İnsanın çocuğu ile övünmesi kendisiyle övünmesi demektir. somerset maugham
ERKEN CUMHURİYETTEN GÜNÜMÜZE TÜRKİYE EKONOMİSİ
Bu çalışma, 1923–1938 erken Cumhuriyet dönemi başta olmak üzere Türkiye ekonomisini makaleler ışığında ele almakta, devletçilik politikaları, sanayileşme hamleleri ve kurumsal dönüşümü analiz etmekted...
6. Bölüm

Erken Cumhuriyet'in Ekonomik Paradoksu: Atatürk Dönemi Türkiye'sinde (1923-1938) Devletçilik Politikalarının Klasik İktisat Teorisi Açısından Eleştirel Bir Analizi

4 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Özet:

"Klasik İktisat (18.-19. yüzyıl)

Temsilciler: Adam Smith, David Ricardo, Thomas Malthus.

Temel Görüş: Piyasaların "görünmez el" (Adam Smith) ile kendi kendine dengeleneceğini savunur. Devlet müdahalesi en az düzeyde olmalıdır (laissez-faire). İş bölümü, serbest ticaret ve ekonomik özgürlük vurgulanır.

Önemli Kavramlar: Karşılaştırmalı üstünlük, arz yanlık iktisat (supply-side economics)."

Bu makale, 1923-1938 döneminde Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde şekillenen Türkiye Cumhuriyeti'nin ekonomi politikalarını, 18. ve 19. yüzyıl Klasik İktisat Okulu'nun (Adam Smith, David Ricardo) temel prensipleri ışığında sorgulamayı amaçlamaktadır. Çalışma, tez olarak İzmir İktisat Kongresi'nde ilan edilen ve Klasik prensiplerle uyumlu görünen liberal söylemi; antitez olarak ise 1929 Büyük Buhranı sonrası benimsenen katı devletçi, müdahaleci ve korumacı modeli ortaya koyar. Bu ikilik, Erken Cumhuriyet'in ekonomik paradoksunu oluşturur. Makale, bu paradoksun felsefi, sosyolojik, psikolojik ve tarihsel kökenlerini inceleyerek bir senteze ulaşmayı hedefler: Atatürk dönemi ekonomisinin nihai hedefi (ekonomik bağımsızlık ve milli burjuvazi yaratma), Klasik İktisat'ın evrenselci iddialarının aksine, ulus-devlet inşası gibi politik ve milli bir projeye tabi kılınmıştır. Dolayısıyla araçlar (devletçilik), amaçlar uğruna Klasik teoriyi askıya almıştır.

Anahtar Kelimeler: Atatürk, Erken Cumhuriyet, Devletçilik, Klasik İktisat, Laissez-faire, Adam Smith, Ulus-Devlet İnşası, 1929 Buhranı.

Giriş: Klasik İktisat'ın Temel Varsayımları ve Bir Ulus-Devletin Gerçekliği

18. yüzyılda Adam Smith ile şekillenen Klasik İktisat Okulu, bireyin çıkar p
eşinde koşma özgürlüğünü (ekonomik liberalizm) insan refahının ve ulusal zenginliğin temel motoru olarak görür. Smith'in "görünmez el" metaforu, piyasa aktörlerinin kendi çıkarları peşinde koşarken, istemeden de olsa toplumun genel refahını en yüksek düzeye çıkaracak şekilde kaynakları dağıttığı fikrini simgeler. Buradan çıkan temel politika önerisi, laissez-faire (bırakınız yapsınlar) yani devletin ekonomiye minimum düzeyde müdahalesidir. David Ricardo'nun "karşılaştırmalı üstünlükler" teorisi de serbest ticareti savunarak, ülkelerin en verimli oldukları alanlarda uzmanlaşmasının herkes için kazançlı olduğunu iddia eder.

Ancak, 1923'te kurulan Türkiye Cumhuriyeti, bu evrensel ve apolitik sayılan teorilerin test edileceği ideal bir laboratuvar değildi. Aksine, emperyalizmin yükseldiği, eşitsiz gelişmişliğin küresel bir olgu olduğu ve milli kimlik inşasının öncelik kazandığı bir dünyada, politik bir varlık olarak ulus-devleti inşa etme kaygısı, ekonomik teorinin önüne geçmiştir.

Tez: İktisat Kongresi'nin Liberal Retoriği ve Klasik Umutlar (1923-1929)

Erken dönem Cumhuriyet kadrolarının söylemleri, yüzeysel olarak Klasik İktisat ile uyumluydu.

• 1923 İzmir İktisat Kongresi: Bu kongre, "milli burjuvazi yaratma" projesinin manifestosudur. Kongrede alınan kararlar, özel teşebbüsün önünün açılması, yabancı sermayeye garantiler verilmesi ve tekelciliğin reddedilmesi gibi liberal temalarla doludur. Tüccar, sanayici, çiftçi ve işçi gruplarının "ittifakı" vurgusu, Smith'çi bir "çıkar birliği" fikrini yansıtır.

• Lozan'ın Kısıtları ve Fiili Liberalizm: Lozan Antlaşması'nın 1929'a kadar gümrük tarifelerini sınırlayan hükmü, devleti fiilen bir liberalizme zorlamıştır. Sanayiyi koruyacak araçlardan yoksun olan hükümet, altyapı yatırımlarına (demiryolları) ve tarımsal üretimin artırılmasına odaklanmak durumunda kalmıştır. Bu dönem, Klasik teorinin "devletin asgari rolü" anlayışına uygun, nispeten liberal bir deneme olarak görülebilir.

Antitez: Tarihsel Realite ve Devletçi Pratik (1929-1938)

Ancak tarihsel ve yapısal gerçekler, bu liberal söylemi hızla tasfiye etmiştir. Klasik teorinin varsayımları, Türkiye'nin gerçekleriyle örtüşmemiştir.

1. "Görünmez El"in Çöküşü: 1929 Büyük Buhranı: Smith'in "görünmez el"inin küresel ölçekte iflas ettiği bu kriz, serbest piyasa dogmasını temelinden sarsmıştır. Türkiye'nin tarım ürünleri ihracatı çökmüş, döviz gelirleri azalmıştır. Bu, Klasik teorinin en temel varsayımının (piyasaların kendi kendini dengelediği) geçersizliğini pratikte göstermiş ve devlet müdahalesini bir zorunluluk haline getirmiştir.

2. "Karşılaştırmalı Üstünlük" Eleştirisi: Ricardo'nun teorisi, Türkiye gibi bir ülkeyi sonsuza kadar ham madde (tarım ürünleri) ihraç edip, mamul mal ithal eden bir ekonomi olarak kalmaya mahkûm ediyordu. Bu, Kemalist kadroların "tam bağımsızlık" ve "muasır medeniyet seviyesi" hedefleriyle bağdaşmazdı. Bu nedenle, karşılaştırmalı üstünlük prensibi bilinçli olarak reddedilmiş, olmayan bir sanayi sektörü devlet eliyle yaratılmak istenmiştir.

3. Özel Teşebbüsün Yetersizliği: Klasik teori, girişimci bir burjuvazinin varlığını varsayar. Oysa Osmanlı'dan devralınan miras, son derece cılız bir özel sermaye birikimiydi. Müslüman/Türk bir ticaret ve sanayi burjuvazisi neredeyse yok denecek durumdaydı. "Görünmez el"in işleyebilmesi için gerekli olan aktörler (rasyonel, sermaye sahibi girişimciler) mevcut değildi. Bu boşluğu doldurmak, "görünmez el"in yerine "devletin görünür eli"ni geçirmiştir.

Sentez: Ulus-Devlet Rasyonalitesi ve Klasik Teorinin Askıya Alınışı

Bu paradoksun (liberal söylem/devletçi uygulama) açıklaması, ekonomi politiğin ötesinde, felsefi, sosyolojik ve psikolojik alanlarda aranmalıdır.

• Felsefi Temel: Pozitivizm ve Rasyonalist Toplum Mühendisliği: Kemalist kadroların felsefi arka planı, Auguste Comte'un pozitivizmi ve rasyonalizmiydi. Bu, toplumun "akıl" ve "bilim" yoluyla tepeden planlanarak dönüştürülebileceği inancını besliyordu. Klasik İktisat'ın organik, kendiliğinden gelişen piyasa süreçlerine duyduğu güven yerine, Kemalist modernleşme, jakoben, tepeden inmeci ve mühendislik mantığına dayalı bir rasyonaliteye sahipti. Ekonomi de bu rasyonalitenin bir parçasıydı.

• Sosyolojik ve Psikolojik Dinamiklar:

o Milli Burjuvazi Yaratma Sosyolojisi: Ekonomik politika, sosyal yapıyı dönüştürmenin bir aracıydı. Devlet, yoktan var ettiği bir işadamı sınıfını himayesi altına alarak, yeni bir "milli" seçkinler sınıfı yarattı. Bu, Klasik İktisat'ın bireyci ve organik toplum modeliyle değil, devlet merkezli bir sınıf inşası sosyolojisiyle açıklanabilir.

o Kolektif Psikoloji ve "Ekonomik Bağımsızlık": Kurtuluş Savaşı'nın ardından toplumda, siyasi bağımsızlığın ekonomik bağımsızlıkla taçlandırılmasına yönelik güçlü bir psikolojik talep vardı. Her açılan fabrika (ör. Sümerbank Nazilli Basma Fabrikası), bir "milli zafer" ve "onur" meselesiydi. Klasik İktisat'ın soğuk ve faydacı rasyonalitesi, bu duygusal ve psikolojik ihtiyaçlara cevap veremezdi.

Sonuç

Atatürk dönemi ekonomi politikası, Klasik İktisat Teorisi'nin evrensel ve zamanüstü olduğu iddiasını sorgulatacak niteliktedir. Smith ve Ricardo'nun prensipleri, güçlü bir burjuvazisi, yerleşik piyasa kurumları ve istikrarlı bir küresel konjonktür içindeki olgun ekonomiler için anlamlı olabilirdi. 1923 Türkiyesi ise, bu varsayımların hiçbirine sahip değildi.

Dolayısıyla, Erken Cumhuriyet'in ekonomik paradoksu, bir teorik tutarsızlık değil, tarihsel bir zorunluluktan doğan pragmatik bir cevaptır. Klasik İktisat'ın araçları, nihai hedef olan siyasi ve ekonomik bağımsızlığa sahip modern bir ulus-devlet inşa etmek amacına hizmet etmediği için terk edilmiştir. Ekonomi, politik bir projenin hizmetine sokulmuş ve bu da kaçınılmaz olarak Klasik teorinin askıya alınmasına yol açmıştır. Bu durum, ekonomik teorilerin, içinde şekillendikleri tarihsel, sosyolojik ve politik bağlamlardan bağımsız olarak anlaşılamayacağının güçlü bir kanıtıdır.

Kaynakça

• Klasik İktisat Teorisi Kaynakları:

o Smith, Adam. (1776). Ulusların Zenginliği (Wealth of Nations).
o Ricardo, David. (1817). Siyasal İktisadın ve Vergilendirmenin Prensipleri (On the Principles of Political Economy and Taxation).

• İkincil Kaynaklar (Türkiye Özelinde):

o Boratav, Korkut. (2003). *Türkiye İktisat Tarihi 1908-2002.* İmge Kitabevi. (Devletçilik döneminin nicel ve nitel analizi için temel kaynak).
o Tekeli, İlhan & İlkin, Selim. (1982). Uygulamaya Geçerken Türkiye'de Devletçiliğin Oluşumu. ODTÜ Gelişme Dergisi Özel Sayısı.
o Keyder, Çağlar. (1987). Türkiye'de Devlet ve Sınıflar. İletişim Yayınları. (Devlet-burjuvazi ilişkisinin sosyolojik analizi).
o Ahmad, Feroz. (1999). Modern Türkiye'nin Oluşumu. Kaynak Yayınları. (Tarihsel bağlam için).
o Pamuk, Şevket. (2018). Türkiye'nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. (Uzun dönemli bir perspektif sunar).

• İkincil Kaynaklar (İngilizce - Karşılaştırmalı Analiz İçin):

o Polanyi, Karl. (1944). The Great Transformation. (Piyasa ekonomisinin sosyal ve politik kökenleri üzerine, Klasik İktisat'a yönelik güçlü bir eleştiri).
o List, Friedrich. (1841). The National System of Political Economy. (Klasik Okul'un evrenselciliğine karşı, milli ekonomi ve korumacılığı savunan bir alternatif sunar; Erken Cumhuriyet'in zihniyetiyle paralellikler kurulabilir).
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL