Değerli Okuyucular,
Bu kitabı yazarken, hem kadınların kendi iç seslerine kulak verecek cesareti göstermelerine vesile olmak hem de kendi hayatıma dokunmak istedim; bununla birlikte, kendi benliğimi dışarıdan gözlemlemeye de ihtiyacım vardı.

Benim adım Filozof Sosyolog,
Hayatım boyunca hastalıkla mücadele ettim; ameliyatlardan geçtim, felç yaşadım, engelli kaldım ve tüm bunların arasında anneliğe, yaşama ve kendime tutundum.
İyileşme yolculuğum uzun sürdü ama bugün yürüyebilen, başkalarının yardımı olmadan yemek yiyebilen, günlük ihtiyaçlarını kendi karşılayabilen, özbakımını yardımsız yapabilen, yeniden hayata tutunmuş bir kadınım. Bu süreçte bir yandan bedenimi iyileştirirken bir yandan zihnimi güçlendirmek için eğitimime devam ettim. Sosyoloji, aklımı sakinleştiren ve içimde büyüyen sorulara yön veren bir kapı oldu.
2018’de, hâlâ tedavi sürecindeyken siyasete adım attım ve milletvekili adayı oldum. Bedenim zayıftı ama iradem güçlüydü.
“Yaşamın anlamı neydi?”
“İnsan, en zor anda bile nasıl ayağa kalkardı?”
Bu soruların sonunda, anladım ki kadın, her kırılmanın ardından kendini yeniden inşa eden bir varlıktır. Bu kitap, benim varoluş hikâyemin kırmızı izidir.
Ve bugün, bu satırları en çok evlatlarıma ithafen yazıyorum.
Bir gün bu kitabı okuduklarında, hem yaşadıklarımla, hem de ayağa kalkışımla gurur duysunlar istiyorum. Onlara bırakabileceğim en gerçek mirasın, kendi mücadelemin hikâyesi olduğuna inanıyorum. Varlıkları için teşekkür ediyorum; güçlenmemin sebebi her zaman onlardı.

Keyifli okumalar.