Hazine Avcıları: Antik Dünyanın Kapıları Açılıyor!
Bu kitapta, define avcılarının nefes kesen maceralarına tanık olacak, heyecan dolu bir serüvene atılacaksınız. Tarihin derinliklerinde gizlenmiş, u...
Gece, ayın solgun ışığı eski Rum köyünün yıkık taş duvarlarına vuruyordu. "Tam burası," dedi Civan, elindeki eski parşömeni göstererek. "Üç servi ağacının gölgesinin kesiştiği yer. Rivayet doğruysa, 'Uçan Define' buradadır." Civan, genç ama gözleri hırsla parlayan bir defineciydi. Yanında, ondan yaşça büyük, daha temkinli ama aynı derecede yorgun bir heyecan taşıyan arkadaşı Haydar vardı. Saatlerdir kazıyorlardı. Ter, sırtlarından aşağı süzülüyordu. Aniden, kazmanın ucu tok bir sese çarptı. "İşte! Haydar, bulduk!" Dakikalar sonra, topraktan ağzı taş bir kapakla sıvanmış, irice bir toprak küp çıkardılar. Küpün üzerindeki yeşilimsi küf tabakası, onun asırlardır orada yattığını gösteriyordu. Heyecanları, yorgunluklarını unutturmuştu. Civan, küpün ağzını zorlayarak açtı. İçeriden yayılan toprağın ve metalin ağır, bayat kokusu ciğerlerine doldu. Ardından, ay ışığı küpün içine düştü ve göz kamaştırıcı bir manzara ortaya çıktı: Küp, ağzına kadar eski, damgalı, parlak altın sikkelerle doluydu. "Tanrım! Gerçekmiş!" diye fısıldadı Haydar, elleri titreyerek. Civan bir avuç altını kaptı. Sikkeler elinde, yüzyıllık soğukluklarını ve ağırlıklarını hissettiriyordu. İkisi de sessizliğe büründü, bu muazzam zenginliğin şokuyla. Tam o anda, küpün içinden hafif bir vızıltı duyuldu. Önce Civan, sonra Haydar duraksadı. Ses, küpün derinliklerinden geliyordu. Vızıltı giderek yükseldi, bir fısıltıdan uğultuya dönüştü. Civan, elindeki altınları küpe doğru tuttu. Bir şeylerin yanlış olduğunu hissediyordu. Küpün içindeki altınlar parlamayı bıraktı ve garip bir şekilde titremeye başladılar. Sonra oldu. Küpün içindeki altın sikkeler, tek tek, sanki görünmez bir güç tarafından itiliyormuş gibi yükselmeye başladılar. Ve havada, altın parıltıları içinde, o altın sikkeler şekil değiştirdi. Bir anda, küpün ağzından dışarı doğru fışkıran şey, artık altın sikke yığını değildi. Binlerce, belki on binlerce, kanatları altından, gövdeleri erimiş altın sarısı renkte arı sürüsüydü. Vızıltı, göğü delen bir uğultuya dönüştü. "Ne... Ne oluyor?" diye kekeledi Haydar, dehşetle geriye sıçrarken. Altın arıları, iki definecinin başının üzerinde büyük, dönen, parıldayan bir bulut oluşturdu. Sanki rüzgarda sürüklenen altın tozu gibiydiler. Sürü, bir an definecilere doğru alçaldı, sonra aniden, rüzgarın taşıdığı bir kum fırtınası gibi göğe doğru yükselmeye başladı. Civan, ne yapacağını bilemeyerek elindeki son iki altın sikkeyi havaya fırlattı. O sikkeler de sürüye katıldı ve arıların bir parçası oldu. Göz açıp kapayıncaya kadar, tüm küp boşalmıştı. Altın arı sürüsü, ay ışığının altında parlayarak, uzaktaki dağların karanlık siluetine doğru hızla uçtu. Kısa süre sonra, gökyüzünde geride bıraktıkları tek şey, geriye kalan vızıltının yankısı ve Civan ile Haydar'ın şaşkın yüzleriydi. İki defineci, boş küpün başında, dizlerinin bağı çözülmüş bir halde kaldılar. Ellerinde ne bir sikke, ne de bir parça altın tozu vardı. "Uçan Define," diye fısıldadı Haydar, gözleri hala gökyüzünün boşluğuna takılı. "Altın değilmiş, altının ruhuymuş..." Civan, küpün yanındaki ıslak toprağa oturdu. Yılların hırsı, yorgunluğu ve o anki muazzam hayal kırıklığı birleşmişti. Yüzünde, ne öfke ne de keder vardı; sadece, bir anlık mucizenin getirdiği büyük boşluk vardı. Buldukları, onlara sadece bir anlık parıltı vermiş, sonra ait olduğu yere, rüzgara ve mitlere geri dönmüştü. Geriye, eski köyün taşları arasında, bir küp dolusu hiçlik ve bir zamanlar altın olan arıların vızıltısının silinmez anısı kaldı...
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.