Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
HAZİNE AVCILARI (Hikayeler) Hüseyin TURHAL
Hazine Avcıları: Antik Dünyanın Kapıları Açılıyor! Bu kitapta, define avcılarının nefes kesen maceralarına tanık olacak, heyecan dolu bir serüvene atılacaksınız. Tarihin derinliklerinde gizlenmiş, u...
10. Bölüm

Bilgenin Öğüdü: Kırılan Semboller ve En Büyük Define

14 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Hazine Avcıları - 10
Hikaye

Bilgenin Öğüdü: Kırılan Semboller ve En Büyük Define

Antik Anadolu'nun güneşi, tozlu bir vadinin üzerindeki binlerce yıllık bir kaya oluşumunu ısıtıyordu. Bu kayanın yüzeyinde, geçmiş uygarlıkların izlerini taşıyan, derin ve anlamlı bir boğa sembolü kazılıydı. Sembolün hemen altında, aceleyle kazılmış taze bir çukurun kenarında, üç genç defineci ter içinde çalışıyordu.
Onlar için bu boğa sembolü, geçmişin bir emaneti değil, gelecekteki zenginliklerinin anahtarıydı. Gözleri, toprak altından çıkaracakları altınların ışıltısıyla kör olmuştu; tarihî değer, manevi miras ya da kültürel zenginlik onlar için hiçbir şey ifade etmiyordu. Sadece paranın, gücün ve hızlı zenginleşmenin cazibesine kapılmışlardı.
Tam bu esnada, vadiye doğru ağır ama kararlı adımlarla Yaşlı Bilge İlyas Dede yaklaştı. Dede, bu toprakların yadigârıydı; yüzündeki her bir çizgi, okuduğu her bir taş, dinlediği her bir efsaneden izler taşıyordu. Elinde sadece, sapı yılların verdiği cilayla parlamış sade bir değnek vardı.
"Evlatlarım," dedi, sesi kuru toprağın üstünde yankılanarak. "Ne büyük bir telaş bu? Ne arıyorsunuz bu sessiz taşın dibinde?"
Gençlerin lideri olan Kasap lakaplı iri yarı adam, küreğini yere sertçe vurdu. "Define arıyoruz Dede! Bu sembol, çok eski bir imparatorluğun hazinesinin yerini gösteriyor. Birkaç saate kalmaz, zengin olacağız!"
İlyas Dede, gözlerindeki derin hüzünle, genç adamın heyecanlı yüzüne baktı. "Zenginlikten ne anlıyorsunuz, evlatlar? Bir avuç metal mi? Oysa siz, zengin olmak isterken, farkında olmadan kendinizi fakirleştiriyorsunuz."
Diğer bir defineci, "Nasıl fakirleşiriz Dede? Altın topraktan çıkınca, zengin olacağız işte!" diye itiraz etti.
Bilge, ellerini açtı ve yavaşça, o kadim sembole doğru uzandı. "Bakın şu boğaya. O bir işaret değil, bir hikâyedir. O, binlerce yıl önce yaşamış, bu topraklara ruhunu katmış insanların inançlarını, sanatlarını, bilgeliklerini fısıldıyor. Siz bu sembolü kırmakla tehdit ettiğinizde, bir mezar soyguncusu gibi davranıyorsunuz. Ve unutmayın, işaretin içinde define yok, asıl define işaretin kendisinde saklı."
Kasap alaycı bir şekilde güldü. "Bunlar kuru laflar Dede. Bize altın lazım, bize para lazım. Bırak hikâyeyi, biz biliyoruz, büyük bir tılsım var bu defineyi koruyan. Onu da kırarız!"
İlyas Dede, değneğini toprağa dayadı ve o meşhur nasihatini, sanki yüzyıllardır bekleyen bir felsefeyi dillendirircesine söyledi: "Evlatlarım, toprak altında tılsım falan yok. Tılsım, insan zihninin bilgisizliğinden beslenir. En büyük zenginlik, dünyadaki tüm hazinelerden daha değerli olan, bilgidir. Bilgi, sizi zenginliğe götüren tek gerçek tılsımdır."
"Siz bir antik sembolü kırdığınızda, sadece bir taşı değil, bir bilgi kapısını, bir tarihî kültürü kırarsınız. Bulduğunuz o küçük çömlek parçası bile, o topraktan çıkan her tarihi eser, size atalarınızın yaşamını, sanatını ve dehasını anlatır. Bunları alıp satmak, ya da daha kötüsü, hırsla parçalamak... Bu, kendi köklerinizi kesmek demektir!"
Gençler, Dede'nin sözlerinin ağırlığı altında ezilirken, duraksadılar. Kasap bile küreği bir an için sıkmayı bıraktı.
"Şimdi size en büyük zenginliği nerede bulacağınızı söyleyeceğim," dedi İlyas Dede, sesi artık bir fısıltı kadar yumuşaktı ama otoritesini koruyordu. "Küreği bırakın. O kazdığınız çukuru kapatın. O sembole, bir define haritası olarak değil, bir kitap olarak bakın. Onu okumayı öğrenin."
"Eğer gerçekten zengin olmak istiyorsanız, bilgi arayın. Gidin, bu sembolün ne anlama geldiğini araştırın. Bu topraklardan çıkan her eserin, insanlığın ortak mirası olduğunu anlayın. Bulduğunuz her parçayı -bir sikke, bir seramik, bir heykel- müzeye verin. Müzeye vermek, onlara değerini biçmektir. Bir kişi için birkaç günlük zenginliktense, tüm insanlık için sonsuz bir bilgi kaynağı yaratırsınız."
İlyas Dede, onlara son kez derin bir bakış attı. "Altın biter, para kaybolur, ama bilgi kalır. Bilgisi olan insan, en büyük zenginliğe sahiptir. Çünkü o, çevresindeki her şeyi okuyabilir, anlayabilir ve koruyabilir. Zengin olma hırsınızla tabiata zarar vermekten, tarihi kültür mirasını yok etmekten vazgeçin. En büyük zenginlik bilgi'dir; bilgelik, huzur ve kalıcı değer getiren tek define budur."
O gün, üç genç defineci, ellerindeki kürekleri bıraktı. Çukurlarının kenarına oturup, ilk kez o boğa sembolüne bir nesne olarak değil, bir soru olarak baktılar. İlk derslerini almışlardı: Asıl hazine, toprak altında değil, zihinlerindeki karanlığı aydınlatacak bilgi ışığındaydı. Ve o günden sonra, eski mesleklerini terk edip, hayatlarını tarih ve arkeoloji okumaya adadılar. Onlar artık, geçmişin koruyucuları ve bilginin definecileri olmuşlardı.

Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL