İnsanın çocuğu ile övünmesi kendisiyle övünmesi demektir. somerset maugham
ERKEN CUMHURİYETTEN GÜNÜMÜZE TÜRKİYE EKONOMİSİ
Bu çalışma, 1923–1938 erken Cumhuriyet dönemi başta olmak üzere Türkiye ekonomisini makaleler ışığında ele almakta, devletçilik politikaları, sanayileşme hamleleri ve kurumsal dönüşümü analiz etmekted...
13. Bölüm

Erken Cumhuriyet'in Ekonomik Modeli (1923-1938): Avusturya İktisat Okulu Perspektifinden Bir 'Fatal Conceit' (Ölümcül Kendini Beğenmişlik) Eleştirisi

1 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Özet:

"Avusturya Okulu (20. yüzyıl)

Temsilciler: Ludwig von Mises, Friedrich Hayek.

Temel Görüş: Merkezi planlamaya şiddetle karşı çıkar, serbest piyasa ve bireysel özgürlüğü savunur. Bilginin dağınık yapısı nedeniyle devlet müdahalesinin verimsiz olduğunu iddia eder.

Önemli Kavramlar: Öznel değer, piyasa süreçleri, kendiliğinden düzen."

Bu makale, 1923-1938 döneminde Mustafa Kemal Atatürk liderliğindeki Türkiye Cumhuriyeti'nin ekonomik politikalarını, Avusturya İktisat Okulu (Ludwig von Mises, Friedrich Hayek) teorik çerçevesi ışığında analiz etmeyi amaçlamaktadır. Çalışma, merkezi planlamaya dayalı devletçi sanayileşme hamlesini, "bilginin parçalı doğası", "kendiliğinden doğan düzen" ve "piyasa süreci" kavramları üzerinden eleştirel bir şekilde inceler. Tez, dönemin koşullarında devlet müdahalesinin ulus-inşası ve hızlı sanayileşme için gerekli olduğudur. Antitez, Avusturya Okulu perspektifinden, bu top-down (tepeden inme) planlamanın, bilgi problemi nedeniyle kaçınılmaz olarak verimsizliğe, kaynak israfına, bürokratik despotizme ve bireysel özgürlüklerin kısıtlanmasına yol açtığıdır. Sentez ise, bu modelin tarihsel bir zorunluluk olarak görülebileceği ancak Türkiye'nin sonraki on yıllarda yaşayacağı kronik ekonomik sorunların (KİT'lerin verimsizliği, derinleşen bürokrasi, girişimciliğin bastırılması) tohumlarını bu dönemde attığıdır.

Anahtar Kelimeler: Avusturya İktisat Okulu, Devletçilik, Merkezi Planlama, Bilgi Problemi, Kendiliğinden Doğan Düzen, Bireysel Özgürlük, Erken Cumhuriyet.

Giriş: Avusturya Okulu'nun Felsefi Temelleri ve Tarihsel Bağlam

Avusturya İktisat Okulu, metodolojik bireycilik, öznel değer teorisi ve serbest piyasa savunusuyla karakterize olan bir liberal/libertaryen düşünce geleneğidir. Temel argümanı, merkezi planlamanın "bilgi problemi" (knowledge problem) karşısında kaçınılmaz olarak başarısız olacağıdır. Friedrich Hayek'e göre, bir ekonomideki bilgi (beğeniler, yerel koşullar, zamanlı ve spesifik beceriler) merkezi bir otoritede toplanamayacak kadar dağınık, örtük (tacit) ve sürekli değişkendir. Sadece fiyat mekanizması, bu dağınık bilgiyi özetleyerek etkin kaynak dağılımı için sinyaller verebilir. Devlet müdahalesi, bu "kendiliğinden doğan düzeni" (spontaneous order) bozarak israfa ve özgürlüklerin kısıtlanmasına neden olur. Bu çalışma, 1923-1938 Türkiye'sinin devletçi-jakoben modernleşme projesini, bu teorik çerçeveden hareketle sorgulamayı amaçlamaktadır.

1. Tarihsel Bağlam ve Devletçi Politikaların Seyri

1923-1929 dönemi nispi bir liberalizm denemesi olsa da, Lozan'ın kısıtları ve 1929 Büyük Buhranı, kadroları radikal bir müdahaleci modele yöneltti. Devletçilik (Etatism), 1930'ların başında resmi ideoloji haline geldi. Birinci ve İkinci Beş Yıllık Sanayi Planları ile Sümerbank, Etibank gibi kamu iktisadi teşekkülleri (KİT'ler) aracılığıyla ekonominin merkezi olarak planlanması ve yönetilmesi benimsendi. Amaç, hızlı bir sanayileşme ile "muasır medeniyet seviyesine" ulaşmaktı.

2. Avusturya Okulu Perspektifinden Bir Eleştiri: "Bilgi Problemi" ve "Ölümcül Kendini Beğenmişlik"

Avusturya Okulu'nun lensinden bakıldığında, Erken Cumhuriyet'in ekonomik modeli, Hayek'in "The Fatal Conceit" (Ölümcül Kendini Beğenmişlik) olarak adlandırdığı, yani merkezi planlayıcıların piyasa düzeninin karmaşıklığını anlama kapasitesine sahip oldukları yanılgısının klasik bir örneğidir.

Bilgi Problemi (The Knowledge Problem): Ankara'daki bir bürokrasi komitesi, Anadolu'nun her köşesindeki tüketici tercihlerini, yerel hammaddelerin kalitesini, üreticilerin en verimli üretim metodlarını bilemezdi. Beş Yıllık Planlar, katı ve merkezi hedefler koydu. Bu, "malûmiyat" (bilinenler) üzerine kuruluydu; oysa piyasanın ihtiyaç duyduğu, sürekli değişen "marifet" (know-how) idi. Örneğin, Sümerbank'ın hangi kumaş deseninin, hangi kalitede, hangi miktarda üretileceğine dair verdiği merkezi kararlar, tüketici tercihlerindeki ani değişimlere cevap vermekte esnek olamıyordu. Kaynak dağılımı, piyasa sinyallerine (fiyat, kâr/zarar) göre değil, bürokratik önceliklere göre yapılıyordu.

Girişimcilik ve Yenilikçiliğin Bastırılması: Avusturya Okulu'na göre ekonomik kalkınmanın asıl motoru, belirsizlik altında risk alan, yeni kombinasyonlar keşfeden girişimcidir (entrepreneur). Erken Cumhuriyet'in devletçi modeli, ekonomiyi devletin tekelinde görerek, özel girişimciliği "milli bir burjuvazi yaratma" söylemi dışında fiilen marjinalleştirdi. Devlet, en kârlı yatırım alanlarına (bankacılık, sanayi) kendisi el koyduğu için, potansiyel özel girişimciler için alan daraldı. Yenilik, bürokratik prosedürlerin içinde boğuldu.

Sermaye Birikiminin Yapaylığı ve Yatırımın Verimsizliği: KİT'ler, gerçek piyasa fiyatlaması ve kâr/zarar disiplini altında çalışmıyordu. Sürekli devlet sübvansiyonları ve tekel konumlarıyla ayakta duruyorlardı. Avusturya Okulu'nun "malî hesaplanabilirlik problemi" (Mises, 1920) burada devreye girer: Gerçek bir fiyat sistemi olmadan, bir yatırımın verimli olup olmadığını, kaynakların doğru yere tahsis edilip edilmediğini hesaplamak imkansızdır. Bu, uzun vadede kronik verimsizlik ve bütçe üzerinde ağır bir yük olarak tezahür etmiştir.

Bireysel Özgürlüklerin Kısıtlanması: Avusturya Okulu için ekonomi ve özgürlük ayrılmaz ikilidir. Merkezi planlama, sadece ekonomik değil, aynı zamanda siyasi bir baskı aracıdır. 1925 Takrir-i Sükun Kanunu, grev yasakları ve CHF'nin tek-parti yönetimi, devletin ekonomik hayata müdahalesini meşrulaştırmak ve uygulamak için gerekli siyasi ortamı sağladı. Bireyin ekonomik tercih özgürlüğü (ne üreteceği, ne tüketeceği, nereye yatırım yapacağı) "kalkınma" ve "milli menfaat" adına devletin tekeline verildi. Bu, Hayek'in "Kölelik Yolu" (The Road to Serfdom) kitabında uyardığı, ekonomik planlamanın siyasi totalitarizme evrilebilme potansiyelini barındırıyordu.

3. Sentez ve Tarihsel Savunma: Zorunluluklar ve Bağlam

Ancak, bu eleştiriyi tarihsel bağlamdan soyutlamak hata olur. Avusturya Okulu'nun idealize ettiği serbest piyasa koşulları, 1920'lerin yıkılmış, sermayesiz, eğitimsiz nüfuslu ve emperyalist tehdit altındaki Türkiye'sinde mevcut değildi.

Özel Sermaye Yetersizliği: Özel sektör, ağır sanayi yatırımlarını yapacak kapasiteden yoksundu. Devlet, "geç kalmış" bir ulus-devlet olarak sanayileşme hamlesini kendi eline almak zorunda kaldı.

Ekonomik Bağımsızlık Arayışı: Lozan'ın kısıtlayıcı hükümleri ve Büyük Buhran'ın korumacılık dalgası, içe dönük, kendi kendine yeterli olmaya çalışan bir ekonomi modelini adeta zorunlu kılmıştı.

Altyapı İnşası: Temel altyapı (demiryolları, enerji) yatırımları, özel sektörün üstlenmek istemeyeceği, ancak devletin yapması gereken, piyasa için gerekli ön koşullardı.

Bu nedenle, devletçilik, ideal bir model olmaktan ziyade, olağanüstü koşulların olağanüstü bir tepkisi olarak görülebilir.

Sonuç

Avusturya İktisat Okulu perspektifinden bakıldığında, Erken Cumhuriyet'in devletçi ekonomik modeli, ciddi yapısal kusurlar barındırmaktadır. Model, merkezi "bilgi problemi"ni çözememiş, verimsiz KİT'ler yaratmış, özel girişimciliği ve yenilikçiliği baskılamış, bireysel ekonomik özgürlükleri "kalkınma" uğruna feda etmiş ve Türkiye'yi uzun vadede sürekli müdahaleci, bürokratik bir ekonomi mirasıyla baş başa bırakmıştır.

Ancak, bu eleştiri mutlak değildir. Tarihsel bağlam, bu politikaların bir tercihten ziyade bir zorunluluklar dizisi içinde şekillendiğini göstermektedir. Nihai değerlendirme, bu dönemin, ideal bir ekonomik model uyguladığı için değil, ulus-devletin hayatta kalma ve kendini inşa etme mücadelesinin ekonomik cephesini temsil ettiği için anlaşılması gerektiği yönündedir. Bu model, Avusturya Okulu'nun öngördüğü sorunların çoğunu doğurmuş olsa da, aynı zamanda modern Türkiye'nin endüstriyel temelini atan bir "kurucu paradoks" olarak tarihteki yerini almıştır.

Kaynakça

Avusturya Okulu Temel Eserler (İngilizce):

Hayek, Friedrich A. (1945). "The Use of Knowledge in Society." American Economic Review. (Bilgi problemini anlatan en önemli makale).

Hayek, Friedrich A. (1944). The Road to Serfdom. University of Chicago Press. (Merkezi planlamanın siyasi tehlikeleri).

Hayek, Friedrich A. (1988). The Fatal Conceit: The Errors of Socialism. University of Chicago Press.

Mises, Ludwig von. (1920). "Economic Calculation in the Socialist Commonwealth." (Mali hesaplanabilirlik problemini ortaya atan ilk metin).

Mises, Ludwig von. (1949). Human Action: A Treatise on Economics. Yale University Press.

Türkiye Üzerine İkincil Kaynaklar:

Boratav, Korkut. (2003). *Türkiye İktisat Tarihi 1908-2002.* İmge Kitabevi. (Devletçiliğin yapısını detaylandırır).

Tekeli, İlhan & İlkin, Selim. (1982). Uygulamaya Geçerken Türkiye'de Devletçiliğin Oluşumu. ODTÜ Gelişme Dergisi Özel Sayısı.

Ahmad, Feroz. (1999). Modern Türkiye'nin Oluşumu. Kaynak Yayınları. (Tarihsel bağlam için).

Pamuk, Şevket. (2018). Uneven Centuries: Economic Development of Turkey since 1820. Princeton University Press. (Uzun dönemli iktisadi trendler).

Karşılaştırmalı Analiz için:

Scott, James C. (1998). Seeing like a State: How Certain Schemes to Improve the Human Condition Have Failed. Yale University Press. (Devletçi, top-down modernleşme projelerinin genel bir eleştirisi; Türkiye örneğine uyarlanabilir).
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL