İnsanın çocuğu ile övünmesi kendisiyle övünmesi demektir. somerset maugham
ERKEN CUMHURİYETTEN GÜNÜMÜZE TÜRKİYE EKONOMİSİ
Bu çalışma, 1923–1938 erken Cumhuriyet dönemi başta olmak üzere Türkiye ekonomisini makaleler ışığında ele almakta, devletçilik politikaları, sanayileşme hamleleri ve kurumsal dönüşümü analiz etmekted...
27. Bölüm

Paradoksal Bir Dönüşüm: 2000-2023 Küresel Entegrasyon ve Dijitalleşme Çağında Türkiye'nin Psiko-Sosyal ve Felsefi Sorgulaması

2 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Özet

2000-2023 yılları arası, Türkiye'nin küresel entegrasyon ve dijital teknolojilerle derinden şekillenen bir dönüşüm geçirdiği bir periyodu kapsar. 2001 krizi sonrası uygulanan yapısal reformlar, bankacılık düzenlemeleri ve takip eden yüksek büyüme oranları, ekonomik bir başarı hikayesi olarak sunulmuştur. Ancak, bu makale, salt ekonomik göstergelerin ötesine geçerek, bu sürecin Türkiye toplumunun psikolojik dokusuna, sosyolojik yapılanmasına ve felsefi temellerine etkisini eleştirel bir bakışla incelemeyi amaçlamaktadır. Dijitalleşmenin (e-ticaret, fintech, dijital bankacılık) yükselişi, bir yandan konfor ve verimlilik vaat ederken, diğer yandan yeni bir yabancılaşma, gözetim ve eşitsizlik biçimleri yaratmıştır. Bu çalışma, 2000-2023 arasındaki dönemi, "modernite projesi"nin Türkiye'deki tezahürü, bir "ilerleme paradoksu" ve nihayetinde bir "kimlik krizi" olarak okumayı önermektedir. Antitez olarak, ekonomik rasyonalitenin, toplumsal bağları ve bireyin içsel dünyasını nasıl aşındırdığı sorgulanacak; sentezde ise insanı merkeze alan yeni bir toplumsal sözleşme arayışları tartışmaya açılacaktır.

Anahtar Kelimeler: Küreselleşme, Dijitalleşme, Neoliberalizm, Yabancılaşma, Toplumsal Değişim, Türkiye Ekonomisi, 2001 Krizi, Fintech, Psiko-sosyal Analiz.

1. Giriş: Bir Çağın Tezi: Rasyonalite ve Entegrasyon

yüzyılın ilk çeyreği, Francis Fukuyama'nın "Tarihin Sonu" tezinden esinlenilerek, liberal demokrasi ve serbest piyasa ekonomisinin nihai zaferi olarak kodlandı. Türkiye de, 2001 finansal krizinin yarattığı travmatik çöküşün ardından, bu küresel tezin en önemli laboratuvarlarından biri haline geldi. Kemal Derviş öncülüğünde hayata geçirilen yapısal reformlar ve bankacılık sektörünün radikal şekilde yeniden düzenlenmesi, Weberyen anlamda bir "rasyonalleşme" süreci olarak okunabilir. Bu, Max Weber'in tanımladığı şekliyle, geleneksel, belirsiz ve kişisel olanın yerini, hesap verilebilir, öngörülebilir ve bürokratik olana bırakmasıydı. Bu ekonomik rasyonalizasyon, küresel entegrasyon ile el ele yürüdü. Doğrudan yabancı yatırımlar, uluslararası sermayenin serbest dolaşımı ve nihayetinde dijitalleşme, bu entegrasyonun hem aracı hem de sonucu oldu.

Bu makalenin tezi şudur: Türkiye'nin 2000-2023 dönemindeki dönüşümü, ekonomik göstergelerdeki (GSYİH, FDI) niceliksel iyileşmeye rağmen, niteliksel ve derinlemesine bir psiko-sosyal ve varoluşsal paradokslar yumağı yaratmıştır. Dijital bağlantılılık, sosyal yalıtılmışlığı; ekonomik büyüme, artan eşitsizliği; bireyselleşme vaadi, yeni türden bir kitleleşmeyi ve yabancılaşmayı beraberinde getirmiştir.

2. Yapısal Reformların Sosyolojik ve Tarihsel Kökleri: Gelenekselin Tasfiyesi

2.1. 2001 Krizi: Yıkıcı Yaratıcılık (Creative Destruction)

Joseph Schumpeter'in kapitalizmin doğasında olduğunu söylediği "yıkıcı yaratıcılık", 2001 krizinde somutlaştı. Eski, çökmüş, hesap verilemez finansal yapı yıkıldı ve yerine uluslararası standartlara uygun, şeffaf (olması beklenen) bir sistem inşa edildi. Ancak bu yıkım, toplumsal hafızada derin bir güvensizlik ve belirsizlik psikolojisi yarattı. Bireyler, devletin geleneksel koruyucu şemsiyesinin (her ne kadar verimsiz olsa da) artık tamamen çekildiğini hissetti. Bu, bireyi piyasanın dalgalı sularında yüzmeye zorlayan, kitlesel bir anksiyete halinin tohumlarını ekti.

2.2. Kamu Maliyesi Disiplini: Devletin Dönüşen Rolü

Kamu maliyesi disiplini, devletin rolünün refah devletinden "rekabet devleti"ne evrildiğinin en net göstergesiydi. Sosyolog Wolfgang Streeck'in deyimiyle, devlet, vatandaşlarından ziyade uluslararası yatırımcılara ve kredi derecelendirme kuruluşlarına karşı hesap verir hale geldi. Bu durum, tarihsel olarak güçlü bir merkezi devlet geleneğine sahip Türkiye toplumunda, devlet-vatandaş arasındaki psikolojik sözleşmeyi yeniden tanımladı. Vatandaşlık, hak temelli bir anlayıştan, piyasa koşullarına uyum sağlayan "müşteri/yarışmacı" kimliğine doğru kaymaya başladı.

3. Dijital Dönüşümün Psiko-Sosyal ve Felsefi Anatomisi: Bağlı ama Yalnız

3.1. E-Ticaret ve Tüketim Toplumu: Meta Fetişizminin Dijital Zaferi

Karl Marx'ın "meta fetişizmi" kavramı, e-ticaret platformlarında en üst düzey ifadesine ulaştı. Ürünler, algoritmaların yarattığı kişiselleştirilmiş deneyimlerle, sadece bir ihtiyaç nesnesi olmaktan çıkıp, bir kimlik inşa aracı, bir haz ve aidiyet nesnesi haline geldi. Dijital platformlar, Guy Debord'un "gösteri toplumu" tezini sanal aleme taşıdı. Sosyal medya, sürekli bir tüketim ve gösteri sahnesine dönüştü. Bu durum, bireylerde eksiklik hissi ve sürekli bir arzu statejisi yaratarak, tüketimi bir varoluş biçimi haline getirdi. Psikolojik olarak, "sahip olmak" ile "olmak" arasındaki denge "sahip olmak" lehine bozuldu (Erich Fromm, "Sahip Olmak ya da Olmak").

3.2. Dijital Bankacılık ve Fintech: Zaman-Mekân Sıkışması ve Yabancılaşma

Dijital bankacılık, Anthony Giddens'ın "zaman-mekân uzaklaşması" (time-space distanciation) kavramını mükemmel şekilde örnekler: İşlemler, fiziksel bir mekândan ve somut para biriminden bağımsız, anlık ve küresel hale gelir. Ancak bu konforun bedeli vardır. Marx'ın endüstriyel kapitalizm için ortaya koyduğu yabancılaşma kavramı, finansal alanda yeniden üretilir. Birey, parası üzerindeki somut kontrolünü kaybeder; para, ekrandaki soyut bir rakama dönüşür. Fintech'in "finansal demokratikleşme" vaadi, aynı zamanda bireyleri spekülatif piyasa dalgalanmalarının ön saflarına iter, bu da kronik bir finansal stres ve oyunlaştırılmış risk algısı yaratır.

3.3. Yüksek Teknoloji İhracatı: Tekno-İyimserliğin Eleştirisi

Yüksek teknoloji ihracatındaki artış, ulusal bir gurur ve "yakalama" (catch-up) modernizminin bir göstergesi olarak sunulur. Ancak, Herbert Marcuse'nin "Tek Boyutlu İnsan" eleştirisi burada devreye girer. Bu teknolojik ilerleme, genellikle eleştirel düşünceyi ve sistemi sorgulamayı bastıran tekno-bilimsel bir rasyonalite ile el ele yürür. Toplum, teknolojik çıktıların niceliğine odaklanırken, bu teknolojilerin hangi etik değerlerle, kimin çıkarına ve nasıl bir toplumsal düzen inşa etmek için üretildiği sorusu ikinci plana atılır. Bu, araçsal akılnın (instrumental reason) zaferi, eleştirel akılnın ise geri çekilişidir.

4. Antitez: Büyümenin Gölgesinde: Eşitsizlik, Yabancılaşma ve Kimlik Krizi

Küresel entegrasyon ve dijitalleşmenin parlak yüzüne karşılık, bir antitez olarak bu sürecin yarattığı çelişkileri ortaya koymak gerekir:

Ekonomik Eşitsizlik: Yüksek büyüme oranları, toplumun tüm katmanlarına eşit şekilde yayılmamıştır. Dijital uçurum (digital divide), gelir uçurumunu daha da derinleştirmiştir. Fintech'e erişimi olan "dijital elit" ile nakit ekonomisinde sıkışıp kalan kesimler arasında yeni bir sınıfsal ayrışma belirmiştir.

Sosyolojik Parçalanma: Küresel akışlar, yerel kimlikleri güçlendirerek milliyetçi ve muhafazakar tepkileri beslemiştir. Türkiye'de bu durum, merkez-çevre ilişkisinin yeniden tanımlandığı, dindarlık, millilik ve küresellik kavramlarının iç içe geçtiği karmaşık bir kimlik politikaları alanı yaratmıştır.

Psikolojik Yük: Sürekli bağlantı halinde olma beklentisi, tükenmişlik sendromu (burnout) ve anksiyeteyi yaygınlaştırmıştır. Birey, dijital kimlikleri ile gerçek benliği arasında sıkışmıştır. Sosyal medya, Durkheim'ın "anomi" kavramını ( normsuzluk, kural tanımazlık) dijital çağa taşımış, sonsuz seçenek ve rol, bir kimlik karmaşasına yol açmıştır.

Felsefi Anlam Kaybı: Hayatın her alanının piyasa mantığı ve dijital verimlilik ile açıklanmaya çalışılması, hayatı anlamlı kılan metafizik, sanatsal ve felsefi arayışları marjinalleştirmiştir. Max Weber'in "demir kafes" (iron cage) metaforu, bireyin teknolojik ve bürokratik sistemler tarafından hapsedildiği bir dünyayı tasvir eder ki, bu durum 2023 Türkiye'si için oldukça geçerli bir betimlemedir.

5. Sentez ve Sonuç: İnsanı Merkeze Alan Bir Gelecek Arayışı

2000-2023 döneminin analizi, ilerlemenin tek boyutlu (ekonomik/teknolojik) bir parametreyle ölçülemeyeceğini göstermiştir. Gerçek anlamda sürdürülebilir bir toplum, ekonomik büyümeyi, psiko-sosyal refahı, etik değerleri ve ekolojik dengeyi aynı anda gözeten çok boyutlu bir yaklaşım gerektirir.

Bu sentez için öneriler şunlar olabilir:

Dijital Humanizm: Teknoloji politikaları, insanı bir "kullanıcı" veya "veri noktası" olarak değil, özerk, onurlu ve eleştirel bir varlık olarak merkezine almalıdır. Dijital okuryazarlık, etik ve felsefe eğitimi ile desteklenmelidir.

Sosyal Piyasa Ekonomisi: Piyasa dinamiklerinin yaratıcı gücü, güçlü sosyal güvenlik ağları, adil gelir dağılımı ve çevresel sürdürülebilirlik ile dengelenmelidir.

Anlam Ekonomisi: Büyüme odaklı modelin ötesine geçerek, sanat, kültür, topluluk bağları ve manevi tatmin gibi "iyi yaşam"ın niteliksel bileşenlerini değerlendiren yeni kalkınma göstergeleri geliştirilmelidir.

Türkiye'nin 2000-2023 yolculuğu, modernleşme ile gelenek, küresel ile yerel, rasyonalite ile maneviyat arasında yaşanan gerilimlerin canlı bir laboratuvarıdır. Bu dönemi anlamak, sadece geçmişi değerlendirmek için değil, insani değerleri koruyarak geleceği inşa etmek için de hayati önem taşımaktadır.

Kaynakça

Boratav, K. (2005). *Türkiye İktisat Tarihi, 1908-2005*. İmge Kitabevi.

castells, M. (2000). The Information Age: Economy, Society and Culture (3 Cilt). Wiley-Blackwell.

Debord, G. (1967). Gösteri Toplumu. Ayrıntı Yayınları.

Fromm, E. (1976). Sahip Olmak ya da Olmak. Arıtan Yayınevi.

Giddens, A. (1990). The Consequences of Modernity. Stanford University Press.

Keyder, Ç. (2004). Globalleşen İstanbul'da Ekonomi. Metis Yayınları.

Marx, K. (1867). Kapital: Kritik der politischen Ökonomie.

Marcuse, H. (1964). One-Dimensional Man: Studies in the Ideology of Advanced Industrial Society. Beacon Press.

Streeck, W. (2016). How Will Capitalism End?: Essays on a Failing System. Verso.

Weber, M. (1905). Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu. alter Yayıncılık.

Zuboff, S. (2019). The Age of Surveillance Capitalism: The Fight for a Human Future at the New Frontier of Power. PublicAffairs.

TÜİK ve Dünya Bankası Veri Tabanları (Çeşitli yıllar).

Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL