Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
KAVUŞMAYAN AŞK ROMAN Hüseyin TURHAL
İstanbul'un baharında, üniversite kampüsünün naifliğinde başlayan ve imkansızlıkla mühürlenen bir aşkın hikayesi. Elif (Şehir ve Bölge Planlama öğrencisi), ailesine olan sorumlulukları nedeniyle aşka...
4. Bölüm

BÖLÜM 4: İkinci Şans ve Kaderin Engeli

19 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
KAVUŞMAYAN AŞK

BÖLÜM 4: İkinci Şans ve Kaderin Engeli

Elif ve Deniz, kaçınılmaz bir şekilde büyük bir projede bir araya gelmişlerdi. Proje, İstanbul’un tarihi ve eski bir semtinin kentsel dönüşüm planıydı; hem estetik hem de sosyal açıdan hassas bir çalışma gerektiriyordu. Bu, onların sürekli olarak aynı şantiye alanında, aynı toplantılarda bulunmaları demekti.
Başlangıçta, aralarındaki ilişki soğuk, resmi ve tamamen profesyoneldi. Ama eski duygular, tıpkı tarihi semtin yer altından çıkan eski bir su kaynağı gibi, yüzeye sızmaya başladı. Ortak vizyonları, aynı tutkuyla savundukları mesleki prensipleri, onları yeniden birbirine yaklaştırıyordu.
Bir akşam, şantiyede geç saatlere kadar çalıştılar. Hava kararmış, sadece şantiyenin lambaları yanıyordu. Birbirlerine dönüp baktıklarında, aralarındaki mesleki duvarlar yıkıldı.
“Mutlu musun, Deniz?” diye sordu Elif, sesi yumuşak, ama sorgulayıcıydı.
Deniz, elindeki mimari çizimi bıraktı. Gözlerinde, yıllardır taşıdığı yükün ağırlığı vardı. “Sence? Yıllardır herkesin benden beklediği hayatı yaşadım. Kusursuz bir ev, kusursuz bir kariyer... Ama ruhum, yıllardır o sahafta, o şiir defterinde kaldı. Cemre iyi bir insan, ailesinin istediği her şeyi bana verdi ama... ben ona ait değilim, Elif. Hiçbir zaman olmadım.”
Elif’in kalbi hızlandı. Duygularını bastırmak için sertleşmeye çalıştı. “Geçmişe takılıp kalmamalısın. Senin bir eşin var, Deniz. Senin bir hayatın var.”
“Hayatım sen olmadan başladı ve orada bitti,” dedi Deniz, acıyla. “O nişan kararı... O, annemin değil, benim korkaklığımdı. Seni kaybetme korkusu, beni daha da büyük bir kayba itti.”
Elif, direnmeyi bıraktı. O da duygularını inkar edemiyordu. Aras’ın sevgisi gerçekti, ona huzur veriyordu, ama kalbinin derinliklerinde yanan bu alev, sadece Deniz’e aitti.
Tam o sırada, Aras, elinde bir termosta sıcak kahveyle şantiyeye geldi. Gülümseyerek Elif’e yaklaştı, yüzünde neşe ve sevgi vardı. “Biliyorum, bu iş seni bitirecek. Al, biraz dinlen.”
Aras, Elif’e evlenme teklifi etmeye hazırlanıyordu. Onun, bu karmaşık duygusal geçmişi bilmeden gösterdiği dürüst ilgi, Elif’i vicdanen zorluyordu.
Aras gittikten sonra, Deniz, kararlılıkla Elif’e döndü. “Bitireceğim, Elif. Evliliğimi bitireceğim. Ne olursa olsun, seni geri kazanmak istiyorum. Bu sefer, hiçbir şeye aldırış etmeyeceğim.”
Elif, umut ve korku arasında bocalıyordu. “Çok geç, Deniz. Her şey çok değişti.”
“Geç değil,” diye diretti Deniz. “Eğer sen de istersen, hiçbir şey geç değil.”
Elif’in gözleri doldu. Bu, yıllardır beklediği itiraftı. Kafasını salladı. “İstiyorum, Deniz. Ama...”
Tam o sırada, Deniz’in telefonu çaldı. Arayan Meral Hanım’dı, sesi panik ve yıkılmışlıkla doluydu.
“Deniz! Hemen hastaneye gelmelisin! Cemre... Büyük bir kaza geçirdi.”
Deniz’in yüzü bembeyaz oldu. Telefonu kapattıktan sonra, Elif’e baktı. Gözlerinde, umudun yerini dondurucu bir şok ve suçluluk almıştı.
“Ne oldu?” diye sordu Elif.
“Cemre... Bir trafik kazası. Çok ağır yaralanmış.”
Hastanede geçen uzun ve gergin saatlerden sonra, acı gerçek ortaya çıktı: Cemre, omurilik yaralanması nedeniyle yatağa bağımlı hale gelmişti. Felç riski yüksekti ve uzun, meşakkatli bir tedavi süreci onu bekliyordu.
Deniz, hastane koridorunda, çökmüş bir halde duvara yaslanmıştı. Elif, sessizce yanına geldi ve elini omzuna koydu.
Deniz’in sesi, zorlukla çıktı. “Tanrı, bana bir şans verdi Elif. Sonra da bu cezayı yolladı. O’nu bu durumda terk edemem. Ne kadar mutsuz olursam olayım, O’nu bırakamam. Bu, vicdanıma sığmaz.”
Kader, onlara kavuşmaları için ikinci bir şans vermiş, ama hemen ardından, aşılmaz bir engel daha koymuştu. Deniz’in ailesinin baskısı, yerini vicdanın ve insani sorumluluğun ezici yüküne bırakmıştı.
Elif, gözlerini kapattı. Gözyaşları, sessizce süzüldü. Aşkları, yine, yeniden, mutlak bir imkansızlığa çarpmıştı. Deniz’i kaybetmenin acısı, Cemre’ye duyduğu insani merhametle karışıyordu. Biliyordu ki, bu kez, Deniz’i kendi elleriyle bırakmak zorundaydı.
O gece, hastaneden ayrılırken, Elif kalbindeki son umut kırıntısını da geride bıraktı. Sahaf’ın gizli baharı, artık bir mezarlık sessizliğindeydi.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL