Önsöz
Adıyaman. Yüzyıllardır, Fırat Nehri'nin kucağında, devasa Nemrut Dağı'nın gölgesinde saklı kalmış bir sır ve efsaneler diyarı. Bu topraklar, Kommagene Krallığı gibi görkemli medeniyetlere ev sahipliği yapmış, ancak geride bıraktığı hazineler kadar, o hazinelerin peşindeki insan hikâyeleriyle de doludur.
Bu romanın doğumuna ilham veren temel çatışma da tam olarak budur: Tarihin ağırlığı ile insan hırsının hafifliği arasındaki ezeli mücadele.
Karakuş Tümülüsü, sadece bir anıt mezar değil; Kommagene’nin gururunu ve en büyük sırrını, Kraliyet Mührü’nü muhafaza eden sessiz bir kütüphanedir. Ancak bu kütüphane, karanlık bir elin uzanmasıyla bir anda bir suç mahalline dönüşür.
Bu satırları kaleme alırken, bir yanda tarihin fısıltılarını dinleyen Arkeolog Nurten’in idealizmini; diğer yanda ise kanun ve düzeni koruma görevini omuzlamış Komiser Davut’un kararlılığını yan yana getirdim. Onların mücadelesi, sadece bir hırsızlık vakasını çözmekten ibaret değildir; onların savaşı, bilgi ve adalet adına, cehalet ve açgözlülüğe karşı verilmiş bir savaştır.
Roman boyunca tanışacağınız karakterler ve olaylar bütünüyle kurgusal olsa da, onların mücadelesindeki tutku ve Adıyaman’ın mirasını koruma azmi, bu toprakların gerçek ruhunu yansıtmaktadır. Umarım bu hikâye, sizi kadim şifrelerin derinliğine, yeraltı tünellerinin karanlığına ve Kommagene Krallığı'nın görkemli geçmişine doğru sürükler.
Unutmayın; en büyük tehlike, sadece çalınan bir eserin maddi değeri değil, o eserin taşıdığı ruhun ve tarihin sonsuza dek kaybedilme ihtimalidir.
Şimdi, Komiser Davut ve Arkeolog Nurten ile birlikte Karakuş’un sırrını çözmeye hazırsınız.
Keyifli okumalar.

Hüseyin TURHAL