Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Filozof Sosyolog Gözüyle Dijital Çağ: Toplumsal Çürümeye yol açan "Tiktok Sorunsalı"
TikTok’un dijital çağda toplumu nasıl dönüştürdüğünü araştıran bu kitap, beş yıllık saha gözlemlerime dayanır. Farklı yaş gruplarının platformdaki davranışlarını, kimlik sunumlarını ve görünürlük aray...
8. Bölüm

BÖLÜM 5 – TOPLUMSAL ÇÜRÜME VE ALGORİTMİK GERÇEKLİK

12 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Dijital çağda toplumların dönüşümü yalnızca teknolojik gelişmelerle açıklanamaz. Bugün yaşanan değişim çok daha derin, çok daha yapısal ve çok daha sarsıcıdır. TikTok’un hayatımıza girmesi, basit bir platform deneyiminden ibaret değildir; gündelik yaşamın dokusunu, ilişkilerin ritmini, kimliklerin biçimini ve kültürel üretimin doğasını değiştiren büyük bir sosyolojik kırılma yaratmıştır.

Meslektaşım Sosyolog Zeliha Bürtek’in “toplumsal çözülme, kültürel erozyon ve sosyal çürüme” üzerine geliştirdiği perspektifle uyumlu olarak söyleyebiliriz ki; TikTok, günümüzde toplumsal çürümeyi hem görünür hem de hızlandırılmış bir formda yeniden üretmektedir.

Bu bölümde TikTok’un kültürel dokuyu nasıl aşındırdığını, hakikati nasıl gölgelediğini, duyguları nasıl yüzeyselleştirdiğini ve kolektif bilinci nasıl zayıflattığını analiz edeceğiz.

Kısım 1: Performansın Hakikati Gölgede Bıraktığı Bir Çağ

Gündelik hayat artık kameraya hazır bir sahne. İnsanlar karşılarında kimse olmasa bile izleyen varmış gibi davranıyor. Goffman’ın “gündelik hayatın sahnesi” metaforu TikTok çağında aşırı bir biçim alarak, hakikat ile performans arasındaki çizgiyi neredeyse tamamen silmiştir.

Filtrelerle idealize edilen bedenler, dramatize edilen duygular, hızla tüketilen itiraflar, “challenge” adı altında yapılan riskli davranışlar… Bunların hiçbirinde bireyin gerçek benliği değil, algoritmanın ödüllendirdiği benlik performansı baskındır.

Bu nedenle TikTok’ta üretilen içeriklerin büyük bölümü bir “gerçek anlatısı” değil; algoritmaya uygun optimize edilmiş bir kimlik gösterisidir.

Böylece toplumsal olan şey, parçalara ayrılmaya başlar:

Duygular hızlanır,
İlişkiler yüzeyselleşir,

Kimlikler parçalanır,

Gerçeklik gösterinin ham maddesine dönüşür.

Bu, çürümenin ilk halkasıdır: hakikatin aşınması.

Kısım 2: Algoritmanın Ahlakı – Görünenin Değer Olduğu Bir Sistem

TikTok’un algoritması yalnızca neyi izlediğimizi belirlemekle kalmaz; neyin konuşulduğunu, neyin değer kazandığını ve neyin önemsenmesi gerektiğini de şekillendirir.

Bu yeni dijital ahlak şöyle işler:

Görünen değerlidir.
Görünmeyen yoktur.

Bu sistemde:

Aşırılık ödüllendirilir,
Duygu sömürüsü teşvik edilir,

Mahremiyet performansa dönüşür,

Etik geri plana itilir.

TikTok’un algoritmik yapısında “iyi”, “doğru” veya “etik” olan değil; tıklanabilir olan görünür hâle gelir.

Bu, toplumsal çürümenin ikinci halkasını oluşturur:
değerin yerini görüntü alır.

Kısım 3: Gençlik Kültürünün Dönüşümü – Estetiğin Ahlakı Gölgelemesi

TikTok’un gençler üzerindeki etkisi yalnızca bir tüketim alışkanlığı değil; doğrudan bir yaşam biçimi üretmektedir.

Gençler artık kendilerini bile “trend estetiklerine” göre ifade ediyorlar:

konuşma tarzı,
mimikler,
beden dili,
mizah biçimleri,
duyguların ifade edilişi…

Hepsi küresel bir TikTok estetiği tarafından şekillendiriliyor.

Bu durum dijital kültürün bireyselliği desteklemekten çok,
standartlaştırılmış bir kimlik üretimine yöneldiğini gösteriyor.

Artık çeşitlilik görünürde artıyor ama içerikte daralıyor.

Bu da çürümenin üçüncü halkasıdır:
özgünlüğün yitimi.

Kısım 4: Kolektif Algının Zayıflaması – Birlikte Düşünmenin Gerileyişi

Toplumu toplum yapan şey, ortak bir dünyayı paylaşma kapasitesidir.
Fakat TikTok’un “sonsuz akış” yapısı bireyleri birbirinden kopuk mikro-kamulara ayırıyor.

Herkes kendi algoritmik balonunda yaşıyor.

Ortak referanslar azalıyor.
Toplumsal hafıza zayıflıyor.
Kamusal tartışmalar sığlaşıyor.

Derinlikli düşünme yerini anlık tepkilere bırakıyor.
Bu, çürümenin dördüncü halkasıdır:
kolektif bilincin çözülmesi.

Kısım 5: Çürüme Bir Sonuç Değil, Süreçtir

TikTok’un toplumsal çürümeye zemin hazırlaması bir gecede gerçekleşmedi.
Bu, teknolojinin hızını insan ilişkilerinin derinliğinin önüne koyan uzun bir sürecin sonucudur.

Zeliha Bürtek’in analizleriyle uyumlu olarak söyleyebiliriz ki; bugün yaşanan kültürel erozyon, yavaş ama sürekli bir toplumsal aşınma hareketidir.

Bu nedenle mesele TikTok’u yasaklamak veya yok saymak değildir.
Mesele, TikTok’u hangi kültürel değerler içinde, nasıl konumlandıracağımızdır.

Toplumsal çürümenin durması, bireysel bir çaba değil;
toplumun ortak sorumluluğudur.

Ve en önemlisi:
Hakikatin yeniden değer kazanması için görünürlüğü değil, anlamı merkeze alan bir kültürel dönüşüme ihtiyaç vardır.

Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL