Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
HALACI MANSUR Roman Hüseyin TURHAL
Mansur bin Hüseyin, bilinen adıyla Hallac-ı Mansur... O, asırlar boyunca, tasavvuf yolcularının bir ucu keskin kılıç, diğer ucu ise sonsuz bir aşk denizi olan menkıbesi olagelmiştir. O, zühd ve riyaze...
20. Bölüm

Bölüm 5: Altın ve İman Sınavı Ziyafetin Gözyaşları

5 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum

Bağdat’ın en zengin tüccarlarından Hâşim’in konağı, o gece incir ve amber kokularıyla doluydu. Ziyafet salonunun mermerleri bile gümüş işlemeli halılarla örtülmüştü. Köşedeki devasa altın şamdanlar, zenginlerin yüzlerindeki memnuniyeti parlatıyordu. Bu zenginliğin ortasında, soluk, yamalı hırkasıyla Halacı Mansur bir tezat olarak duruyordu. Onu davet etmelerinin sebebi, dindarlıklarıyla övünmek ve belki de Mansur’un manevi gücünden bir parça kapmaktı.
Yemekler yendi, şerbetler içildi. Konuşma, doğal olarak Bağdat’ın artan refahına ve tüccarların Allah yoluna yaptıkları 'büyük' bağışlara geldi. Herkes birbiriyle yarışıyor, ne kadar cömert ve imanlı olduklarını kanıtlamaya çalışıyordu.
Mansur, sessizliğini koruyordu. Ancak gözleri, masadaki riyakârlığı, tabaklardaki israfı ve kalplerdeki açgözlülüğü görüyordu. Nihayet, herkesin bakışları ona çevrildiğinde, Mansur yavaşça yerinden kalktı. Salon aniden buz kesti.
Ayak Altındaki Gerçek
Mansur, elinde gümüş bir tepsi tutan hizmetçiye yaklaştı. Tepsiyi kibarca yere koydu ve tabağın üzerindeki altın işlemeli örtüyü sıyırdı. Gözleri, salondaki her bir tüccarın gözünde tek tek durdu. Sesi, kükreyen bir aslan gibi değildi; aksine, tehlikeli bir fısıltı gibiydi.
"Ey Bağdat’ın beyefendileri! Sözleriniz, altın tellerle işlenmiş ama ruhlarınız, çürümüş bir balık kadar ağırdır. Hepiniz, imanınızla övünüyorsunuz. Peki, söyleyin bana; İmanınız nerede saklıdır?"
Tüccarlar şaşkınlıkla birbirlerine baktılar. "İmanımız kalbimizdedir, camilerimizdedir, zekâtımızdadır!"
Mansur acıyla gülümsedi. Parmağıyla, tam önündeki, en kıymetli ipliklerle dokunmuş Fars halısının bir köşesini işaret etti.
"Hayır! Yalan söylüyorsunuz! Biliyorum ki, sizler için din, bir örtüden ibarettir. Sizin imanınız, benim şu ayağımın altındaki kirli toprağa gömülmüştür."
Salon, bir skandalın eşiğindeydi. Tüccar Hâşim, öfkesini gizleyemedi. "Bu bir hakarettir, derviş! Hemen bu sözlerden dön!"
Mansur, başını iki yana salladı. "Dönmem. Sözümde dururum. İspat mı istiyorsunuz? Kazın! Ayağımın altındaki imanı çıkarın ortaya!"
Altının Dili
Hâşim, öfkesine rağmen, Mansur’un gözlerindeki derin ciddiyetten çekinerek, bir köleye kürek getirmesini emretti. Mansur'un tam olarak işaret ettiği yere, pahalı halı yırtılarak kürek vuruldu.
Birkaç kürek darbesinden sonra, küreğin ucu sert bir şeye çarptı. Köle, hızla etrafındaki toprağı temizledi ve gözler kocaman açıldı. Toprağın altında, paslanmış bakırdan değil, parlayan, ağzına kadar dolu, altın sikke küpü duruyordu.
Salon şaşkınlık ve açgözlülükten oluşan garip bir sessizliğe büründü.
Mansur, küpün kenarına bir parmak vurdu. Altınlar, tok bir ses çıkardı. Mansur, kalabalığa doğru yürüdü. Hırkası, ışığın ve gölgenin sınırında bir felsefe gibi duruyordu.
"İşte! Gördünüz mü? Sizin ibadetiniz bu altınların parlaklığı kadardır. Sizin dininiz bu küplerin ağırlığı kadardır. Bütün değer verdiğiniz, uğruna savaştığınız, gizlediğiniz her şey, toprağın altında yatan bu paradır!"
Mansur’un kerameti, sadece bir altın bulmak değildi. Kerameti, onların gerçek imanını, yani para ve mal sevgisini gözlerinin önüne sermekti. Mansur, bu kerametle, onların dini ve dünyası arasına keskin bir sınır çekmişti. O gece, Mansur bir dervişten çok, toplumsal riyakârlığın yüzüne vurulmuş bir ayna olmuştu.
Bu dramatik sahne, Mansur'un tasavvufi yönünü, toplumsal eleştirisiyle birleştirerek romanın ana temalarından birini kuvvetlendiriyor.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL