Biz ancak bize hayran olanları can ve yürekten överiz. la rochefaucauld
Kalbe Düşen İkindi
Kalbe Düşen İkindi – Manevî Deneme / Tasavvuf Sohbetleri / Aşk Dünya, kimi zaman sevdiklerimizle, kimi zaman korktuklarımızla sınandığımız bir imtihan yeridir. Bu eser; kıssalar, menkıbeler ve sohb...
73. Bölüm

"İkimizin Dünyası"

47 Okuyucu
1 Beğeni
0 Yorum
Mahallenin sessiz sokağında, Mehmet sessizce Mehlika'nın evine yaklaştı. Kalplerini dolduran sevgi ve birbirlerine duydukları bağlılık, adımlarına yansıyordu. Kapıyı çaldığında, Mehlika'nın annesi açtı. Gözlerinde hem şefkat hem de onay parlıyordu.

— Hoş geldin oğlum, dedi annesi.

Mehmet hafifçe eğildi, gülümseyerek:
— Hoşbuldum Elif anne, bugün Mehlika'yı biraz yürüyüşe çıkarmak istiyorum. Sizin izninizle, tabi…

Anneden tatlı bir gülümseme geldi:
— "Emanetime gözün gibi bakacaksan tabiki" dedi

Mehmet, gözleri anneden Mehlika'ya kayarken, yavaşça gülümsedi:
— "Merak etmeyin, emanetinize gözüm gibi bakacağım. Ve geri size teslim edeceğim, söz veriyorum."

Mehlika, başını hafifçe öne eğdi, utangaç ama mutluluk dolu bir tebessümle karşılık verdi. Başlangıçta bakmaya cesaret edemediği gözlerini artık Mehmet’ten ayıramıyordu. Her bakışı, kalplerinin sessiz konuşması gibiydi; kelimeler gereksizdi, sadece gözler anlatıyordu.

Anneden ve Mehlika'dan yükselen hafif gülüşler, o anın sıcaklığını daha da artırıyordu. Mehmet nazikçe Mehlika'ya "buyrunuz efenim " diye yol göstererek birlikte evden dışarı çıktılar.
Mehmet ve Mehlika, evden çıktıktan sonra mahalle sokaklarında yürümeye başladılar. Adımları sakin ve uyumlu, sohbetleri ise hafif ve doğal bir akıştaydı. Çocukların sesi, komşuların selamlaşmaları, sokaktaki günlük telaş… Hepsi onların etrafında, ama bir o kadar da uzakmış gibi hissediliyordu.

Mehlika, başını hafifçe eğip Mehmet'e bakarken, gözlerini ayıramıyordu artık. Eskiden bakışlarını kaçırdığı o anlar geride kalmıştı; şimdi her adımda, her bakışta kalplerindeki sevgi daha da belirginleşiyordu. Mehmet de Mehlika'ya doğru bakarken dudaklarının kenarında hafif bir gülümseme vardı, gözleri ise yavaş yavaş derinleşen bir sıcaklık taşıyordu.

Mahalleyi geride bırakıp yeşilliklerle dolu sessiz bir alana yaklaştıklarında, adımları ağırlaştı. Toprak ve çimenin verdiği hafif esneklik, etraflarındaki sessizlik… Her şey sanki sadece onların dünyasında dönüyordu. Rüzgar, ağaç yaprakları arasında hafifçe fısıldıyor, kuşlar uzaklardan cıvıldıyordu.

Mehmet, durdu ve elini nazikçe uzattı. Gözlerinde tatlı bir gülümseme, dudaklarının kenarında ise hafif bir tebessüm vardı.

Mehlika, tereddütle ama istemsiz bir iç çekişle elini uzattı. Parmaklarının Mehmet'in parmaklarıyla buluştuğu o an… dünyaları durdu. Elleri birbirine değdiğinde bir sıcaklık yayıldı; sanki kalpleri bir ritimle eşleşmiş gibi attı.
El ele tutuşmaları, sessiz bir konuşmaydı. Kalpleri, ellerinin arasındaki dokunuşta kelimelerden daha çok konuşuyordu. Mehlika'nın iç sesi fısıldıyordu: "Sıcacık… Elleri..."
Mehmet' in iç sesi ise sessiz ve derindi: "Ahh Mehlikam..Ellerin...Artık bırakmayacağım…"

Avuçları birbirine sıkıca değiyordu, sıcaklık ve güven hissi ellerinden ruhlarına kadar yayılıyordu. Her adımda, ellerinin birleştiği nokta, bir bağ gibi onları birbirine kenetliyordu. Göz göze geldiklerinde, hiçbir kelimeye gerek yoktu; bakışlarındaki sevgi, tüm sessizliği dolduruyordu.

Rüzgar hafifçe yüzlerini okşadı.Ve o ilk el ele yürüyüşlerinde, ikisinde de tarifsiz bi huzur vardı.İkindinin güneşi yüzlerine vururken,sessizce birbirlerinin nefeslerini dinliyorlardı.

Ağır adımlarla gezinirken Mehmet yavaşça durdu. Etraf, ağaçların gölgesinde sessizleşmişti. Mehmet, Mehlika’yı nazikçe bir ağaca yönlendirdi; Mehlika, başını hafifçe eğip, güvenle ağacın gövdesine yaslandı.

Derin bir nefes aldı, gözlerini kapadı ve yavaşça başını Mehmet'in omzuna dayadı. O an dünya durmuş gibiydi.Yalnızca kalplerinin sessiz ritmi, birbirine yakınlığın verdiği sıcaklık, ellerinin temasındaki hafif elektrik hissi vardı.

Mehmet, Mehlika'nın omzunu nazikçe kavradı ve onu yavaşça kendine çekti. Diğer eliyle Mehlika'nın ellerini tuttu; parmakları birbirine dolandığında, ellerin arasından yayılan sıcaklık ikisinin de ruhuna işliyordu. Mehlika'nın kalbi omzunda hissedilen güvenle hızla çarpmaya başladı.

Ve gözleri kapalıyken bir dörtlük okudu:

"Gözlerin bir deniz, ben dalgalarında kaybolurum,
Ellerin ellerimde, dünya sessiz, zaman durur.
Kalbim sana ait, her nefeste adını sayarım,
Yanındayken her yer, cennet olur bana, anlar mısın?"
Sonra gözlerini açtı Mehmet'in gözlerine sevgiyle baktı uzun uzun..

Mehmet'te bir dörtlükle kalbinin sesini lisânına döktü:
"Senin yanında her an, zaman durur sessizce,
Kalbim senin ritminle çarpar gizlice.
Ellerin ellerimde, bütün dünya unutulur,
Seninle olmak, ruhumu sarar, hüzün bile erir yavaşça…"
Mehmet, Mehlika'yı daha da yakınına çekti ve daha kuvvetli sarıldı dörtlüğünü okurken.Ve gözlerine daldı bir müddet.

Sonra ortamın büyüsünü dağıttı.
Mehmet, şakacı bir bakışla ona eğildi:
— "Vallahi, Gülistan şu hâlimizi görseydi… kim bilir ne derdi? "
Mehlika dudaklarını büzüp, gözlerini hafifçe kısarak ona baktı. Şakacı bir edayla omzunu azıcık ısırır gibi yaptı, sonra :
— "Senin aklına hep o mu gelir? Bir daha adını bile anma, yoksa gerçekten ısırırım seni."
Mehlika'nın kıskançlığı hoşuna gitmişti Mehmet’in. Cebinden küçük aynasını çıkarıp kendine baktı. Bir eliyle de saçlarını parmaklarının arasından geçirip düzeltti. Hafif bir tebessümle, göz ucuyla Mehlika'ya bakarak şakalaştı:

— "Şu tipe aşık olmamak da imkânsız. Baksana Mehlikam… Nasıl yakışıklıyım ama..Allah beni nazarlardan saklasın."

İçten içe gülüyor, ama gözleriyle de yandan yandan Mehlika'ya göz süzüyordu.
Mehlika derinden bir nefes aldı, sonra bir hışımla yerinden kalktı. Yerdeki yığıntı yaprakları kucaklayıp birden Mehmet'in başından aşağı bırakıverdi.

— "Şimdi nazar değmez işte! Gülistanmış… Yakışıklıymış… Mışş mışş…" diyerek alaylı bir ses tonuyla birden koşmaya başladı.
— "Ben eve gidiyorum!" diye de ardına seslendi.

Oysa Mehlika da içten içe sadece şaka yapmak, Mehmet' in şakasına alınmış gibi biraz korkutmak istemişti.

Mehmet, üzerindeki yaprakları hızla silkerek attı. Sonra kahkahasını bastıramadan arkasından koşmaya başladı:
— "Vallahi şaka yaptım Mehlikam! Tamam, bir daha seni kıskandırmam!" diye sesleniyor, onu yakalamaya çalışıyordu.

Mehlika kahkahalarla gülüyor, ama hızını hiç kesmiyordu. Aksine daha da hızlanmıştı. Arkasına dönüp Mehmet'e bakarken, gözlerini kısarak ona muzipçe bir bakış fırlattı.

Mehmet o bakışı görür görmez Mehlika'nın oyununu anlamıştı. Adımlarını sıklaştırıp hızla ona yetişti:
— "Koş bakalım Mehlikam! Sanki benden kaçabileceksin… Senin yanın benim yerim!" dedi ve belinden kavrayıp ani bir hareketle durdurdu onu.

Birden ikisi de durdu, nefes nefese kalmışlardı. Kalplerinin ritmi sanki göğüslerinden taşacak gibiydi. Mehmet, soluk sokuğa Mehlika'ya doğru iyice eğildi, nefesi onun boynuna değdi. Fısıltıyla kulağına:
— "Seni seviyorum, Mehlikam…" dedi

Mehlika tebessümle geriye Mehmet'in yüzüne döndü ve başını kaldırdı, göz göze geldiler. Sonra usulca başını Mehmet'in bağrına yasladı:
— "Ben de seni seviyorum Mehmet… Ben de seni."

Ve sustular…
Artık ne kuş sesi, ne rüzgâr ...Yalnızca iki kalbin aynı ritimde çarpışını duyuyorlardı.

Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL