Hazine Avcıları: Antik Dünyanın Kapıları Açılıyor!
Bu kitapta, define avcılarının nefes kesen maceralarına tanık olacak, heyecan dolu bir serüvene atılacaksınız. Tarihin derinliklerinde gizlenmiş, u...
Karanlık çökmüş, ay hilal şeklinde gökyüzünü nazlı nazlı süslüyordu. Bölgenin tanınmış definecileri, bir tepenin yamacındaki loş ışıklı kahvede toplanmış, hararetli bir sohbete dalmıştı. Herkesin gözünde parlayan tek şey, toprağın sır gibi sakladığı o ışıltılı hayaldi: Define. Sohbetin bir yerinde, henüz yüzü bile tam oturmamış genç bir defineci, masaya doğru eğilerek heyecanla konuştu: “Yeter gayrı! Ben bu yoksulluğa dayanamıyorum. Yarın sabah erkenden yola koyulacağım. Defineyi bulup bu sefaletten kurtulacağım!” Sessizlik çöktü. Ardından, masanın başköşesinde oturan, ömrünü toprağın altındaki sırları çözmeye adamış, ak sakallı, yaşlı bir defineci ağır ağır doğruldu. Sesi, yılların yorgunluğunu ve bilgeliğini taşıyordu: “Evlat, sen o definenin tozunu bile alamazsın. Hatta yerini bulsan bile, içinden bir çakıl taşı bile çıkartamazsın.” Genç adamın hevesi kursağında kaldı. Şaşkınlıkla yaşlı adama baktı. “Neden amca? Defineci dediğin kazmasını küreğini alır, işin gereğini yapar!” Yaşlı adam gülümsedi, gözlerinde derin bir bilgelik parıltısı vardı. “Senin işin gereğini yapman yetmez. Defineyi, zamanında cinler koyar, cinler korur. O bir tılsımdır.” Genç adamın yüzü umutla aydınlandı: “O zaman amca, bana bir yol göster! Ne yapayım ki o tılsımı çözüp, o definenin tek bir parçasını bile çıkartabileyim?” Yaşlı adam eliyle genci susturdu. “Evlat, sözümü kesme. Heyecanlanma. Şimdi sana anlatacağım. Kulağını aç ve beni iyi dinle, zira bu sırrı kolay kolay kimseye vermezler.” Masadaki diğer defineciler de nefeslerini tutmuş, merakla yaşlı bilgenin ağzından çıkacak her kelimeye odaklanmıştı. “Şimdi, cinler o definenin üstüne bir nöbetçi gümrüğü kurarlar. Gece gündüz, defineyi beklerler. O nöbetçiler oradayken, o toprağın altındaki her şey mühürlüdür. Hiçbir güç onu alamaz. Ama…” Yaşlı adam bir an durdu, sesini alçalttı. “Ama, her askerin olduğu gibi, cinlerin de bir nöbet değişimi vardır. Onlar görev teslimi yaparken, bir anlık boşluk oluşur. Tıpkı devir teslim anındaki saniyelik bir dalgınlık gibi…” Yaşlı adam, gence doğru eğildi, gözlerinin içine baktı. “İşte tam o anda, o devir teslim yapılırken, sen orayı bir şekilde kazıp, defineyi çıkartmalısın. O boşluk saniyeliktir. Kaçırırsan, yakalanırsın. Anladın mı? Sadece nöbet değişiminde!” Genç delikanlı, bu yaşlı bilgenin karşısında ağzı açık kalmıştı. Yıllardır duyduğu efsaneler, bu basit ama ürkütücü sırrın yanında gölgede kalıyordu. Ne diyeceğini şaşırdı. Defineci amca, ona sadece definenin yerini değil, onu koruyan görünmez gücün zaafını göstermişti. Artık yoksulluktan kurtuluş, bir kazma darbesine değil, kısa bir nöbet değişiminin zamanlamasına bağlıydı.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.