Gün geldi ağladığım günlere ağladım. hz. ebubekir
KAVUŞMAYAN AŞK ROMAN Hüseyin TURHAL
İstanbul'un baharında, üniversite kampüsünün naifliğinde başlayan ve imkansızlıkla mühürlenen bir aşkın hikayesi. Elif (Şehir ve Bölge Planlama öğrencisi), ailesine olan sorumlulukları nedeniyle aşka...
34. Bölüm

İçilmeyen Suya Yazılanlar: Nüzhet'in Hayali Mektupları Ek bölüm

15 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
İçilmeyen Suya Yazılanlar: Nüzhet'in Hayali Mektupları
Hitap: Yalıların ve Gözlerin Hanımefendisine
MEKTUP I: İlk Görüş ve Çaresizlik (Aşkın Doğuşu)
Tarih: Bilinmiyor, lakin bir yaz ikindisinin ateşiyle yazılmıştır.
Ey Şerife Hanımefendi,
Biliyorum, bu satırlar elinize asla ulaşmayacak. Ulaşsa dahi, satırların yazıldığı elin yıpranmışlığını, yazanın ceketinin yamalı olduğunu göreceğiniz için, sadece tebessüm edip atacaksınız. Lakin ben yazmalıyım. Zira ruhum, o çeşmenin başında size çarptığı günden beri bir harf-i cemedir (donmuş harf), çözülmek için ateşe ihtiyacı vardır.
Sizin gözleriniz... Ah, sizin gözleriniz! Benim sığ dünyamın bütününe açılan tek pencere okyanus mavisidir. O mavidir ki, fakirliğimi bir anlığına unutturur, beni yeryüzünün en zengin şairi yapar.
Fakat size yaklaştığım her an, kendi sefaletimin sesi kulaklarımda uğuldar. Ben bir bankın köşesinde oturan garibim; siz ise bir yalının güneş gören balkonundasınız. Bu mesafeyi biliyorum ve bu mesafede kalacağım. Benim aşkım, size dokunmak değil, size uzaktan tapınmaktır.
Beni affedin; sadece var olduğum ve sizi sevme cüretini gösterdiğim için.
Ebedi Gölgenizden,
Nüzhet.
MEKTUP II: Susuzluk ve Felsefe (Çilenin Derinleşmesi)
Tarih: Rüzgârın en sert estiği, denizin en karanlık olduğu bir kış gecesi.
Ey Mavi Gözlerin Tek Hükümdarı,
Bu gece, denize baktım. Benim çaresizliğim gibi dalgalanıyordu.
Aklım, "Git ve ona bir kelime söyle," diye bağırıyor. Kalbim ise, "Dur! O kelime, aranızdaki şiiri bozar," diye fısıldıyor.
Benim durumum, büyük bir susuzluktur. Siz, o susuzluğun hemen yanı başında akan billur bir pınarsınız. Bana uzanmak o kadar kolay ki... Bir adım, bir eğilme hareketi... Lakin o suyu içmeye yeltenmiyorum.
Çünkü biliyorum, o suyu içmek, benim susuzluğumu bitirir. Benim susuzluğum biterse, size olan aşkım da biter. Benim aşkım, o tatlı ve ebedi yanma hissinin adıdır. Eğer kavuşursam, aşkım ölümlü bir adamın basit sevdasına dönüşür. Oysa ben, yaşanmamış aşkın ebediyetini seçiyorum.
Siz, benim şiirimin konusu olun. Ama asla dizelerimin gerçekliği olmayın. Böylece, size olan aşkım yoksulluğumdan daha büyük kalır.
Kendi isteğiyle susuz kalan Şairiniz,
Nüzhet.
MEKTUP III: İpek Şal ve Korku (Yakınlaşmanın Pişmanlığı)
Tarih: Kışın ortasında, ipek bir kokuyla sarhoş olunan gün.
Ey Kalbime Düşen İlahi Işık,
O ipek şal... Onu bulduğum o gün, size en yakın olduğum andı. O kokuyu, o ipeğin yumuşaklığını... Bir anlığına o yalının havasını soludum.
Fakat size yağmur altında yaklaştığım o anı unutamıyorum. Elim, size şemsiye uzatmak için kalkmıştı. Lakin o ipeği size uzatırken, parmaklarımın kaba ve nasırlı olduğunu hissettim. O an, sizin gözünüzde bir yardımsever değil, bir hadsiz olarak göründüm. Ya da en kötüsü, hiç görünmedim.
O an, benim fakirliğim, benim aşkımın önüne geçti.
Büyük bir utanç duydum. Sizin dünyanızın temizliği ile benim dünyamın tozu, birleşemezdi. Bu, size haksızlık olurdu. Bu, o mavi gözlerin saflığına bir leke olurdu.
Lütfen, o şemsiyeyi uzatmaya yeltenen adamı hatırlamayın. Ben, gölgede durması gereken, sadece uzaktan izlemesi gereken biriyim. Bir daha, o çizginin ötesine geçmeye cüret etmeyeceğim.
Sizden kaçan ama size koşan,
Nüzhet.
MEKTUP IV: Gelin Faytonu ve Ebediyet (Aşkın Son Sözü)
Tarih: Bir sonbahar sabahı, ebedi vedanın şahit olduğu gün.
Ey Mavi Gözlerin Uğurlu Gelinliği,
Şimdi biliyorum ki, benim aşkım bitti. Fakat bu bitiş, bir hüsran değil, bir zaferdir.
Sizi bugün gördüm. Beyazlar içindeydiniz, bir kuğu gibiydiniz. Yanınızdaki adam, sizin dünyanıza ait, size layık biriydi. Ve siz çok mutluydunuz. Sizin mutluluğunuzu görmek... Benim en büyük şiirimin son dizesiydi.
Beni görmediniz. Gözleriniz, yeni bir hayata, güneşli bir geleceğe bakıyordu. Benim yoksul gölgem, o parlak günün altında görünmez kaldı. Ve bu, doğruydu.
O su, aktı ve başkası içti. Ben ise susuz kaldım.
Fakat o su, içilmediği için benim ruhumda ebedi bir lezzet olarak kaldı. Siz benim hayatımın romanı oldunuz, okunmamış, bitirilmemiş, ama sonsuza dek yazılmış.
Böylece, benim aşkım ölümsüzleşti. Kavuşma, okyanus mavisini karaya vurup çamura bulayacaktı. Kavuşmama ise, onu gökyüzüne astı.
Hoşça kalın, Ey Benim İçilmeyen Suyum.
Sizin Ebedi Şairiniz,
Nüzhet.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL