Bir kimseyi sahip olmadığı sıfatlarla övmek, onu kibarca yermek demektir. cemil sena
Kalbe Düşen İkindi
Kalbe Düşen İkindi – Manevî Deneme / Tasavvuf Sohbetleri / Aşk Dünya, kimi zaman sevdiklerimizle, kimi zaman korktuklarımızla sınandığımız bir imtihan yeridir. Bu eser; kıssalar, menkıbeler ve sohb...
49. Bölüm

Kalbin Fısıltıları

86 Okuyucu
4 Beğeni
0 Yorum
Güneş, medresenin taş avlusunun üzerinden alçalmaya başlamış, ışıkları sarı ve turuncu tonlarına bürümüş, gölgeler uzamıştı. Mehlika, derste hocanın sorduğu soruları bir türlü cevaplayamayınca içi burukla dolmuş, kendini eksik hissetmişti. Arkadaşlarıyla dolaşmak için davetleri reddetmiş, yalnız kalmayı seçmişti.

Sokakların taşlarını sayarak yürürken, kalbi hem yorgun hem de hafif bir huzursuzlukla çarpıyordu. İnsanların uğultusundan uzaklaşmak istiyor, düşüncelerini yalnız başına tartmak istiyordu. Gözleri uzaklarda, küçük bir tepenin üzerinde uzanan manzaralı bir noktayı fark etti; yaşlı bir ağacın dibine oturdu. Rüzgâr hafifçe eserken, şalı nazikçe yüzüne ve omuzlarına dolanıyor; rüzgârın dokunuşu şalın kumaşını hafifçe dalgalandırıyordu.

Tam o sırada, uzaktan biri onu izliyordu. İmam Efendi... Mehlika’yı bitkin ve halsiz bir şekilde yürürken fark etmişti. Üzüntüyle kaşlarını çatmış, onun hasta olduğunu düşünmüş ve adımlarını dikkatlice hızlandırmıştı.Birkaç adım kala durdu, sesini nazikçe yükseltti:

— “Mehlika Hatun!”

Sesin ani çıkışı Mehlika’yı önce irkiltmişti; gözleri korkuyla büyüdü, kalbi bir anlığına hızlandı. Sonra tanıdık, güven veren bir tonda devam eden ses, içinde hem heyecan hem de merak uyandırdı.

İmamın gözlerinde hem merhamet hem de samimiyet vardı:

— “Korkuttuysam affola. Haddim değil, lakin iyi olup olmadığınızı merak ettim,hâliniz yüreğimi sızlattı..” dedi kibar ve nazik bir tonda. Ardından izin alarak,dizlerini hafif kırarak Mehlika’nın yanına çömeldi, omuzları dik, duruşu ölçülü ama sıcak bakışlarla doluydu.

Mehlika, ilk anda nefesini tuttu; sonra ise gözlerinde istemsiz bir ışık belirdi. Utangaç bir gülümseme dudaklarında dans etti:

— “Derslerim… pek iyi gitmiyor,” diye mırıldandı, sesi hafif titrek.

İmamın bakışları yumuşadı, bir tebessüm dudaklarında belirdi:

— “Mehlika Hatun, size seve seve yardımcı olmak isterim,tabi sizde uygun görürseniz, kitaplarımı sizinle paylaşmaktan asla çekinmem ” dedi.

Mehlika’nın kalbi hızla çarptı; bu teklif, ona dersleri bahane ederek imamı görebileceği bir fırsat sunuyordu. Hafifçe başını sallayarak:

— “Gerçekten mi? Peki… teşekkür ederim,” dedi titrek sesiyle..İçten içe sevincinden de gözleri parlıyordu.

Rüzgârın taşıdığı hafif yaprak sesi ve ağaçların gölgesi arasında, sessiz ama derin bir yakınlık oluşuyordu. Mehlika, kalbinin kıpırtılarını hissederken, aynı zamanda bir güven ve huzur dalgası da içini kapladı.
Mehlika’nın içindeki heyecan hâlâ tazeyken, imam Efendi gözlerini nazikçe Mehlika’yla buluşturdu..Sonra hafifçe başını eğdi:

— “Mehlika Hatun, izninizle, evinize gelmem pek uygun olmaz. Biliyorum..
Derslerinize yardımcı olmak isterim, fakat dedikoduya mahal vermemek için daha uygun bir yol bulmalıyız,” dedi..
Bundan sebeptir ki;
— “Dersleriniz için gerekli kitaplarınızı burada dikkatlice elden ele verebiliriz. Böylece kimse yanlış bir izlenim edinmez. Size uygun şekilde, zamanı ve yeri önceden belirleyerek tabiki.."
Mehlika utangaç bir ifadeyle başını hafifçe eğdi ve imamın bu ince,derin düşüncesinden dolayı teşekkür etti..

İmam, nazik bir baş selamıyla karşılık verdi:

— “Mehlika Hatun. İlmî çalışmalarınızda başarılar dilerim. İlim konusunda her zaman yanınızda olacağım."
Yaşlı ağacın sessizliği, iki yüreğin arasında geçen nazik, ölçülü ve derin bir anlaşmanın tanığı oldu. Mehlika, hem heyecanla hem de umutla kalbini dinledi; derslerine adım adım hazırlanacağı bir yol bulmuştu artık.

Üç gün sonra...

Medresenin biraz dışında, eski taşlarla çevrili bir patikadan ilerlerken, Mehlika kalbinde hafif bir heyecanla yaşlı bir ağacın altına ulaştı. İmam Efendi, gövdesi kalın, dallarıyle hafif gölge yaratan ağacın altında bekliyordu. Elinde kitapları vardı.
Mehlika hızlı adımlarını imama yaklaştıkça yavaşlattı,adımlar yavaşlarken kalbinin ritmi hızlandı..
Selamlaşmanın ardından elleri Mehlika’ya değmeden, nazik bir mesafeden kitapları uzattı.
— “Derslerinizde faydalı olur umarım, Mehlika Hatun.İhtiyacınızda , seve seve her zaman yardımcı olurum,” dedi.
İyi dersler dileyerek Mehlika'nın yanından ayrıldı..
Kitapları aldığında bağrına bastı Mehlika.
Kalbi heyecandan hafifçe çarpıyor, ama bir yandan da bu ölçülü mesafenin verdiği güvenle kendini rahatlamış hissediyordu.
Başını kitaplara iyice eğdi,kokladı..
"Elleri değdi"diye mırıldandı..
Yine kendi uydurduğu bi melodiyle medreseye gitti

Güneş, hafifçe batıya kayarken, taş patikanın üzerinden uzun gölgeler düşüyordu. Mehlika, yaşlı ağacın dibinde oturmuş, kitapları önüne serilmişti. İmam Efendi, her seferinde nazik bir mesafe bırakarak kitapları elden ele uzatıyor, Mehlika’nın onları almasını sağlıyordu. Aralarındaki mesafe ölçülüydü, elleri değmiyordu; fakat o mesafe bile kalbinde fırtınalar yaratıyordu.

Kitapları aldığı anda Mehlika, bir yandan heyecanla kalbi çarparken bir yandan da kitapların kapağını hiç açmamanın suçluluğunu taşıyordu..
“Kitapları alır almaz, sanki çalışmış gibi notlar alıyor, anlamış gibi cümleler kuruyordu.”

— “Görüyorum ki, Mehlika Hatun, derslerinize özen gösteriyorsunuz,” dedi her seferinde, gözlerindeki hafif gülümseme bir nevi ödül gibi.

Mehlika, yüzünü hafifçe kızararak başını sallıyor, ama kalbinde çarpan fırtınayı saklıyordu.
Ders çalışması mı? Hayır, ders kitaplarının sayfaları yerine zihninde sürekli İmam Efendi’nin duruşunu, sesini, bakışlarını tekrarlıyordu.

Gün geçtikçe bu alışkanlık bir ritüele dönüştü. İmam Efendi kitabı uzattı, Mehlika aldı; bir süre sessizce oturdular, sonra Mehlika geri verdi. Kitapların arasında gerçek bir ders çalışması yoktu ama İmam Efendi bunu fark etmemiş, Mehlika da bunu beceriyle saklıyordu.

Ve Mehlika, boş vakitlerinde defterini açıyor, ama sadece kendi kalbine yazıyordu. Onun için sayfalar, derslerin değil, duygularının yansımasıydı. Mektuplar, henüz kimseye ulaşmamış hislerin sessiz tanıklarıydı. “Bugün sana bakarken kalbim böyle çarptı,” “Sözlerin zihnimde yankılanıyor,” gibi cümleler, özenle yazılıyordu. Defteri kapatıyor, kimseye göstermeden saklıyor, hatta kendi kendine gülüyordu: “Belki bir gün… belki hiç.”

İmam Efendi, her seferinde Mehlika’ya nazik bir mesafeden bakıyor, onun yüzündeki heyecanı ve gözlerindeki ışığı fark ediyordu. Fakat sessizliğini koruyor, sadece kitapları teslim edip sessizce uzaklaşıyordu. Mehlika, her geri gidişinde biraz daha derin bir özlem hissediyor, kitapların yüzüne bile bakmamış olmanın verdiği küçük suçluluk ve büyük sevinç arasında gidip geliyordu.

Günler böyle geçti; her buluşma, her kitap alışverişi, her ölçülü bakış, Mehlika’nın kalbini biraz daha sarıyor, ders çalışmayı unutmasına neden oluyordu. Ama o, İmam Efendi’ye karşı hislerini sessizce büyütüyor, defterine ve günlüğüne yazıyor, kendi iç dünyasında saklıyordu. Kitapların arasında dersler değil, aşkın ilk çarpıntıları gizliydi
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL