İnsanın çocuğu ile övünmesi kendisiyle övünmesi demektir. somerset maugham
ERKEN CUMHURİYETTEN GÜNÜMÜZE TÜRKİYE EKONOMİSİ
Bu çalışma, 1923–1938 erken Cumhuriyet dönemi başta olmak üzere Türkiye ekonomisini makaleler ışığında ele almakta, devletçilik politikaları, sanayileşme hamleleri ve kurumsal dönüşümü analiz etmekted...
5. Bölüm

Erken Cumhuriyet'in Ekonomik Kurgusu (1923-1938): Adam Smith'in İlkeleri Işığında Bir Devletçilik İncelemesi ve Tez-Antitez-Sentezi

2 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Özet:

Bu makale, 1923-1938 döneminde Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde şekillenen Türkiye ekonomisi politikalarını, Klasik İktisat'ın kurucusu Adam Smith'in temel teorileri (görünmez el, bırakınız yapsınlar [laissez-faire], iş bölümü, kişisel çıkar) üzerinden psikolojik, sosyolojik, felsefi ve tarihsel bir perspektifle analiz etmeyi amaçlamaktadır. Tez, Smith'in öngördüğü serbest piyasa modelinin, savaştan çıkmış, sermaye birikimi olmayan ve sanayileşmemiş bir ülke için gerçekçi bir seçenek olmadığını savunur. Antitez, uygulanan devletçi ve jakoben politikaların, Smith'in bireyin özerkliği, girişim özgürlüğü ve sınırlı devlet vurgusuna temelden aykırı olduğunu ve bir "devlet kapitalizmi" yarattığını ileri sürer. Sentez ise, Atatürk dönemi ekonomisinin, Smith'in nihai hedefi olan "ulusal zenginliği" artırma amacını paylaştığını, ancak bu hedefe ulaşmak için tarihsel zorunluluklar nedeniyle Smith'çi olmayan, pragmatik ve müdahaleci araçlar kullandığını öne sürer.
Anahtar Kelimeler: Adam Smith, Atatürk, Devletçilik, Laissez-faire, Görünmez El, Erken Cumhuriyet Ekonomisi, Liberalizm Eleştirisi.

Giriş: Tarihsel Bağlam ve Smith'çi Çerçeve

Adam Smith, 1776'da yayımlanan Ulusların Zenginliği adlı eseriyle, merkantilizmin devlet müdahalesine dayalı sistemine karşı çıkarak, bireyin kişisel çıkar peşinde koşmasının (self-interest) serbest piyasa koşullarında toplumun genel refahını ("ortak iyilik" - common good) görünmez bir el (invisible hand) aracılığıyla artıracağını savunmuştur. Onun teorisinin özü; minimal devlet (savunma, adalet, bazı kamusal işler), özel mülkiyetin korunması, serbest ticaret ve girişim özgürlüğüdür.
1923'te kurulan Türkiye Cumhuriyeti ise, iflas etmiş bir imparatorluğun enkazı, yok denecek kadar az özel sermaye, savaş yorgunu bir nüfus ve Lozan Antlaşması'nın kısıtlayıcı hükümleriyle karşı karşıyaydı. Bu koşullar, Smith'in idealize ettiği serbest piyasa için elverişli değildi.

1. Adam Smith Teorisi Işığında Bir Tez: Neden Laissez-Faire Mümkün Değildi?

Smith'in modelinin işleyebilmesi için bir "piyasa"nın ve "girişimci sınıf"ın var olması gerekir. Erken Cumhuriyet Türkiye'sinde bu yoktu.
• Tarihsel ve Sosyolojik Zorunluluk: Osmanlı'dan devralınan ekonomik yapı, tarıma dayalı ve dışa bağımlıydı. Gayrimüslim ticaret burjuvazisi Lozan Mübadelesi ve ekonomik nedenlerle büyük ölçüde ortadan kalkmış, Müslüman/Türk bir ticaret sınıfı ise henüz oluşmamıştı. Smith'in "bırakınız yapsınlar"ı, yapacak bir özel aktör olmadığı için anlamsızdı. Devlet, Smith'çi anlamda piyasayı "serbest bırakmak" yerine, önce piyasayı ve burjuvaziyi yaratmak zorundaydı.
• Felsefi ve Psikolojik Hedef: İktisadi İstiklal: Smith'in teorisi, uluslararası ticareti teşvik eder. Oysa Türkiye'nin birincil psikolojik motivasyonu, kapitülasyonların travmasından kaynaklanan "iktisadi bağımsızlık" (economic sovereignty) talebiydi. Serbest ticaret, güçlü ekonomiler için bir teoridir; zayıf bir ekonomi için ise yeniden sömürgeleşme riski taşır. Bu nedenle, 1929 Buhranı sonrası korumacı-devletçi modele geçiş, Smith'çi teoriden bir sapma değil, ulusal varlığı sürdürme kaygısının (self-preservation) bir sonucuydu.

2. Bir Antitez: Devletçi Uygulamaların Smith'çi İlkelerle Temel Çelişkileri

Uygulamada, Erken Cumhuriyet'in ekonomik modeli, Smith'in neredeyse tüm temel önermeleriyle çatışma halindeydi.
• Görünmez El'e Karşı Görünür El (Devlet): Smith'e göre kaynakların etkin dağılımı piyasa mekanizması (arz-talep) ile sağlanır. Oysa Türkiye'de, Birinci ve İkinci Beş Yıllık Sanayi Planları ile kaynak dağılımı merkezi olarak planlandı. Hangi sektörlere, nerede, ne büyüklükte fabrikalar kurulacağına devlet karar verdi. Bu, Smith'in "görünmez el"ine karşı son derece "görünür" ve güçlü bir devlet müdahalesiydi.
• Kişisel Çıkar ve Girişimcilik Yerine Kolektif Çıkar ve Devlet Tekeli: Smith'in sisteminin motoru, bireyin kâr motive edici kişisel çıkarıdır. Erken Cumhuriyet'in resmi söylemi ise "milli menfaat" ve "toplumsal fayda" üzerine kuruluydu. Sümerbank, Etibank gibi Kamu İktisadi Teşekkülleri (KİT'ler), özel teşebbüsün giremeyeceği alanlarda tekel konumunda faaliyet gösterdi. Bu durum, rekabeti ve verimliliği değil, kamu otoritesini ön plana çıkardı.
• Serbest Ticarete Karşı Korumacılık: Smith, mutlak üstünlükler teorisiyle serbest ticareti savunur. Türkiye ise, 1929'dan sonra yüksek gümrük duvarları ile ithal ikameci bir sanayileşme modeli benimsedi. Yerli sanayi, dış rekabete karşı korunarak devlet eliyle palazlandırıldı. Bu, Smith'çi modele doğrudan bir antitiezdir.

3. Sentez: Ortak Hedef, Farklı Araçlar: Pragmatik bir Ulus-İnşası

İki model arasındaki bu radikal farklılıklara rağmen, temel bir ortak paydanın varlığından söz edilebilir: Ulusun refahını ve gücünü artırmak.
• Smith'in Nihai Hedefi: Ulusların Zenginliği: Smith'in kitabının ismi bile, aslında ulusal bir perspektife işaret eder. Amacı, bireyin refahı kadar (hatta onun aracılığıyla) milletin kolektif zenginliğini artırmaktır.
• Türkiye'nin Pragmatizmi: Atatürk dönemi kadroları, Smith'çi araçların (laissez-faire) kendi koşullarında bu nihai hedefe (ulusal zenginlik) ulaştıramayacağını pragmatik bir şekilde tespit etmişlerdir. Tarihsel ve sosyolojik realiteler, devlet öncülüğünde bir kalkınmayı zorunlu kılmıştır. Bu, Smith'in teorik idealizmine karşı, bir ulusun hayatta kalma mücadelesinin pratik bir cevabıdır. Kısacası, hedef Smith'çiydi (ulusal zenginlik) ama araçlar, tarihsel zorunluluklar nedeniyle Smith'çi olamadı.
Psikolojik ve Sosyolojik Sonuçlar: Birey Yerine Devlet
Smith'in modeli, özgür, girişimci, kendi çıkarını gözeten bireyi merkeze alır. Kemalist devletçilik modeli ise, kolektifi (millet) ve onun temsilcisi olarak devleti merkeze aldı.
• Sosyolojik Olarak: Bu, devlet eliyle ve devletle işbirliği içinde zenginleşen bir bürokratik burjuvazi yarattı. Özgür piyasa koşullarında rekabet ederek yükselecek bir girişimci sınıf yerine, devletten imtiyaz ve ihale alan bir iş adamı profili ortaya çıktı.
• Psikolojik Olarak: Toplumda, ekonomik başarının piyasadaki beceri ve üretkenlikten (Smith'çi erdemler) ziyade, devletle kurulan ilişkilerden geçtiği yönünde derin bir algı oluşmaya başladı. Bu, Türkiye'nin ekonomik kültürünün şekillenmesinde kalıcı bir iz bırakmıştır.

