Mezardakilerin pişman oldukları şeyler için, dünyadakiler birbirini kırıp geçiriyorlar. imam gazali
Gönül Dergâhım
Gönül Dergâhım şiir kitabım....
59. Bölüm

Ruhun Yankıları II

17 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum

Bir aynanın önünde durdum, yüzüme baktım.
Gözlerim, gördüğüm her şeyin izlerini taşıyordu;
ama aynadaki yansıma, içimdeki dalgaların sesini susturuyordu.
"Güzellik, bu kadar sığ mı?" diye düşündüm.
Ruhun derinliklerinde saklı olan ışık, aynanın cilalı yüzeyine yansıyamazdı.
Güzellik, yalnızca bakışlarda değil, bakışın ardında saklı olanda değil miydi?

Sonra başarının ne olduğunu düşündüm.
Bir zirveye ulaşmak mıydı, yoksa her düşüşte yeniden ayağa kalkmak mı?
Çocukken düştüğümde, annemin elleriyle kalkmayı öğrenmiştim.
Şimdi ise, düşüşlerimin öğretmeni kendimdim.
"Başarı, kazanmak değil," dedim kendi kendime, "Başarı, öğrenmek."

Aşk… Ah, aşk.
Bir karşılık beklemek mi?
Yoksa bir mum gibi yanıp, etrafına ışık saçmak mı?
Beklentisiz bir sevdanın yükü ağırdır, ama o yük kalbin en güzel zenginliğidir.
Sevdiğin için bir damla gözyaşı dökmek, o damlada bir okyanus saklamaktır.

Mutluluğu aradım, kahkahaların peşinden koştum.
Ama yoklukların ortasında, bir bardak çayın sıcaklığında buldum.
"Mutluluk, bollukta değil," dedim, "Yokluğun kıyısında duran bir şükran fısıltısında."

Bağlılık ve özgürlük…
İkisi birbirine zıt mıydı?
Yoksa bir kuşun kanatlarında,
gökyüzüne uzanan ve yuvasına dönen iki çizgi gibi miydi?
Özgürlük, bağlılıkla dengelenmezse savrulmak değil midir?

Ölümü düşündüm.
Bir yok oluş gibi mi görünüyordu?
Ama her nefes, yaşama işlenmiş bir iz değil miydi?
Her an, sonsuzluğa bir mektup gibi bırakılmıyor muydu?

Adalet…
Güçle mi şekillenir?
Yoksa suskun kitapların sayfalarında saklı, ağır bir hakikat midir?
Terazide tartılan, yalnızca ağırlık değil, vicdan değil midir?

Şüphe ve inanç…
Fırtınaların ortasında savrulurken,
bir liman arayışı değil midir?
Şüphe, iman yolunda yürüyen bir rehber olabilir mi?

Savaş…
Tüfeklerin gölgesinde mi başlar?
Yoksa insan, kendi içindeki sessiz savaşlarda barışın yollarını aramaz mı?
Kendini tanımadan dünyayla barışabilir mi?

Ve görmek…
İki gözle sınırlı mı?
Kalbin penceresinden bakınca, görünmeyeni görmek mümkün değil midir?

Bir seyyah gibi yolları aşmak istedim.
Ama ruhum, kendi derinliklerinde bir yolculuğa çıkınca,
hiçbir haritanın gösteremediği sırları keşfettim.

Yalnızlık…
Kaçış mıydı, yoksa insanın kendini bulduğu sessizlik miydi?
Kalabalıkların ortasında bile yalnızlaşmak mümkün değil miydi?

Gerçek ve hayal…
Birbirinden ayrı mıydı?
Yoksa hayaller, gerçeğin gökkuşağına dönüşen renkleri olabilir miydi?

Kayıp…
Bir son mu?
Yoksa her kayıp, bir başlangıcın kapısını aralamaz mı?
Bir tohumun toprağa düşmesi, yeni bir hayatın habercisi değil midir?

Ve sohbet…
Kelimelerde mi saklıydı?
Yoksa sessizlik, ruhun en derin mânâlarını fısıldamaz mıydı?

Bazen bir bardak çay ve içten bir tebessüm…
Hayatın tüm ağırlığını taşımaya yetmez mi?
İki yüreğin sessizce buluştuğu o an, bir ömrün tüm hikâyesini anlatmaz mı?
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL