Hazine Avcıları: Antik Dünyanın Kapıları Açılıyor!
Bu kitapta, define avcılarının nefes kesen maceralarına tanık olacak, heyecan dolu bir serüvene atılacaksınız. Tarihin derinliklerinde gizlenmiş, u...
Kapalıçarşı'nın eski, unutulmuş bir köşesinde, yıllardır tek bir hazine fısıltısıyla yaşayan iki kardeş, Ali ve Veli, bir gece vakti kazmaya başladılar. Rivayete göre, büyük dedeleri, İstanbul'un fethinde payına düşen en değerli şeyi, kimsenin bulamayacağı bir yere saklamıştı. Ali, güçlü kollarıyla küreği toprağa her vuruşunda bir umut ışıltısı yayarken, Veli, elindeki eski parşömenden gözlerini ayırmıyordu. Gecenin dördüncü saatine yaklaştıklarında, kürek "tak" diye tok bir sese çarptı. Kalpleri yerinden çıkacak gibiydi. Toprağı hızla temizlediler. Karşılarında, kalın sırlı, koca bir küp duruyordu. Tıpkı efsanelerdeki gibi! "Bulduk!" diye fısıldadı Ali, sesi titreyerek. "Büyük dedenin hazinesi!" Aceleyle küpü yerinden oynattılar ve ağzındaki ağır, kurumuş kapağı sökmek için uğraştılar. Nihayet, "hırt" diye iğrenç bir sesle kapak yerinden çıktı. Küpün içi, ay ışığında parlayan bir yığınla doluydu. Göz kamaştırıcı, şekilsiz, pürüzsüz... Altınlar! İki kardeş, zenginliğin kokusunu içlerine çekerek, ellerini o pırıltılı yığının içine daldırdılar. Ama dokundukları anda, altının o soğuk parlaklığı tuhaf bir şekilde kıpırdamaya, canlanmaya başladı. Ali'nin eline aldığı ilk sikke, avucunda büküldü ve saniyeler içinde kararmış, iğrenç bir silüete dönüştü. Veli'nin elindeki altın tozları ise havada birleşerek hızla şekil aldı. Altın yığını, müthiş bir vızıltıyla canlanarak, yüzlerce, binlerce küçük, kara, öfkeli yaratığa dönüştü. Akrepler! Küpün ağzından dışarı fırlayan bu altın-akrep ordusu, iki kardeşin üzerine saldırdı. Zehirli kuyrukları havada şaklıyordu. "Lanet olsun!" diye bağırdı Ali, kollarını yüzüne siper ederken. "Bu servet değil, bu bir lanetmiş!" Veli'nin aklına, büyük dedenin parşömendeki son satırı geldi: “Hırsınla aldığın her şey, sonunda seni sokacak zehir olacaktır.” Hazineler, arzulanan servet değil, yozlaşmış bir hırsın vücut bulmuş cezasıydı. Ali ve Veli, o daracık, unutulmuş yerde, kendi açgözlülüklerinin yarattığı altın akreplerin saldırısıyla boğuşarak, bulduklarını sandıkları şeyin aslında onları yok eden lanet olduğunu anladılar. Ertesi sabah, Kapalıçarşı'nın o köşesinde, ne küp ne de altınlar vardı. Sadece iki çift eski ayakkabı ve küreğin yanına düşmüş, kararmış, paslanmış bir parşömen parçası kalmıştı. Üzerinde sadece tek bir kelime okunuyordu: “Boşuna.”
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.