Sonuç

Atatürk dönemi ekonomik politikaları, Adam Smith'in teorik idealizmi ile yüzleştirildiğinde, teorik olarak antitez konumundadır. Smith'in minimal devlet, serbest piyasa ve bireysel girişim vurgusunun aksine, merkeziyetçi, müdahaleci ve devlet-öncülüğünde bir model benimsenmiştir. Ancak, bu karşıtlık, basit bir "doğru-yanlış" ikilemi olarak okunmamalıdır. Tarihsel bağlam dikkate alındığında, bu model, Smith'in de nihai hedefi olan "ulusal zenginlik" idealine, içinde bulunulan koşulların dayattığı pragmatik ve tek gerçekçi yol olarak ortaya çıkmıştır. Smith'in "görünmez el"i, Türkiye gibi bir ülkede, ancak devletin "görünür eli" tarafından inşa edilebilecek bir piyasa yapısını öngörmemişti. Sonuç olarak, Erken Cumhuriyet'in ekonomisi, Smith'çi ilkelerin evrensel geçerliliğini sorgulatan, ulus-inşası süreçlerinde devletin rolüne dair zengin ve karmaşık bir tarihsel örnek teşkil etmektedir.

Kaynakça

• Birincil Kaynaklar:
o Smith, Adam. (1776). An Inquiry into the Nature and Causes of the Wealth of Nations. (Ulusların Zenginliği'nin orijinali veya Türkçe çevirisi).
o Atatürk, M. K. Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, Cilt I-III. Türk Tarih Kurumu Basımevi.
o Birinci İktisat Kongresi, 1923. Esaslar, Tutanaklar, Kararlar.
• İkincil Kaynaklar (Türkçe):
o Boratav, Korkut. (2003). *Türkiye İktisat Tarihi 1908-2002.* İmge Kitabevi. (Devletçi politikaların somut analizi için).
o Tekeli, İlhan & İlkin, Selim. (1982). Uygulamaya Geçerken Türkiye'de Devletçiliğin Oluşumu. ODTÜ Gelişme Dergisi Özel Sayısı.
o Keyder, Çağlar. (1987). Türkiye'de Devlet ve Sınıflar. İletişim Yayınları. (Devlet-burjuvazi ilişkisinin sosyolojik analizi için).
o Aysan, Mustafa. (2007). Atatürkçülük ve Liberalizm. Liberte Yayınları. (İki ideolojinin karşılaştırması için doğrudan bir kaynak).
• İkincil Kaynaklar (İngilizce):
o Pamuk, Şevket. (2018). Uneven Centuries: Economic Development of Turkey since 1820. Princeton University Press.
o Zürcher, Erik Jan. (2004). Turkey: A Modern History. I.B. Tauris.
o Waterbury, John. (1993). The State and Economic Transition in the Middle East. In The Political Economy of the Middle East ed. by J. Waterbury. (Devlet öncülüğündeki kalkınma modellerini karşılaştırmalı analiz eder)
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL