphe uyandırıyordu.
Müzik, silinen geçmişine açılan tek pencereydi. Parmaklarının **'Clair de Lune'**u hatırlaması, zihninin derinliklerinde Kerem'in mutlu evlilik tablosuna uymayan karanlık bir görüntüyle kesildi: Kırmızı bir şal ve hıçkırık sesi.
Çok geçmeden, eski bir nota defterinin arkasına aceleyle karalanmış, kendi el yazısıyla karşılaştığı şifre, Kerem'in anlattığı hikâyenin tehlikeli bir yalan olduğunu fısıldadı: "Onu bul. Şifre: Kırmızı Şal."
Sessizliğin Senfonisi, kimliğini yitirmiş bir kadının, kayıp anılarını bir dedektif gibi yeniden inşa etme mücadelesidir. Eylül, müziğin şifrelerini çözerek, geçmişindeki büyük boşluğu doldurmaya çalışırken; aşk, ihanet ve sırlarla örülü bir ağın merkezinde duran kocası Kerem'e ne kadar güvenebileceğine karar vermek zorundadır.
Peki o notalar, Eylül’e yeniden kendisini mi verecek, yoksa hayatını tehlikeye atan, susturulması gereken bir sırrı mı açığa çıkaracak?